Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Ramazan KAYAN


Gündemsizlik

Yazarımız Ramazan Kayan'ın "yeni" yazısı...


Aliya İzzetbegoviç'in hatıratına bakarken, yıllar önce ortaya koyduğu bir tespitin bugün bizler içinde oldukça önem arz ettiğini düşündüm…

Yıl 1996, Genç Müslüman Hareketi’nin Genel Kurul konuşmasında şu hususa dikkat çekiyor:

‘’Selamun aleyküm değerli kardeşlerim!

Son dört yılın faaliyet raporunuzu dinledim, biraz hayal kırıklığına uğradım. Basit gündem içinde takılıp kaldınız… Şu kadar paket dağıttık, bu kadar para…

Bırakın bu gündemle devlet uğraşsın, siz fikir üretin… İslam dünyasının neden zayıf kaldığına ve dağınık olduğunu kafa yorun… Yetersiz eğitimden dolayı yozlaşmış toplumların kurtuluşu için neler yapmamız gerektiğini çözmeye çalışın… Basit konulardan kendimizi kurtaralım, fikir üretelim…’’

Bu satırları tefekkür ederken, Türkiye'de son yirmi yılda İslami hareketin seyrini ve gelinen aşamaya analiz etmeye çalıştım…

Yarım asırlık bir mücadelenin hasılası nedir, yarınlara yönelik miras bırakacağımız bir gelenek mümkün mü? Daha doğrusu bunca emekten sonra şu an gündemimizde ne var?

Günübirlik kaygılardan öte geleceğe yönelik gerçekçi bir perspektiften bahsedebilir miyiz? Sayısız İslami oluşum, aydın, çevre, âlim, düşünür bu konuda ne söyler? Ne düşünür?

Gündem oluşturacak, bilgi, birikim, zihin, tecrübe var, fakat gündemsiz kalmak nasıl bir durum?

Yapay gündemler… Tali, teferruat tartışmalar… Medyatik tatminler… Sanal teselliler… Ömür akıp gidiyor ama önümüzü göremiyoruz…

Müslümanların bir gündemsizlik sorunu var sanki… Bir sığlık… Bir daralma… Bir büzülme… Bir içe kapanma… Bir donuklaşma söz konusu…

Asli gündemlerimiz olmayınca detaylarda boğuluyoruz… Birbirimizi yoruyoruz…

Şablonik yaklaşımlar, olgunlaşmamış fikirler, test edilmemiş tespitler, oturmamış kimliklerle kalıcı ve köklü gündenler oluşmuyor…

Anlamaya çalışıyorum, bu nasıl bir hâl?

Gündemsizlik mi? Gündem karmaşası mı? Belirsizlik mi? Ya da gündemimiz, gündemsizlik mi? Bazen de birileri bizim adımıza gündem belirliyor, kendimizi kaptırıp gidiyoruz… Hangi değirmene su taşıdığımızın farkında bile olamıyoruz…

Evet, bir mücadelemiz olacaksa, mutlaka gündemimiz de olacaktır… Bize özgü, bize has…

Bir fikrimiz, bir sözümüz, bir çağrımız, bir çözüm önerimiz yoksa bizde yok hükmünde oluruz…

Kimin ne dediği, ne olduğu o kadar önemli değil, öncelikle biz ne diyoruz, neye davet ediyoruz?

İslami mücadele derdi olanlar, akıntıya kürek çekemez ve esen yerlere göre yön değiştiremez, konjonktürel rüzgârlara kendini terk edemez…

Sanki patinaj yapıyoruz… Habire eskiyi tekrarlıyoruz… Mevcudu tüketiyoruz, üretemiyoruz…

Yeni hastalıklara yeni reçeteler sunamıyoruz… Habire hastalıklı sistem, hastalıklı toplum diyoruz, sadra şifa olacak cümleler kurmuyoruz…

Her yapı kendi özelinde etkinliklerini, faaliyetlerini yapadursun, ortak gündemlerde sanki gecikiyoruz…

İnsanlığın gündemine yüce İslam’ı nasıl taşıyacağız? Çağın sorunlarına İslami perspektiften çözüm önerilerini hangi zeminde, ne zaman konuşacağız?

Yılların getirdiği bir potansiyel, biriken bir enerji, güzel bir tecrübe önümüzde duruyor, aksiyona dönüşmesi gerekiyor… Ancak önce gönüllülük ve gündem lazım…

Ufuk açacak, umut içeren, sürdürülebilirliği olan, ilkesel çerçevede hayat bulacak gündemleri öncelemek durumundayız…

Şahitliğimiz, toplumsal sorumluluk bilincimiz bunu kaçınılmaz kılıyor…

Kulluk bilinci, salih amel, ıslah görevi, tebliğ ve temsil mükellefiyeti ekseninde zaman daralıyor, fırsatlar zayi oluyor…

Gündemsizlik ve gündem dışılık toplumsal dışlanmayı doğuruyor… Bilmem farkında mıyız?

 

Kaynak: Milat Gazetesi

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR