Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Nezir ERGENÇ


GENÇLER BİZİ ANLAMIYOR!

Yazarımız Nezir Ergenç’in "yeni" yazısı...


İddia bunun aksinedir, biliyorum. Çünkü bu konuda şikayetçi olanlar ve gündeme taşıyanlar hep gençler olmuştur. Kapıyı çarparak çıkıp gidenler de onlardır; arkalarından bazen öfkeyle, bazen üzüntüyle bazen de acımayla bakanlar ise hep biz oluyoruz.

Biz kim miyiz? 

Biz; gençlik macerasını bitirmiş, işini, yuvasını kurmuş; yaşamın pek çok acı gerçeğini- buna tecrübe diyorlar- yaşayarak gençlik sendromunu aşmış insanlarız. 

Yaşamda ise babayız mesela anneyiz, mühendis, doktor, yönetici, tacir, çiftçi, marangoz, berber, aşçı, yönetici, hemşire… ve saireyiz. Ve bütün bunların hepsi gençlik macerası bittiğinde elde edilen kazanımlar yani tecrübelerdir.

Gençlerle “tosun”, bizimle de “öküz” arasında bir münasebet kurarım; gençlik “tosunluk” gençlik sonrası ise “öküzlük”tür. Malum olduğu üzere Tosun boyunduruğa gelemez, sorumluluk alamaz, zapt edilemez; başına buyruktur. Yaşam serüvenin çocukluktan sonraki ikinci evresinde, önünde tecrübe edilmemiş uzun bir yolculuk var ve ne yazık ki bu yol ve yolculuk hakkında ne bir bilgiye sahip ve ne de edinmiş bir tecrübesi vardır.

Öküz ise her daim emre, işe amade; koşuşturan, say ve gayretini hiçbir şekilde esirgemeyen ve asla yaptıklarından şikayet etmeyen bir tabiata sahiptir.

Üstelik her bir şeyin en iyisi, en üstünü en kolayı, en…yına talip ve fakat en az maliyet ve emek harcamayı hatta mümkünse bedelsiz ve emeksiz sahip olmayı arzulayan gençlerimiz bizi yorgun, yavaş, korkak/yeterince cesur olmamak, zevksiz, değişime/yenilenme anlamında/ kapalı, dünyadaki gelişmeleri takip etmeyen; etse de önemsemeyen; önemsese de buna gücü yetmeyen  ve en önemlisi de kendilerini anlamayan, anlamaya çalışmayan geri kafalı tipler olarak görmeleri veya buna yakın anlamlarda değerlendirmeleridir…

Esasında ise meselenin ne olduğunu, yaşamda ne olup bittiğini, karşılarına ne tür fırsat ve risklerin çıkacağını kısacası yaşayacakları maceradan habersizler. Halbuki bizler onların yaşayacaklarını- fırsat ve riskleriyle birlikte- defalarca tecrübe ederek yaşadık. Onların geçeceği yolların üstünde, kenarında, uzağında yakınında ne tür imkan ve tuzakların olduğunu biliyoruz; zira o yoldan defalarca gittik geldik.

Gençlerin anlamadıkları dahası anlamak istemedikleri nokta burası; yani birikimlerimizin, yaşadıklarımızın onlar için çoğu zaman kaale alınacak, değerlendirilebilecek bir evsafta, kıymette olmadığıdır. Birikim ve tecrübelerimiz onlar için sıkıcı nasihatler, öğütler ve gerçekle bağı olmayan anılar mesabesinde kalıyor; onun için de dinlemiyorlar, masımıyorlar.

Haklılar mı? Kesinlikle hayır!

Mantıklı/ rasayonel mi? kesinlikle hayır!

Çünkü; çocukluktan itibaren zaten her ne öğrenmişlerse, her neye sahiplerse bizlerden almışlar. Yemek yemeyi de bizden öğrendiler, okuma-yazmayı da. Mühendislik eğitimini de bizden aldılar, kendilerini nasıl savunacaklarına dair eğitimi de. Hiçbir zaman hocasız, babasız, annesiz, ustasız, amirsiz… kalmadılar ki kendiliklerinden bir şeye sahip olsunlar.

Sağlıklı bireyin olmazsa olmazı dede, baba ve torunun birlikte yaşadığı bir aile kültürüyle büyümesidir. Aynı şey toplumsal yaşam için de geçerlidir: Yaşlılar-bilgeler- orta yaş-kadro- ve gençlerin- güç- birlikte ve entegre bir şekilde çalıştıklarında insanlık adına olumlu denilebilecek her şey işte o zaman kaim olur. 

Ya onları kendi hallerine bırakacağız bizzat yaşayıp öğrenecekler ki bu hem çok zaman alır ve hem de  maliyeti çok yüksektir, ya da bıkmadan, usanmadan anlatmaya devam edip ikna edeceğiz; çünkü onları bekleyecek ne zamanımız var ve ne de heba edecek imkânlarımız.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR