Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Halil ÇİFTÇİ


İhvan´ın Kodları ve Mursi

Yazarımız Halil Çiftçİ´nin ´yeni´ yazısı...


İnsanlık tarihi boyunca tevhit mücadelesi bireysel ya da kolektif bir  şekilde yürütüldü. Bu mücadele sırasında birçok badire ve musibetlerle karşılaşan Müslümanlar son olarak Mısır´da kurulan ve bugün sempatizanı milyonları bulan bir hareket etrafında kenetlenmiştir. İhvan-ı Müslimin hareketi belki de mücadelesi ve kararlılığı ile tarihte ayrı bir öneme sahip olacaktır. Zindanları kendilerine mektep edinmiş şehitleri, işkenceleri Allah yolunda arınmaya vesile olarak görmüş bir inancın yansıması olmuştur.

Tüm bu badirelere muhatap olan İslam coğrafyası bir çok defa taşeron örğütler eliyle dizayn edilmeye çalışıldı. PKK, El Kaide, DAİŞ, YPG? Bunlardan sadece birkaç tanesi. Ortadoğu´da  farklı hesaplar içinde olan ülke veya çıkar gruplarının yegane amaçları, güdümlü ülkeler ya da bağımlı milletler inşa etmekti. Bunun için her türlü paravan yapı ile kol kola ve sırt sırta vermişlerdi. Bu durum bir grup Müslüman tarafından kabul edilemez bulundu.1928 yılında Hasan El Benna tarafından kurulan, İhvan-ı Müslimin hareketi zamanla büyüdü ve diğer İslam beldelerine rol model oluşturdu. Kuruluş amacı aslında bugün bile muzdarip olduğumuz ve coğrafi keşifler ile başlamış bir mesele olan sömürgecilik anlayışıdır. Tarihte Amerika kıtasında milyonlarca Kızılderili´yi öldüren, İnka ve Maya medeniyetlerini ortadan kaldıran, Afrika´da türlü işkenceler ile insanları vahşice katleden zihniyete karşı bir baş kaldırı olarak açıklayabileceğimiz İhvan hareketi adaleti ve hoşgörüyü merkeze almıştır. Fikri temellerini önde gelen İslam düşünürlerinden alan ve filizlenen ihvan hareketi başta Cemalettin Afgani ve Mısırlı Muhammed Abduh çalışmalarından beslenmiştir. Bu iki düşünürün 1880´li yıllarda yayınladığı ?Urvetu´l Vuska? dergisi batının sömürgeci emelleri hususunda Müslümanları bilinçlendirmeyi amaçlıyordu. Bu bilinç sayesinde Müslümanlar, Osmanlı bakiyesinden işgal devletlerinin bir takım gayri ahlaki girişimleri ile koparılmalarının ardından sömürgecilere karşı bir tavır geliştirmeye başladı.

Bu tavır İhvan hareketinin tanınmasına kapı araladı. İhvan hareketi tarih boyunca inişli çıkışlı dönemler yaşadı. İlk başta bir sivil hareket olarak varlık gösteren bu oluşum zamanla konjoktürel sebeplerden dolayı partileşmeye gitmiştir. İlk çıkış yeri Mısır olmuş daha sonra çevre ülkelerde de varlık göstermiştir. Tarihler 1948 gösterdiğinde İhvan hareketi Mısır yönetimi tarafından yasa dışı bir oluşum olarak ilan edildi. Mısır´da bir takım karanlık eller tarafından yapılan suikastlar de her daim suçlanan bir adres konumuna getirildi. Başta Mısır başbakanı ?Mahmut En-Nukraşi, Cemal Abdunnasır, Enver Sedat? gibi devlet yöneticilerini öldürmekle suçlandı. CIA, MI6 ve Mossad´ın müdahil olduğu ve planladığı suikastların faturası İhvan mensuplarına kesildi. Batılı istihbarat örgütleri kendi güdümüne girmeyen ya da bir süre girdikten sonra çizgisini farklılaştıran devlet adamlarını öldürerek suçu İhvan´a atmıştır. Temel hedefi ?İslam ahlakını yaymak ve hayır işlerine katkı sağlamak? olan İhvan´ın tarihte üstlendiği rol ortadayken neden suikastlarla ilişkilendirildi? Verilecek tek cevap belki de İslam´ın yegâne kaynağı ilahi kelamın ve onun peygamberinin rehber edinen bir menşein temsilcisi olmasında yatmaktadır.

Tarihler 2011 Şubatını gösterdiğinde Arap baharının estirdiği rüzgârın etkisiyle devrilen Hüsnü Mübarek´in yerine İhvan-ı Müslimin´in kurduğu ?Özgürlük ve Adalet Partisi? ezici bir çoğunlukla Mısır genel seçimlerinde yönetimi kazandı. Mısır tarihinde ilk meşru seçimler sonun da ihvanı Müslim meclisteki büyük bir çoğunluğu elde etti. Mecliste farklı seküler ve sınıfsal grupların azınlıkta olduğu bu meclis aslında belli çevreleri rahatsız etti. O dönem İhvan hareketi de bu durumu göz ardı ederek önemsiz olarak gördü.

İhvan hareketinin önemli bir ismi olan Muhammed Mursi, geçmiş yıllarda bir akademisyen olarak Amerika´nın Kaliforniya eyaletinde öğretim üyesi olarak bulunmuş. Daha sonra 1979´lu yıllarda İhvan hareketinde çeşitli konumlarda görevlere getirilmiş. Tarihler 2000´i gösterdiğinde artık Mısır´da yeni bir siyasi aktör sahalara inmişti. Duruşu ve söylemleri ile geniş halk kitlelerini kendine sevdirmişti. Şubat 2011´den sonra göreve gelen Mursi vizyonu ve misyonu ile diğer yönetimlerden farklı bir çizgide olduğunu tüm dünyaya gösterdi. Bu durum yakın komşular ve İslam coğrafyasındaki ülkeler ile girdiği münasebetlerde aşikar bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Ülkeler arası münasebette Hüsnü Mübarek sonrası önemli ivmeler kazanan Mısır bunu Muhammed Mursi´nin diplomatik manevraları ile sağlamıştır. İlk yurtdışı ziyaretini Suudi Arabistan´a yapmış, sırasıyla Katar, Türkiye ve İran ile ikili münasebetlere girmiştir. Emperyal güçler için bu ikili görüşmelerde en kabul edilmez husus bir takım antlaşmaların hayata geçirilmiş olmasıdır. Mursi ilerleyen dönemlerde Rusya ile bir yakınlaşma içine girmiş Nükleer alt yapı ve teknoloji transferi yapmak için anlaşmıştı. Mısır´ın Anglo-sakson taassubundan kurtularak Rusya ile gireceği bir denklem batı için kabul edilemez bulundu. Yine Çin ile girilen stratejik bir takım arayışlar sonrası artık Muhammed Mursi´nin mensup olduğu ihvan hareketinin sonunu hazırladı. Tarihler 3 Temmuz 2013´ü gösterdiğinde bir takım çapulcu ve anarşist Mısır halkının giriştiği eylemler sonucu asker darbe ile Mursi´yi görevden el çektirdi.Mursi altı yıllık bir esaret ve işkencenin akabininde çıkarıldığı mahkemede düzmece ithamlarla yargılanırken son nefesini veriyor. Belki zehirlendi, belki kalbi yorgun düştü; bilinmez amma bilinen bir tek şey var o da Müslümanların sessizliği onu ölüme götürdü.

Bu sessizlik İslam coğrafyasında her daim bir A, B ve C planı bulunan emperyal ve çok uluslu şirketlerin varlığını kalıcı kılmaktadır. Bu iki yüzlü çıkar odakları bir ülke yönetimi ile girdiği en ufak çıkar çatışmasında yada rant kaybına uğradığında ufak bir kıvılcımla bir ülkeyi ve iktidarı devirebilecek güce ve aymazlığa muktedir olabiliyor. Bu aslında Müslümanların Hz. Ali´den bu yana devam eden ayrılıkçı ve ötekileştirici tavrı ile başlayan bir süreç. Güç ne zaman elimize geçse fazla bir zaman geçmeden bir şekilde elimizden kayıp gidiyor. Bunun temel sebebi de günü birlik yaşıyor olmamızdan kaynaklı olsa gerek. Uzun vadeli hesaplar içinde olmadığımızda her daim bu coğrafyada Müslüman bir kitlenin iktidar kalması zorlaşacaktır. Bugün Muhammed Mursi´nin de mahkeme salonunda şehit olması bu tasavvurdan uzak politika ve gündem belirlememizden kaynaklanıyor.

Son olarak daha iyi anlayabiliyoruz ki Türkiye´de yaşanan hadiselerle Mısır´da yaşanan olaylar arasında bir takım benzer noktalar bulunuyor. Erdoğan Türkiye´sinde batı dışındaki ittifak arayışları ve farklı ülkeler ile girişilen ikili diyaloglar kabul edilemez bulunuyor. Gezi kalkışması, 17-25 Aralık, 15 Temmuz olayları da batı güdümünde olmayan iktidarı uzaklaştırma çabası olarak görmemiz yerinde olacaktır. Oyun aynı, mekân aynı, kazanan belli, kaybeden belli diyecek tek şey var; Artık oyuna gelmeyelim. Ya biz oyun kuralım ya da oyunu biz bozalım?

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR