Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Halil ÇİFTÇİ


Hangi Gemideyiz ?

Halil ÇİFTÇİ; Türkiye´de son dönemde siyasilerin birçok defa dile getirdiği ?beka? söylemi 31 Mart seçimleri sonrası evrim geçirdi. Bugünlerde farklı bir metaforla karşı karşıyayız.


Bu metafor ?aynı gemideyiz? açıklamasıyla tezahür etti. Türkiye gemisi olarak da karşılık bulabilen ?aynı gemideyiz? söylemi toplumun farklı kesimlerini bir arada tutabilme amacı güdüyor. Kürdü, Türkü, Arabı, Çerkezi, Aleviyi, Sünniyi, Solcusu, Ulusalcısı ve daha bir çok etnik, dinsel ve ideolojik grubu  bir arada görme anlayışı zuhur etti. Gemi kavramı aslında birlikte yol almanın ve birlikte kürek çekmenin mecazi anlam taşıdığı derin manalar içerir. Bunların ötesinde tarihte karşımıza çıkan iki gemi örneği aklımıza gelen en önemli tarihsel tecrübe olmuştur. Peki bu tarihsel tecrübenin Türkiye gemisi ile bağlantısı var mı yok mu bu yazımızda tartışmaya çalışacağız.

Tarihte insanlığı bir amaç uğruna toplayıp yelken açan ilk gemi, din ve medeniyetler tarihinde başat rol oynayan Nuh´un (as) Gemisi olmuştur. Peki Nuh´un gemisi neyi ifade ediyordu?! Allah´ın beyanına göre Nuh kavmi, çeşitli ilahlara tapan, şirk içerisinde bir kavimdi. Nuh kavmi, ekonomik ve siyasi olarak sivrilmiş olan ve Allah´ın Kur´an´da "mel´e" olarak isimlendirdiği kimselerin istekleri, kanun ve nizamları doğrultusunda yaşamaktaydı. Halkın yaşamını yönlendirmek için kanun ve nizamları yapan ve bu kanun ve nizamları ?tanrılar emretti? diyerek halkı kandıran kişiler, "mel´e" adı verilen yönetici takımıydı. Onlara göre dünya hayatının amacı, yalnızca servet biriktirmek ve güçlü olmaktı. Bu gayeleri uğruna hem halkı ezmekte, sömürmekte ve hem de bu sefih yaşamlarını halka, dünya hayatının tek amacı gibi sunmaktaydılar. Hz. Nuh´un uzun yıllar bulunduğu topluma tevhidi ve yaratılış gayesinin hakikatlerini anlatmasına rağmen içinde bulunduğu toplum bir türlü ıslah olmamıştı. Her defasında Nuh´un anlattığı hakikatlere kulaklarını tıkadılar. Bu çabaların sonunda Cenab-ı Hak gemi yapmasını Nuh´a bildirdi. Nuh gemiyi inşa etti ve bir avuç insanla Tufan koptuğunda kurtuldu. Sorumuzu tekrarlayalım peki bu gemi neyi temsil ediyordu?! Adaleti, merhameti, inancı, azmi, adanmışlığı, toplumsal bozulmaya tepkiyi, ümitsizliğe karşı umudu nitelemektedir. Bu gemidekilerin hiçbirinin birbirine üstünlüğü yoktu, hiçbiri üzerine düşen vazifeden geri durmamıştı, en önemlisi de hiçbiri diğerini ötekileştirmediğinden insanlığın gemisi olmuştu.

 Yine tarihte ibretlik bir misal olarak karşımıza çıkan diğer bir gemi de Titanik oldu. 20. yüzyılın başında 1912 yılında suya indirilen bu gemi kanlı bir mazisi olan ve bu maziyi inşa eden Britanya İmparatorluğuna aitti. Gemi, endüstri devrimi ile dünyada iktisadi sistemi sarsıp seri üretimin ve teknolojinin bir nişanesi olarak o dönem hafızalarda yer edinirdi. Gemi hoyrat ve şımarık bir devletin kibrinin göstergesi olmuştu. Bu durum gemiye toplanan mütekebbir kesimi alelacele geminin ilk seferinde yer almaya sevk etmişti. Gemi elit bir zümrenin hizmetinde yola çıkmıştı. Bu gemi, içindeki alt tabaka hizmetli sınıfı ile elit tabakanın birlikte yolculuğunu temsil etmekteydi. Bu gemide bir kısım insan riyakar bir edayla yolculuğa çıkarken diğer kesimde bu riyakar gruba hizmet etmek zorunda olan işçi sınıfı idi. Gemi yola çıkmadan evvel kaptanı Edward Smith bir gazetecinin ?Bu gemi için batmaz diyorlar; doğru mu?? sorusu üzerine birden coşarak "Bu gemiyi Tanrı bile batıramaz" cevabını vermişti. Gemi Britanya´dan demir alıp Amerika´ya doğru yol alırken gece yarısı bir buz kitlesine çarparak batmıştı. Gemide birçok insan buz denizinin derin sularında kaybolmuştu. Bu hadiseden insanlığın çıkaracağı en büyük ders, büyüklenmenin, riyanın ve adaletsizliğin ilahi nazarda nasıl bir karşılık gördüğünü müşahede etmektir.

 Tarihteki bu iki geminin akıbetinden hareketle ?82 milyonluk Türkiye Gemisi? söylemi bunlardan hangisini temsil etmektedir. Türkiye son altı-yedi yıl içerisinde toplumsal olarak önemli bir kutuplaşmaya gitti. Bunun temel sebeplerinden biri de gücün fazlaca aynı kişiler elinde toplanmasıdır. Bu durum da toplumda zamanla hoş karşılanmamaya başlamıştır. Bu durumu gören bürokratik zümre halkı tek potada buluşturmak için bir söylev geliştirdi. ?Aynı gemideyiz? çıkışı da bundan dolayı sıkça dile getirilir oldu. Peki böyle bir düşüncenin pratiğe geçmesi mümkün mü? Aynı gemide olan insanların aynı kaderi paylaştığını tarihteki iki gemi örneğinde gördük. Nuh´un gemisindekiler kurtulurken, Titaniktekiler denizin dibini boylamıştır. Yani Gemideki insanlar bir şekilde iyi veya kötü aynı kaderi paylaşmışlar. Ya 82 (+5) milyonluk Türkiye gemisinde durum nasıl?

Siyasi erkler içinde söz sahibi kişiler ?aynı gemideyiz? söylevini geliştirirken hesaba katmadıkları bazı durumlar söz konusu; onları da şöyle sıralayabiliriz; ehliyetsiz ve liyakatsiz insanların adam kayırmacılıkla bir yerlere gelmesi, KHK ile atılan insanların devlet tarafından tecrit edilmesi, zamanında FETÖ ile kol kola girip bugün yargı önünde hesap vermeyen siyasilerin varlığı, birilerini sebze ve meyve kuyruğuna mahkum ederken güç sahiplerinin kuyruklarda hiç görünmemesi, adalet denen mefhumun her geçen gün biraz daha zedelenip yok olması ve bu durumun toplumda kapanmaz yaralar açtığı gerçeği, toplumun farklı unsurlarına karşı uygulanan ikircikli muamele, yapılan haksızlıklara ve zulümlere ses çıkaranların hapse atılması, kamuya giriş sınavında dereceye girmesine rağmen mülakatla eleme sisteminin bulunması, aile şirketine dönmüş devlet bürokrasisinin mevcudiyeti, kendinden olmayan unsurların ülkenin imkanlarından faydalanamadığı bir ortamın varlığı, hayatında belki de hiçbir zaman geçmeyeceği bir köprünün ücreti cebinden çıkan vatandaşların psikolojisi, asgari ücretle çalışıp evine ekmek götüren kişilerin her gün simit yiyerek para arttıracağı hesaplamasını yapan siyasi figürlerin kendi maaşlarına zam üstüne zam talep etmesi, işsizlik yüzünden belediyenin önünde kendini diri diri yakan ve ilerde ne olacağı sorusuna ?Alman vatandaşı olacağım? diyen küçük kızın durumu ortadayken aynı gemide barış içinde yol almak mümkün mü sizce? Gemi benzetmesinde ortak kaderi paylaşanların olması gerekirken bu tezat durumda neyin nesidir? Bir Sokak röportajı sırasında vatandaşın şu açıklaması aslında ?aynı gemi? de olma durumunun pratikte karşılığının hiçbir zaman olamayacağını ayan beyan  ortay koymuştur; Bu açıklama özetle şöyleydi; ?aynı gemideyiz diyenleri hiç sebze-meyve kuyruğunda göremiyoruz?!?

Netice de aynı gemide olma beraber bir yüke talip olmanın adıdır. Dalgalar gemiyi her savurduğunda bütün kesimleri aynı ölçüde etkilemesidir. Fırtına çıktığında herkesin ıslandığı ve rüzgarın gücünü yitirdiği her anda insanların beraber küreklere sarıldığı bir durumun ifadesidir. Bu vaziyeti bir kenara alıp kendi üzerlerine düşen vazifelerden kaçanların sonrasında kalkıp da ?aynı gemideyiz? demeleri karşılığı olmayan bir metafordur. Netice de nüfusun büyük bir bölümünün kendisini Müslüman olarak tanımladığı bir coğrafyada insanlar yalnızca İslam´ın rotasında adil, paylaşımcı, hoşgörüyü merkeze alacak bir geminin paydaşı olabilir: O da İslam´ın gemisidir. İyi ile kötü arasında tercihi kullara bırakan Yüce Yaratan, Nuh´un gemisinde veyahut kibrin ve küfrün gemisinde aldığımız yolun mükâfatını ve cezasını huzur-u mahşerde fert fert bizlere soracaktır. Onun için sistemin dayattığı her türlü haksızlığın, zulmün, ifsadın, çürümenin, ahlaki yozlaşmanın içinde bulunduğu bir vaziyet bu toprakların çocuklarını denizin dibine sürükleyebilir.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR