Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


İsmail Hakkı Güleç


GÜNÜMÜZ MÜSLÜMANLARININ KADIN/"NİSA" İLE İMTİHANI! –(2)

İsmail Hakkı Güleç'in yeni yazısı


 

 

Burada şöyle bir soru ile konumuza giriş yapmış olalım.

    İyi hoşta mademki bu kadın bizim için en ağır bir fitne "imtihan aracı" öyleyse onu nereye koyacağız yada nasıl konumlandıracağız...?

 Şimdi imtihan dediğimiz şey bir vakıa; yüce Rabbimiz bunu böyle karar kılmış. Öyle ise biz  kadın  sınavımızı başarılı bir şekilde ne yaparsak hakkı ile verebiliriz...?

Doğrusunu söylemek gerekirse bu soruya birçok açıdan cevap verilebilir.

Herkes kendi tarihi, geleneksel, kültürel yaşanmışlıklar üzerinden kendince bir çözüm sunabilir...

Yine bu noktada en doğru ve de sahici bakış açısını; kadını ve onun eşi olan erkeği "zevc/zevce" yoktan yaratan Allah bize söylemektedir hiç kuşkusuz...

 Sizi, dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında, Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın. !!!.

Onlar, kadınlarınızı diri bırakıp, erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı...

İşte burada zalimce fıtrata aykırı bir durum söz konusu,

    Biz burada şunu rahatlıkla görebiliyoruz ki;     

 Beşeri ve tağuti tüm SİSTEMLER kadını hor görerek;

   Onu Kullanılıp atılan bir nesne haline getirmiş; ona karşı her türlü zorbalığı reva "meşru!" görmüş onu aşağılamıştır...

Kadın da erkek gibi bir insan; onu bedeni üzerinden tarif etmek ya da cinsel bir obje olarak ele almak tam bir vicdansızlıktır...

Kadının büyük bir cezbediciliği olduğu; İnsanın aklını başından alan; karşı cinsi tahrik etmede son derece çekici bir yaratık oldu gerçeğini unutmamak gerekir.

    Buda imtihanın bir cilvesi...

Biz kadını sadece cinselliği üzerinden değil kişiliği üzerinden ele almalıyız.

Ona kendimize bir rakip "ortadan kaldırılması gereken bir nesne" olarak bakamayız.

Oda bizim gibi değerli bir varlık, kâinatta müstesna bir yeri var.

O bizim eşimiz hayat arkadaşımız sınav ortağımız...

Konumuz olan kadın ile imtihan konusu gerçekten çok elzem bir konu.

Bu kadar önemli bir konuyu basite alamayız. Bu bizim bir sınavımız.

     Her sınavda olduğu gibi bu sınavı da önemsemek, ciddiye almak, tedbir almak zorundayız...

Bu noktada en iyi çözüm olarak;

Allah ve Resulü bize evlenmeyi önermişler, imkânımız yoksa şayet oruç tutmamızı tavsiye etmişlerdir...

      Bu konuda Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

      “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de onun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.” (Rum, 30/21)

       Ama cahili, beşeri düşünce ve akıl ise....onu bir reklam, ambalaj ,ticaret, meta olarak ele alıp onu her türlü ortamda teşhir etmiştir.

İslâm’a göre nikâh ve aile müessesesi; nesil yetiştirmek, evlât terbiyesi, neslin muhafazası ve insanlık haysiyetinin korunması bakımından son derece lüzumlu ve vazgeçilmez bir değerdir.

 İslâm bu değere o kadar ehemmiyet vermiştir ki, onu yok etmeye kasteden çürük ve sefil münasebetleri tamamen reddetmiş ve haram kılmıştır.

      Bu itibarla “zina” fiilini, en ağır bir şekilde yasaklamış ve ona yaklaştıran bütün kapıları da kapatmıştır.

    Zira o çirkin hâl; nikâhın zarafet, nezahet ve meşruiyetine çılgınca bir saldırış ve nesilleri yok eden acımasız bir cinayettir.

      Nikâh gibi bir saadet ve huzur dünyasını, fuhşun murdarlığına değişmek kadar büyük bir gaflet, cehalet ve ahmaklık olamaz.

Evlilik, hem bedeni bir ihtiyaç, hem de manevi gelişimin esaslı bir zeminidir.

       Zira evlilik, nefsani arzuları meşru ölçü ve gayelerle idealize ederek kişinin hem ruh hem de beden sağlığını korur!

      “Onlar sizin için, siz de onlar için birer elbisesiniz...” (Bakara, 2/187)

EVLİLİKLE İLGİLİ HADİSLER

Evlilik, kişinin dinî hayatını en güzel şekilde yaşaması ve koruması için son derece lüzumlu bir müessesedir. Bu sebeple evlenirken dindar, güzel ahlâk sahibi eşleri seçmek ve dindar bir aile kurmaya çalışmak icab eder. Ailenin en güzel tarafı gönül meyveleri olan evlatlardır. Kişinin hanımı ve çocuklarıyla huzurlu bir hayat sürdüğü aile yuvası, âdeta bir cennet köşesidir.

“Kim evlenirse imanın yarısını tamamlamış olur; kalan diğer yarısı hakkında ise Allah’tan korksun!”

“Ey insanlar! Kadınların haklarına riayet ediniz! Onlara şefkat ve sevgi ile muamele ediniz!

“Geceleyin kalkıp namaz kılan, hanımını da kaldıran, kalkmazsa yüzüne su serperek uyandıran kimseye Allah rahmet etsin! Aynı şekilde geceleyin kalkıp namaz kılan, kocasını da uyandıran, uyanmazsa yüzüne su serperek uykusunu kaçıran kadına da Allah rahmet etsin!” (Ebu Davud, Tatavvû 18, Vitir 13)

“Saliha kadın, kocası yüzüne baktığı zaman onu sevindirir, kocasının meşru isteklerini yerine getirir ve onun olmadığı yerde hem malını, hem de namusunu muhafaza eder.” (İbn-i Mâce, Nikâh, 5/1857)

Toplumu özelliklede gençliği ifsad etmek için kadını devreye sokmuş onun çekiciliğini de "cazibe" kullanarak toplumu ve gençliği yok etme, yıpratma cihetine gitmiştir...

Bizim hamdolsun ki Müslümanlar olarak bir itikadımız! Dayanak ve sığınağımız var.

Biz şayet gerçek anlamda bu imana sığınabilirsek; bu sayede fitnelerden en asgari düzeyde etkileniriz vede korunabiliriz diye düşünüyorum...

Medyanın "tv, internet, sosyal medya" bu kadar içimize girdiği bizi her yönden kuşattığı. Her gün adeta bilgi ve şehvet bombardımanına maruz kaldığımız kaçınılmaz ve yadsınmaz bir durumdur.

Yani bu bir vakıadır. işte bu vakıa karşısında  mü'min bir kardeşimiz ne yapacak!!

İşte meselenin en can alıcı noktası da burası, burada tek taraflı bir meseleden elbette bahsediyor değilim mesele çift boyutlu:

Boyutlardan birisi erkek diğeri ise kadındır. Biz bu iki karşı cinsi; hiçbir önlem almadan, sınır koymadan her ortamda iç içe tutarsak; bugün maalesef bir vakıa olarak yaşadığımız sahnelerin yaşanmaması kaçınılmaz olacaktır...

Burada bir denge sorunu söz konusudur. Bu sorunu çözmenin birçok şıkkı var.

Burada kısa bir yazıda bunu tümüyle ele almamız mümkün değildir.

Bunlardan biri vede en önemlisi evliliği "kutsal bir yuva" kolaylaştırıp destek vermek.

Çalışan kadının erkeklerle iç içe mahremiyet sınırlarını zorlayarak çalıştırılması engellenmeli; okulda sokakta iş yerinde vede hayatın tüm katmanlarında; gerekli fiziki şartlar, düzenlemeler yapılarak bu soruna sahici bir çözüm getirilmelidir diye düşünüyorum...

Tüketim azaltılmalı!

Bir şey istek midir? yoksa gerçekten ihtiyaç mıdır!?

Bu çok iyi bir şekilde tespit edilerek giderler azaltılmalıdır...

Ben kadının eve kapatılarak; her türlü sosyal, siyasal, ticari alanlardan tümüyle soyutlanarak, reel hayatın dışına tümüyle atılmasının bir felaket olduğunu, bunun hem bir bireyi hem de toplumu geri bırakacağını, değişim ve gelişmeyi akamete uğratacağını düşünüyorum...

Kadın sade bir obje nesne veya bir meta reklam aracı asla değildir.

O bu dünyanın imar ve inşa yarışında kendisi gibi bir insan olan erkeğinin "kader arkadaşı/sürgün arkadaşı" daima yanında üstün bir yeri olduğunu düşünüyorum...

Maalesef bizler Müslüman toplumlar bu konuda çokta iyi bir sınav veremedik, vermiyoruz.!

Biz özelde muvahhid, bağımsız düşünen; ...Kur’an ve Sünnet eksenli bir hayatı savunan Müslümanlar olarak ta; ...bu noktada çokta iyi bir yerde durmuyoruz iyi bir sınav veremedik maalesef!!

Geçmişte kadına çok çok mesafeli "fitneye düşme korkusuyla takva dürtüsüyle" duran bizler; işi birazda "ifrat" boyutuyla değerlendirirken; maalesef aradan çok uzun süre geçmeden, kısa bir süre sonra bu defa tam tersi "tefrit" boyutuna geçerek bir türlü olması gereken "vasat"ı yakalayamadık...

 ...Bizi daha çok konjonktürel olgu ve toplumsal yaşam koşulları bir mecradan alarak tam tersi bir mecraya atmıştır.

       Biz bu savrulmaya karşı duracak, direnecek sağlam bir alt yapıya sahip olmadığımız için;

...maalesef eylemlerimiz ile söylemlerimizin "teori /pratik" birbirine uyuşmadığını müşahede ettik.

      Ve kısa bir süre için iddia vede inançlarımızdan ödünler "taviz" vererek çoğumuz kadın ile olan sınavımızı kaybettik.

Çünkü insanı ayakta tutan; onun yıkılmasını önleyen en önemli zemin ;takva, vera, hilm, ilim, salih amel gibi mü'minlerin bariz vasıflarını yitirdik!..

Ve kadına "nisa, masa, ve de kasaya" ram olduk .!

      “Tûlî emel-uzun hayaller, dünyada hiç ölmeyecekmiş gibi yaşama arzusu" da buna eklenince ne direnecek mecalimiz nede koşacak ruhumuz kaldı bundan sonraki yazıda inşallah çözüm önerileri "yapılması gerekenler" üzerinde duracağım... SELAM VE DUA İLE SİZİ RABBİME EMANET EDİYORUM

 

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR