Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


İsmail Hakkı Güleç


GAYEMİZ ALLAH

İsmail Hakkı Güleç'in yeni yazısı


 

İnsan, dünya serüveninde, sürekli bir uğraşı ve mücadele halindedir. Hayat akışkanlık göstermektedir. Yaşayan insan, daima bir takım şeylere ihtiyaç duyar. Üretmek, tüketmek, ilim, imar ve inşa insani birer davranıştır...

Her insan, hayata, olaylara, eşyaya aynı zaviye ve bakış açısıyla bakmaz. 

Kimisi, dünyayı vazgeçilmez bir yer olarak telakki edip, fırsat bilip, ömrünü sadece mal mülk çoğaltmak, evlatlarının ve kabilesinin çokluğuyla olarak telakki eserken, (ifrat) 

Diğer bir kısmı ise; dünyayı tümüyle kötülemekte ve ondan tamamen uzaklaşmakta, el etek çekmekte, onu terketmekte, hatta temel ihtiyaçlarını bile karşılamaktan aciz bir durumdadır... 

Kuran'ın öngördüğü Müslüman ise; dünyayı bir sınav yeri olarak görmekte, buranın bir "imtihan" yeri, kendisine verilen her nimetin bir sahibinin olduğunu ve bu nimetlerin kendisine emanet, geçici olarak verildiğini bilir, aşırı derecede dünyaya meyledip, bel bağlamaz.(vasat). 

Mü'minler bu dünyadan sonra, yaşanacak olan hesap günü dediğimiz, bir ahiret olduğuna yakinen inanırlar.

Mü'minler, bu hayatı ihmal etmez, aksine imar ve inşa eder, Rablerinin kendilerine vermiş olduğu, helal olan tüm nimetlerinden faydalanırlar. 

Meşru yollarla, mülk ve evlat edinmenin, kendileri için bir nimet olduğunu bilirler. Ama hiçbir nimetin de, insanı asli vazifesinden  ve gayesinden de uzaklaştırılmaması gerekir. 

İnsan, her türlü, sözlü, fiili ve eylemsel, ameli işlerini,  gerek iman, ibadet, salih amel gibi amellerini, gereksede, mal mülk sarf etme, cihat, mücadele gibi ibadetlerini, yalnız ve yalnız kendisini yaratan ve imtihan eden Rabbinin (cc) rızası için Rabbinin (cc) rızasını esas alarak yapmalıdır. 

Müminler, dünya malına hırsla bağlanmaz ve onu tek amaç olarakta görmezler. Onun kendileri için, bir geçici nimet olduğunun farkındadırlar. 

Yine Onlar(mü'minler) kendilerine bunları verenin, Allah (cc) olduğunu ve yine Allah (cc) yolunda kullanmaları gerektiği şuuru ve bilinci içinde hareket ederler. 

Müminler için, en temel şey, Rablerinin rızasıdır. Yaşamaktan gayede, Rablerinin razı olduğu bir hayat yaşamaktır. Çünkü hayatı ve ölümü yaratan Allah'tır (cc).

Bir gaye ne kadar büyükse, ödenecek bedelde o denli büyük olacaktır. Rabbimizin rızasını kazanmak, sadece bedel, ücret, zahmet, mihnet, çaba, gayret, mücahade ve mücadele gerektirmeyen! birkaç ritüel ibadetten ibaret değildir.

Öncelikle, canların ve malların bu noktaya seferber edilmesi, bedeli ne olursa olsun, sahadan kaçınılmaması, sahada kalmak ve kaçmamak için! gerekli olan manevi displin ve altyapının oluşturulması, imanın kuvvetlendirilip, duaların çoğaltılması, Rabbimizle olan dikey bağlantının güçlendirilmesi gerekir... 

Ancak Rabbimize (cc) tam anlamıyla iman eden, ilim, ihlas ve ittika ile ona kullukta karar kılan, hesap verme şuuruna sahip insanlar, bu mücadeleyi sonuna kadar sürdürebilir, yolun sonunu getirebilirler. 

Yol uzun, zahmetli, çetrefilli, dikenli olunca, bir o kadar daha, dikkat, rikkat, hassasiyet, hazırlık, basiret, feraset, hikmet, gayret, sabır, metanet gibi üstün vasıfların da insanda bulunması gerekir. 

Bu yolda ve Allah'a(cc) kul olma gayesini gerçekleştirirken asla, geri adım atma, tereddüt, şüphe, endişe, kaygı, korku ve her türlü dünyevi çıkar ve menfaat gibi olumsuzluklar bir bir aşılmalı, hedefe sadece Rabbimizin (cc) rızası konulmalı, yoksa insan, iki arada bir derede kalmaya mahkumdur.

Gayemiz, öncelikle ve özellikle, kendimiz, ailemiz ve çevremiz başta olmak üzere, tüm insanların tevhit, ahlak, adalet, hakikat, iman gerçeğinden haberdar edilmesi, insanların kula kulluktan kurtarılarak, her alanda  ve her konuda sadece Rabbimize (cc) kul olmalarını sağlamak, insanların, her türlü sorun, sıkıntılarını gündeme almak, adaletli bir toplum oluşturmak, ahlaklı bir birey teşekkül ettirmek, toplumun vicdanı olmak olmalıdır... 

Gayemiz, yeryüzünde öncelikle ve özellikle dul, yetim, fakir, kimsesizlerin sesi soluğu olmak, insanların yüreklerine dokunmak, gözyaşlarına ortak, yaralarına merhem, ayrıca da tüm ezilenlerin sesi olmak olmalıdır. 

Gayemiz inancı, düşüncesi, mezhebi, meşrebi, anlayışı, yöresi, ırkı, dini, dili, rengi ne olursa olsun, haklıdan yana bir tavır alarak, insana insan olduğu için değer değer vermek, saygı göstermek, ilgi alaka, şefkat ve merhamet kanatlarımızı germek olmalıdır. 

Gayemiz sadece ve sadece Rabbimizin (cc) rızası olmalıdır. Onun dışında yapmış olduğumuz, iyiliklerden dolayı da, hiç kimseden, asla bir övgü, tebrik, teşekkür, takdir beklememeliyiz. 

Ebû Ümâme el-Bâhilî’nin naklettiğine göre, ... Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“...Allah ancak samimiyetle ve kendi rızası gözetilerek yapılan işleri kabul eder.” (Nesâî, Cihâd, 24)

Ayrıca da niyetimiz halis olmalı, her işimizi kulluk maksadıyla yapmalıyız. Trübine, desinler, övsünler, alkışlasınlar, görsünler, sevsinler gibi, gizli şirk! ifade eden, bir takım duygulara da dikkat etmeliyiz. 

Allah'ın (cc) rızası her şeyin önünde ve üstündedir. Tek hedefimiz Allah'ın (cc) rızası olmalıdır. 

Tek bir gayemiz olmalıdır hayatta! O'da Rabbimize (cc) iyi bir kul ve Resulüne (sav) iyi bir ümmet, Kur'an'a iyi bir cemaat, Müminlere iyi bir kardeş, ezilenlere, mağdur, mahrum ve mazlumlara ise iyi bir dost olmak olmalıdır. 

Bu bozguncuların yanı sıra) insanlardan öylesi de vardır ki; Allah’ın rızasını elde etmek için canını feda eder. Allah, kullarına karşı (şefkatli olan) Raûf’tur. (2/Bakara, 207)

Selam ve dua ile

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR