Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Aziz DARICI


Gelecek planlamamızda ne var?

Görüntüye verilen önemin gelecek kaygısındaki yeri bilinmezliğini bir tarafa, hep aynı kalma oluşturulmuş görüntüde kalma hayali, insanın sünnetullah gereği yaşaması gereken evreleri erteletme çabası olarak öne çıkıyor.


İnsanoğlu zayıf bir varlıktır. Onu güçlü kılan şey Allah´a olan imanı sayesinde iradesini Allah rızası için kullanmaktır.  Bu irade sayesinde aşılamaz denilen engelleri aşarak, imtihan yolculuğundan sonra Cennet durağına ulaşır. İnsan aynı zamanda akıllı bir varlıktır. Halk arasında kullanılan hesap-kitap işini kendi çıkarı-faydası-iyiliği doğrultusunda kullanan bildiğimiz kadarı ile iki varlıktan bir tanesidir. Kendini koruma içgüdüsü tüm canlıların özelliği iken insanı ayrı kılan bunun öncesi ve sonrasını düşünerek hayata adım atmaktır. Tüm bunları hesaplayan, planlayan ?İşte İnsan? denilen irade sahibi varlık? İnsan?

 Ezeli düşmanı olarak nam salmış şeytan insanı belki en iyi tanıyan lanetli bir varlık. İnsanın hayatına ortak olmak için kan hücrelerine dadanan, insanın aklını çelmek, iradesini zayıf bırakmak için çaba sarf eden ebedi düşman. Şeytanın insana verdiği vesvesenin mahiyeti gayb âleminin konusu iken, görünürde bizim bildiğimiz insanın zaaflarını iyi bilmesinden dolayı, insanın zaafları üzerinden onu helaka sürüklemesi, yalnız başladığı cehennem hayatına kendine arkadaşlar edinmesidir. İnsan öyle bir hale gelir ki fıkralara konu olan, Hac sırasındaki şeytan taşmada esnasında şeytanın ?Sende mi? ? diye seslendiği kişi konuma kadar düşüyor.

Şeytanın en çok kullandığı yöntem ise; gelecek kaygısı adı altında gelecek(rızık)  endişesi? Aslında insanın kendi geleceğini düşünmesinden daha doğal bir şey yoktur. Hatta takdir edilecek bir davranıştır. İnsanoğlunun gelecek ile ilgili planlama yapması zaten insanoğlunun üstün yeteneğinin bir göstergesidir. Şeytanın müdahil olduğu taraf, bu planlamanın Allah merkezli olmaması için verdiği çaba ile bu çabanın soncunda, insanın şeytanın verdiği vesveselerle, ayartıcı benliğine yenik düşerek ?Sıratı müstakim?  yolu üzerinden ayrı düşmesidir. Bu ayrı düşüş aynı zamanda bir kopuş demektir. Ayette geçen ?Hep birlikte Allah´ın ipine sımsıkı yapışın?? (Al-i İmran-103) ayetine muhalefeti, dolayısıyla varlık âleminin insicamını bozmak, Allah´ın muhteşem senfonisinden arızalı ses çıkaran müzik aletine dönüşmesidir. Nota uyumsuzluğunun kulakları tırmalaması ise kaçınılmazdır.

Bu kopuşun psikolojik olarak insanda yarattığı hal, kendisine vesvese veren şeytani fısıldamalara-ayartmalara karşı koyması gerektirirken, bunun tam tersi dipten gelen vicdanın(imanın) sesini bastırmak olarak gerçekleşiyor. Artık öyle bir hale geliyor ki kişinin benliği ile kötülüğün kendisi ile aynileşiyor. Buda kendisine yapılan her dış müdahalenin kendi şahsına yapıldığı izlemini veriyor, doğal olarak kendini savunma psikolojisi ile şeytanın avukatlığı yapan kişi konumuna düşürüyor.  

Aslında Kur´an bir gelecek vizyonudur. Misyon yönü ile karakter kazandırırken, vizyon yönü ile o karakteri konuşturmak ister. Buda dünya ve ahiret geleceğinde hak-hukuk-adalet çerçevesinde mutlu ve huzurlu bir yaşam modelini sunar. İman-tevhid merkezli bu yaşamın,  gelecek kaygısı taşıyan insana ?Cennet Tapusu? gibi Hıristiyanlık mistiğinde(inancında) rahiplerin imzası ile dağılmasına gerek kalmadan Allah onaylı bir belge niteliği taşır. Lakin insanın kendi eliyle örttüğü her türlü güzel-iyi olan içsel ve dışsal işaretler, onun kısa vadeli dünyalık (dünyevileşeme) moduna götürüyor. Âlimlerin imanın zayıflığı veya imanın yokluğu ile tarife gelen durum gerçekleşince; helal ve haram dairesi, iyilik ve kötülük çizgisi, hak ve batıl mücadelesi, Cennet ve Cehennem (ahiret hayatı) geleceği, insan ve şeytan dost-düşmanlığı artık anlamsızlığına dönüştürüyor.

Genç nesil gelecek kaygıları ile dolu. Gençler beşeri sistemlerin dişlileri arasında ezilirken, kendi gelecekleri kendi elleri çizilmesi dahi imkan tanınmıyor. Dahası kendine sunulan hayat hikâyesinde kıyasıya bir rekabet ile kendi akranlarını geçme telaşına giriyor. Kazanma ve başarı hırsı helal ve haram çizgilerini çoktan aştı. Rüşvet, torpil, referans seanslarına katılım için uzmanlık diploması verilirse şaşırmamak gerekiyor. Görüntüye verilen önemin gelecek kaygısındaki yeri bilinmezliğini bir tarafa, hep aynı kalma oluşturulmuş görüntüde kalma hayali, insanın sünnetullah gereği yaşaması gereken evreleri erteletme çabası olarak öne çıkıyor. ?Hızlı yaşa genç öl? garabeti her ne kadar dinlendirilse de bu lafın Yahudi mantığından azade olduğu kanaatinde değilim. Bin yıllık hayat sürme insanın nefsini okşadığı zaman diliminden geçiyoruz. Tabi olarak bu gelecek planlamasına ?ebedi hayat? ilkesi ölmeyi arzulama safhası, daha doğrusu ölümlü hayattan nasıl vazgeçilecek sorusu gençlerin gündeminden çok uzak. Bu minvaldeki ihtiyar delikanlıların dünyaya meyillerini görünce, gençleri(bilgi-bilinçten ayrı olarak) hoş karşılanabilir?

Asıl mesele ise ceplerimizin dolu olmasına rağmen kalplerimizin körelmesi. Ceplerimiz doldukça, evlerimiz konforizm ile buluştukça, misafir ağırlama adabı gösteriş ile birlikte epey zahmete dönüştükçe, geçmiş ve gelecek kuşak çatışması arttıkça, değerlerimizin davranışlar üzerimizdeki etkisi azalıyor. Kısa dünya hayatının cazibesi, ebedi ahiret hayatının sunduklarına galebe çalıyor. Tabi ki kıymeti bilinmeyen şeyin kıymeti düşüyor anlamı çıkmaz ama insanın Allah nezdinde ki kıymeti epey azalıyor. Cennet gibi bir yerin kıymetini bilmeyen insan, Cehennem gibi bir yere plansız düşüyor. Daha doğrusu kendi yanlış planlaması sonucu orayı hak ediyor. Nasıl ki Cennet bir Allah rahmeti eseri sonucunda bir hak edişse, Cehennem de insanın niyet ve eylemlerinin sonucunda bir hak ediştir.

Anne-babaların gençlerin geleceği ile ilgili bu dönem ki kadar ilgilendiği bir zaman dilimi var mı bilemiyoruz? Mesut bahtiyar bir hayat, iyi bir iş, güzel bir kısmet, parlak bir kariyer? Bunlar öncelik sırasına göre gelecek planlamasında yer alıyor. Her biri insanın nefisini okşuyor, aklını çeliyor? Çocuklarının gülümsemesi ebeveynlerinin yüreğini okşuyor. Başların gelebilecek en ufak bir sıkıntı, kendilerinin vicdanını sızlatıyor. Bu hassasiyet görev ve sorumluluk açısından baktığımızda yine takdire şayan bir durumdur.   

Lakin gözden kaçırılan şey ahiret geleceği? Herkese bu kadar yakın ve kaçınılmaz olan bu gerçeğe doğru yaklaşmamıza rağmen ahiret geleceği ile ilgili planlamada ciddi sorunlar. Anne ve baba olarak bu soruna katkımız üzerinde iyi düşünmemiz gerekiyor. Kariyer planlamasında cennet odaklı bir planlamaya küçük yaşlarda başlatmak gerek. Bunu bir davranış haline getirilmesi, bilgi ve bilinç ile yoğrulması lazım. Yoksa gözümüzden sakındığımız çoluk-çocuğumuzun akıbeti(bizde dâhil) pekiyi bir ışık vermiyor. Toplumun geneline baktığımızda bununla ilgili fazla bir gayretin olmadığı gibi hassasiyette azalıyor. Modern çağ insanın niyet ve eylerini ana odaklandırıyor, öteki dünya olgusunu öteliyor. Allahsız bir dünya hayallerini dünyanın gündeminde tutma niyetleri hale diri ve taze? Dünyaya bir defa geliyoruz, doyasıya yaşa felsefesi genel kabul görüş olarak gençliğin bilinçaltındaki gelecek tasavvurunda duruyor. Allah ve resulü olmadan yaşanan bir hayatın sonuçsal akıbetini tartışacak bir durum değil. Tüm insanlığın vahiy eksenli bir gelecek planlamasında yerini alması, hatta ilklerden olmak için yarışılması gerekir. Erdemli, hikmetli, irfanlı bir yürüyüşü başlatması, insanoğlunun dünya ve ahiret geleceği için elzemdir. Allahsız bir toplumun ne hale geldiğini birçok defa konu edildi. Zulüm her tarafı sarmış, iffet ve haya perdesi aralanmış, izzet ve şeref ayaklar altına alınmış, hak ve hukuk sınırları aşınmış, helal ve haramlar birbirine karışmış durumda?

Sözün başında söylediğimiz insanın ?akıllı varlık? olması bu kapsamı(ahiret planlamasını) neden içermediğini üzerinde iyi düşünmek gerek? Gözün gördüğüne bu kadar kendini kaptıran insan, asıl gerçeklik olan ahiret hayatına yabancılaşmasını nasıl tarif etmeli? Yoksa ?Gözden uzak olan gönülden ıraktır? deyişi akla geliyor. Kalp ve akıl gözünü açamayanlara galiba uzak kalacak gibi? Yoksa bu gözler onca ayetleri müşahede etmesine rağmen inkâr etmesinin izahı mümkün müdür? Vesselam?

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR