Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Aziz DARICI


HAYATA YORGUN DÜŞMEK

Yazarımız Aziz DARICI'NIN 'YENİ' YAZISI...


Hayata yorgun düştük. Durup, dinlenmeden yol aldığımız yollarda nefessiz kaldık bir an. Bizi ileriye taşıyacak güçte,  dermanda kalmadı. Heybemizi açtığımızda Hz. Musa'daki misal gibi balığın bizi terk ettiğini, yoluna koyulduğunu gördük.  İşte o an anlayacaktık demli bir çayın yorgunluğumuza iyi geleceğini...Duracaktık yerimizde. Ateşi yakacak, demliği ateşe sunacaktık. Yandıkça yüzümüzde beliren kızarıklığa, üstümüze sinen dumana, küle dönen hayatlarımıza aldırmadan; günahlarımızı ateşte yakacaktık. Yanmadan, demlenmeden, bir "ah" çekmeden bu hayatın çekilmeyeceğini anlamalıydık.

 Hem hayat nedir ki... Bir nefes, bir yudum çay  kadar kısa. Son nefese yaklaştıkça üzerimize çöken bir ağırlık. Hayatın kendisine iltifat etmeden yol alan modernitenin, hızlı yaşam kuralı inat geç takılalım biraz. Geceler sabaha gebe kalsın. Varsın ateşe bir kaç odun daha atalım. Ellerimizde bizi anlatan bir kitap, ısınacağımız  bir ateş, içimizi ısıtacak bir çay, bizi dinleyecek bir kulak varsa gerisi zamanın insafına kalsın. Rüzgar hangi yönde eserse essin. Biz duruşumuzla çınar ağacı gibi yapışmışız toprağa. Kütükler gibi dağılmadık, sallanmadık orada  burada. Ne toprak vazgeçer bizden, nede biz topraktan vazgeçeriz. Biz risalet sahibi atalarımızdan böyle öğrendik.  Kimseye eyvallah demeden gözümüzü göğe doğrulttuk.  Gölgemiz kalsın gündüze, gece kalırsa bize.  Kıyam ederiz o gece... Konforlu hayatlara inat hayaller ile gecelere misafir olduk. Aydınlık bekler yürekler, gece taşır bizi sabaha.... Hem sabahta yakın değil mi...

Lakin her şeyde eksik kaldık. Her şeyden biraz var ama hiçbir şey tam değil. Üstüne üstlük uyku çöktü üstümüze, daha geceyi yarılamadan. Göz kapakları demir parmaklar gibi gözlerimizin üzerine kapandı. Ateş bile uykuya yenik düştü. Kendini bile ısıtamaz oldu. İçimizdeki soğuğu terbiye eden çay en tatlı, en güzel deminde çaydanlıkta kaldı. Hayatımızda yarım kalan kesitler gibi oda yarıda kaldı.

Yorgun hayatlar kaybetmişliğe mahkum değil yenilenmeye ve dinlenmeye mahkumdur. İnsan yorgun düşer. Hele ki insan ömrünü mekanik haya dönüştüğünden beri kendine emanet edilen kendisini bile tüketti, kaybetti. Nasıl bulacak kendini bu kalabalıkta, bir o kadar karanlık şehirlerde. Onca zulmün ve ahlaksızlığın içinden temiz sıyrılabilecek mi... Yürüdükçe Üstat Necip Fazıl'ın "Kaldırımlar"  şiirinde anlattığı gibi yatağına çekilen insanlığımıza;  

Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

ses verecek mi... Hayallerimizi değil, hayallerini taşıttılar bize. O hayaller için ömür tükettik, kendimizden geçtik. Hala hayatlarımızı ipotek altına alma derdindeler. Bizi tüketmeden bırakmayacaklar gibi. Yorgunluğumuzu arattıracak günler sayılmakta. Yorgun, argın toplumlar kendi içine çökmek üzere. Bunca yükün altında kalkacak mecalleri kalmadı. Gelecek adına atılan adımlara yetişecek gücü, bu güce kavuşacak bir yolu dahi kalmadı. Bu gücü olsa da bumerang gibi yine gelip bizi vuracak şekilde tasarlamış. 

İşte asıl tükeniş bundan sonra başlıyor. Yorgunluk bir çay molası ile giderilir ama çaresizliğin, tükenmişliğin acısı bir demlik çay bile kurtarmaz. İyisi mi...Daha bitip, tükenmeden bir çay molası verelim.  Biraz tefekkür edelim. Elinize aldığınız kitaba bir bakalım. Hangi kitap var. Belki de tükenmişliğin izlerini buluruz. Hep doğru okumuyoruz ki... Hayatı yanlış okuduğumuz gibi.

Elinizde hayat veren, ruh veren, can veren, güç veren Kur'an gibi bir kitabınız olsun efendim. Yeniden başlayacaksak oradan başlayalım... Biz çoktan başladık diyenlere "Yolunuz açık olsun" diyelim. Çünkü onlar bu ümmeti geride ve yorgun bıraktı... Vesselam...

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR