Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


İsmail Hakkı Güleç


GİTTİM GÖRDÜM- (1)

İsmail Hakkı Güleç'in yeni yazısı


 

 

             Bizim ve bizden önceki nesillerin tatil kültürü hemen hemen yok gibidir... Sürekli çalışmak zorundayızdır... Tatil yapmaya, gezmeye, yeni yerler görmeye hem fırsatımız olmaz hem ekonomimiz buna müsait değildir ve hem de böyle bir kültür bizde oluşmamıştır...

            Tatil deyince akla deniz, dinlenmek, rahatlık ve yıl içerisinde oluşmuş olan ve bizi çepeçevre kuşatan stresten uzaklaşma akla gelir... 

           Ben de yaklaşık on yıla yakındır çalışmış olduğum ve de hiç yıllık İzin kullanmadığım Bahçelievler Belediyesi'nden yaklaşık bir aylık bir izin alarak tatile çıkmaya karar verdim... Hem bedenen hem de ruhen böylesi bir tatile hem de dinlenmeye ihtiyacım vardı... 

            Bir an önce İstanbul'un o çarpık, karmaşık, hızlı, yorucu, yıpratıcı ve stres dolu ortamından uzaklaşmalıydım... 

           Kafamda oluşturduğum plana göre, önce Malatya’nın Darende ilçesine, sonra Malatya merkeze ve daha sonra da doğduğum köy olan Darende Yenice Mahallesi'ne gitmek ve de en son olarak da Ankara'ya uğramak vardı...

           Çünkü bu saymış olduğum yerlerde birçok akraba, arkadaş, dost, kardeş ve çevrem vardı... 

             Hem onları ziyaret etmek hem de geçmişte buralarda yaşarken ki anılarımı tazelemek için böylesi bir tatile çıktım...

             Eskiler derlerdi ki; tebdili mekânda hayır ve huzur vardır... Yani mekân değiştirmek, yeni yerler, yeni insanlarla karşılaşmak, onlarla her türlü şeyinizi paylaşmak, fikir teatisinde bulunmak, o insanlarla gönül gönüle muhabbet etmek, onların varsa dert sorun ve sıkıntılarını dinlemek ya da onlara elinizden geliyorsa sorun ve sıkıntılarına çözüm aramak ve bulmak en temel ve insani görevimizdir... 

           Benim tatilim 18 Eylül’de başladı. 19 Eylül Salı günü Bağcılar Kirazlıdan otogara giderek, Malatya Beydağı Turizm firması ile yaklaşık 14 saat sürecek olan Darende seyahatim başlamış oldu. 

               Eskiye oranla hem yollar çok güzel, otobüsler çok konforlu, hem de kaptanımız ve muavinimiz işini doğru yapan ve de kibar insanlardı... 

 

           Yolculuğumuz gayet güzel geçti... Sabah 11,00 civarında Darende'ye indim... Yolun hemen kenarında bulunan abim Fikret Hoca'nın evine geçtim... 

             Seksenli yıllarda (benim öğrencilik yıllarım) Darende’de evler Anadolu'da olduğu gibi, genellikle kerpiç evlerden müteşekkil ve üstü açık dam şeklinde idi... 

          Yine o yıllarda evler bir veya iki katlı evlerden oluşuyordu...Gittiğimde, Darende ilçemizde her yerde olduğu gibi, büyük bir şehirleşme, yeni yollar, yeni binalar, yeni yeni okullar gördüm ve bir de Darende’nin depremden çok da etkilenmediğine şahit oldum... Herhangi bir yıkılmış ev ya da iş yeri görmedim...

          Darende'de de birçok eski (eskimez) dost, arkadaş ve esnafa ziyaretlerim, görüşmelerim oldu. Hasret giderdik... 

           Altı gün Darende’de kaldıktan sonra, Malatya merkeze geçtim. Asıl benim için önemli noktalardan birisi de Malatya merkez idi. Bu kadar merak etmeme sebep ise; Malatya'nın depremde almış olduğu büyük hasardı...! 

         Malatya merkeze yeğenimin eşi ve abimle beraber gittik. Beyler deresi civarında ya da biraz daha ileride de olabilir, indik... 

            Oradan minibüse binip Malatya çevre yolu son durakta indim... Tabii depremin acı yüzünü ve yıkıntıları ilk defa orada gördüm... Her yer yıkık, dökük ve enkaz halindeydi. Yıkılmış binalar ya da enkazı kaldırılmış, ağır hasarlı olduğu halde hala yıkılmamış yıkılmayı bekleyen binalar vardı... 

           Ancak insanlar, hala bu binaların kenarlarında, önlerinde veya çevrelerinde çay ocaklarında hiçbir şey yokmuş gibi oturuyor ve muhabbet ediyorlardı... 

              Bu depremzede insanlar, sanki hiç deprem olmamış gibi, moral ve motivasyonlarının çok iyi bir durumda olduğunu ve de yüzlerinin gülümsediğini, hayata pozitif baktıklarına şahit oldum... 

            Hemen hemen bütün esnaflar, çevre yolu civarında, yeni Cami, Söğütlü Cami, Kiğılı Cami çevresi, Valilik önü, eski belediye önü, Kışla Caddesi nereye gitsem hep esnafların ya çadırlarda ya da derme çatma konteyner şeklinde belediyenin ayarlamış olduğu yerlerde satışlarını yapmaktaydılar...

           Minibüsten inince, pide arası döner satan çadırdan müteşekkil bir kebapçıda(!) dürüm ayran ile öğle yemeğimi yemek istedim... 

          Ama şunu itiraf ve ifade edeyim ki, gerçekten Malatya'nın yemekleri çok lezzetli. Dönerci arkadaş sıcak pidelerin geleceğini söyleyerek biraz beklememi söyledi. Ben de bekledim ve biraz sonra pideler geldi ve dönerci esnaf dönerleri pidenin arasına koydu. Ama öyle bir salata yaptı ki, dönerin içine biber, domates, soğan ve isteyene de acı biber atarak, (biraz da ben galiba açtım) yani inanılmaz bir lezzet var idi...

          Pide de büyük idi... Yiyen bir insanı rahatlıkla doyurabilecek bir boyuttaydı...  Malatya’nın meşhur doğal ve acılı ayranından içtim ve ne kadar borcum dediğimde garson 45 TL dedi...

             Dürüm kırk TL, peki ayran beş TL mi dedim evet dedi. O zaman bir tane daha ver dedim. Çünkü büyük şehirlerde bu ayran yirmi TL idi... 

         Oradan diğer caddelere ve merkeze doğru çıktıkça depremde her yerin nasıl da tuz buz olduğunu, yine depremde yıkılıp yok olduğunu gördüm ve oralarda çekimler yaptım... 

            Malatya'daki eski ya da eskimez dostlarımızla uzun yıllar sonraki yaklaşık ki, (otuz yıldır görüşemiyorduk), çok sıcak ilgi ve alaka ile karşılaştım... Başta değerli abim, Malatya'nın önemli esnaflarından Mehmet Nuri Öğülmüş, Boğaziçi Vakfı ve İnsan Değer hareketi genel Başkanı Zeki Baba (Zekeriya Şengöz) vakıftaki diğer dostlarım, Yeşilyurt Belediyesi sosyal işler müdürü değerli dostum ve hocam Alparslan Tokgöz, İYİLİK DER'de yönetici olan değerli abim Nihat Erkuş ve de beraber sekiz yıl aynı sınıfta okuyup, aynı evlerde kaldığımız,  İslami kimlik ve kişilik kazanmamda ve İslami mücadele ile tanışıp beraber bu kulvarda mücadele etmem de de birçok katkısı ve emeği olan, değerli Malatya büyükşehir belediyesi Esenlik şirketi eski genel müdürü değerli dostum Hulusi Boyraz bunlardan bazıları... 

          Mehmet Nuri Öğülmüş ve Alparslan Tokgöz müdürümle, Hulusi Boyraz kardeşimizin daveti üzerine Yeşilyurt'ta bulunan "Yeşil Bade" Restoranda gittik...

          Yeşil Bade Sosyal Tesislerinde, masrafalar yapılmış, çardaklar kurulmuş, su fıskiyeleri eşliğinde ve de her yer ağaçlarla donatılmış, orman gibi adeta, her yer çok güzel tasarlanmış nezih, nadide ve huzurlu bir ortam var idi... 

           Yeşil Bade restoran, ailece gidilip, gezilip, ziyaret edilecek, ayrıca usta aşçıların nezaretinde lezzetli yemeklerin yenebileceği çok harika bir mekân olmuş...

              Altı şubat depremlerinde, iki defa hasar almasına rağmen Hulusi kardeşimiz ki, Rabbimizin inayeti ve yardımıyla burayı yeniden ayağa kaldırmış... 

             Kendileri ve ekibi bizi çok güzel ağırladılar...Hulusi kardeşimiz ile, o her zamanki doğal ve mütebbessim çehresiyle, yaklaşık üç saat süren çok hoş, samimi ve espri dolu ve bir akşam geçirdik...

            Malatya'da bulunduğum iki gün boyunca Malatya Kernek'te bulunan yeğenim Ferrah ve eşi kıymetli Kemalin evinde misafir oldum... 

           Kemal bey beni, Yeşilyurt'ta bulunduğum yerden aldı evlerine götürdü ve iki gün beni misafir ettiler... Evinin tasarımı, disiplini, terbiyeli çocukları, düzeni, temizliği ve insanlıkları çok farklı idi... 

            Yine Kemal ve Ferrah çifti, iki gün boyunca beni çok güzel ağırladılar. 

           Malatya'da bulunduğumun üçüncü gün ise, Malatya İmam Hatipten sınıf arkadaşım ve Malatya Kale ilçe meclis üyesi ve Büyükşehir Meclis üyesi olan Mahmut Özbayser kardeşimle buluşup, benim İslami kimliğimin oluşmasında çok önemli bir yere haiz olan, değerli hocam Gazi İşleri ziyaret ettik...

            Gazi Hoca'mın, altı şubat depreminde vefat eden kardeşi, yengesi ve iki yeğeni için taziyede bulunmak ve kendisine vefa borcumuzu kısmen de olsa ödeyebilmek için onun yanına gittik...

         Ayrıca İstanbul'da bulunduğum sırada beni telefonla arayarak Malatya'ya gelirsem kendisine mutlaka uğramamı isteyen, özellikle 80'li yıllarda Sahil Çay Ocağında enfes çaylarıyla (öğrencilik yıllarımızda) çaylarını içtiğimiz, Sahil Çay ocağı çalıştırıcısı değerli abim Hüseyin Taş'ıda ziyaret ettim... 

           Malatya birçok açıdan değişmiş, gelişmiş, büyümüş ve Büyükşehir olmuş ama yapı stoğu ne yazık ki, diğer Anadolu ilerinde olduğu gibi çok sağlam, kaliteli olmadığı için ve de gerekli olan zemin etüdü yapılmadığı içindir ki, koca koca yeni binalar! Ağır hasar almış ve yıkılmış vaziyette... 

          Yani bu ülkede, rant uğruna insanları, insanlığı ve insanların sağlığını, hayatını ikinci plana atan, birinci sıraya daha çok kazanma hırsını koyan, aç gözlü insanlarımız yüzünden hem binlerce insanımız hayatını kaybetmiş hem de milyarlarca maddi zayiata yol açılmıştır...

          Yani burada görünen şu ki; toplum ve sistem olarak en temel meselemiz, her hususta doğru ve samimi olmak, ehliyet ve liyakat ehli insanlara iş yaptırmak olmalıyken! Ne yazık ki, rant uğruna Malatya'nın tarım arazilerinin üzerine on onbeş katlı binaları dikerek, yeterli zemin etüdü de yapılmadan koca koca binaları dikmek, daha içine insanlar girmeden! şu an bu binalar yıkılmak üzere ve ayakta zor duruyorlar... Ağır hasarlı vaziyetteler... 

            Bu da bizden binlerce önce yaşamış Ad ve Semud kavmi gibi, kavimlerden çok daha geri durumda olduğumuzu göstermektedir... Ad ve Semud kavimleri dağlara, kayaların içine evler yapar, ovalarda ise tarım yaparlardı... 

           Bugün 21. asırda ne yazık ki; tarım alanlarına, kaygan ve yumuşak zemine oliviyanlı topraklara, on onbeş katlı binalar dikiyoruz, ama dağlar bomboş duruyor...

            Tabii ki, bu diktiğimiz bu binalar daha içine girmeden ağır hasar alıyor, yıkılıyor... Zavallı insanlar bir ömür kazanıp, emek verdikleri çok büyük meblağları, bu tür gözünü para hırsı bürümüş, menfaatini ilahlaştırmış, kalitesiz, şahsiyetsiz, liyakatsiz müteahhit ve bürokratlar sayesinde tüm birikim, umut ve de hayallerini bir bir kaybediyorlar... (Devam edecek…) Selam ve dua ile...

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR