Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Davut GÜLER


Fasarya...

Olmadı, yapamadı... Modern silahlarla donatılmış sayısız İtalyan askerlerine karşı ne kadar mücadele ettiyse de sonucu değiştiremedi Çöl Aslanı... Yakılmış, yıkılmış, talan edilmiş bir Libya´ydı onurlu mücadeleden geriye kalan.


 

/resimler/2018-8/2/1417367344862.jpg

Kız kardeşim Mommo yok artık. Şehre evlatlık verildikten sonra bir daha hiç görüşmedik. Dam üstünde sırtüstü yatıp, yorgan altında yıldız paylaştığımız o ılık yaz geceleri çok gerilerde kaldı şimdi.

Almanya´dan gelen mektuplar biraz olsun bizleri umutlandırsa da yazılan yazı değişmedi. Bir sabah iki katlı evimizin önünde duran deniz mavisi otomobilin alıp götürdüğü sekiz yaşındaki Ayşe´den bir tek giderken bıraktığı mahzun bakışlar kaldı, hatıralarımızda.

Gelinciklerin çiçeğe durduğu her bahar ayında kağıt uçaklarına atlayıp dağın öte yakasındaki göçebe köylüler arasında film oynatan Haşim Hekimzade ile oğlu Rıza da uğramaz oldu çoktandır. Hasret kaldık büyücü düğünlerine... Geceleri yağmur altında seyredilen drama filmlerine...

Her şey o uğursuz Dioklatianus´un şehre ayak basmasıyla başlamıştı aslında. Filedelfia´da İsa´ya inananların hepsini ya zindanlara tıktılar ya da imparatora eğlence olsun diye arenalarda yırtıcı hayvanların önlerine attılar.

Çoban Antonius ile köpeğini yanlarına alarak mağaraya sığınmadan önce ´Bu evrende Allah´tan başka kanun koyucu yoktur´ diye İmparator Hadriyanus´a kafa tutan mağara yarenlerinin hepsini tek tek kucaklamak geçiyor içimden...

O kibir abidesi Romalılar yuvalarına su basmış fareler gibi nasıl da kaçışıyorlardı ama... Keşke bizim gördüğümüz manzarayı Maximilian´ın sevgili eşi Helen de görseydi.

Galius görse kesinlikle hiç istifini bozmaz, içinde fırtınalar kopmasına rağmen her zamanki o sakin tavrıyla ellerini göbek altında birbirine bağlar, mana yüklü tebessümle tepkisiz seyrederdi olanları. Sevincini kapı arkasına saklardı Maximilian´ın güvenilir sadık hizmetkarı.

Cennetin rengini parmak uçlarıyla gören Muhammed´in ahşap köprüde attan düşüp sulara kapılmasıyla açılmış oldu önümüzdeki bela kapıları. Öksüz kız kardeşlere bekçilik görevi yapan acuze büyük annenin ölümüyle alevlendi acılarımız. ´Sende bir uğursuzluk olmasa bunlar başına gelmezdi´ diyen kız tarafı çok geçmeden bizimkinin eline tutuşturuverdi nişan takılarını.

Olmadı, yapamadı... Modern silahlarla donatılmış sayısız İtalyan askerlerine karşı ne kadar mücadele ettiyse de sonucu değiştiremedi Çöl Aslanı... Yakılmış, yıkılmış, talan edilmiş bir Libya´ydı onurlu mücadeleden geriye kalan.

Azgın suların deniz sahiline bıraktığı Muhammed´in ıslak kumlara bulanmış soğuk cesediyle hemen az ötede kum tepelerinin ortasındaki darağacında beyaz bir tüy gibi sallanan Ömer Muhtar´ın yorgun bedenini öylece bırakıp dönmek zorunda kaldık yumruklarımızı sıkarak.

Şimdi kına yaksın ellerine Züleyha. Çengi tutup bayram etsin utanmaz kadın. Kuyuda yalnız bırakmayan Allah nasıl bırakır Yusuf´u zindanda yapayalnız. Olacak şey mi...

Ank Mahular´a karşı Mimi Sabu ve Radomonlar var olacaktır, üzerimizde şu mavi gökyüzü durduğu müddetçe. Mağlup görünseler de kazananlar hep iyiler olacaktır hayat devam ettikçe.

Yazıklar olsun sana Şimon... Rubin, Levi, Yahuda, İsakar, Zebulun, Dan, Naftali... Alayınıza yazıklar olsun sizin... Peygamber evladısınız ama Firavun soyundan gelen bir Akhenaton ve Nefertiti kadar bile olamadınız.

Önceleri Zekeriya´ya inanıp sonra da mangırları görünce Yasekar´ın tarafına geçen şu Natan´a ne demeli ya. Oysa hepsi de peygamberler arasında yetişen İsrail´in evlatları... Tertemiz bir soydan gelen Al-i İmran´ın akrabaları...

´Akrabanın akrabaya yaptığını akrep akrebe yapmaz´ diye boşuna dememiş atalarımız. Varaka bin Nevfel hayatta olsaydı suratınıza tükürürdü hepinizin. Necaşi Ashame yüzünüze bile bakmaz, def ederdi sizi sarayından. Hicret yurdu Habeşistan´dan Kureyş´in akıldânesi Amr ibnü´l As´ı kovduğu gibi.

Şaşkın bakışlı ahu peşine takılıp kendini çöl ortasında bulan Baba Aziz ile küçük torunu İştar´ın maceralı o uzun çöl yolculuğu geldi gözlerimin önüne. Rakkaselerin bel kıvırdığı işret meclisi, bir at kişnemesi, derviş gözetiminde geçen mehtaplı geceler, durgun su ve çöl...

Amâ dedenin elini kulağına atıp rüzgara saldığı o yanık terennümler... İki diziyle insanın kumlara çöküp ruhunu teslim edesi gelen her biri farklı ritimlerde büyüleyici İran ve Berberi musîkileri...

Kuru ekmek ve yıkıntılar arasında bir tas sıcak derviş çorbası... Böylelerine doyumsuz bir hayat bahşeder, uzayıp giden çöl ortası...

Şu bizim Kerim Ağa... Evinin önündeki hurdaların üstünden çok fena yuvarlanmış garibim. Bütün vücudu kırık içinde. Ne yiyor ne içiyor adamcağız; yatak yorgan yatıyor. Kaçan o deve kuşu yüzünden oldu zaten her şey. Sıpa kadar kuş allak bullak etti herifin hayatını.

Ah be emmoğlu Abbas Ağa neredesin!.. Kaybolacak zaman mı şimdi... Koy bir İbrahim Tatlıses türküsü de şu bizim Kerim Ağa´nın keyfi yerine gelsin.

Söğüt ağacının altına oturup takdire karşı gelmenin sonucu bu olur tabii ki. Açılan göz geri kapanır. Bundan sonra Paris´e değil New York´a da gitsen fayda vermez Yusuf Hocam!..

Nankörlüğün cezasını al şimdi başının altına yastık yap; belki kaybettiklerine yeniden kavuşursun. Bakarsın fedakar eşin Rüya biricik kızınız Meryem´i alarak çekip gittiği Kaşan´dan geri gelir.

Yırtık pabuçlu cennetin çocuklarının koşmakla geçecek değil ya ömürleri. Elbet talih onların yüzüne de gülecek bir gün. Sarhoş atları sekiz cennet kapısında şaha kaldırmak için bir Nâsır, bir Eyyûb Ahmedî gerek.

Ya da Karpuzcu Kemal´in karpuz kabuğundan yaptığı gemilerle kavuşur insan sevdiklerine. Tabi yine bizim Deli Ömer´in sarası tutmazsa...

Receb´in üç numaraya vurulan saçları yüzünden kaçırmadık mı elimizdeki Nihal´i. Oysa kızın gönlü de vardı... Boşa gitti harcanan emekler... Yazık oldu deli yönetmene...

Fırsat trenini her zaman hazır bekletmez Genis. Tohumu bereket olan şehadettir Güney Afrikalı İmam Harun´dan geriye kalan. Ve bir de hayatın gerçekleri...

Gerçek hayat yani... Çok katlı hayaller taşımayan insanlar arasında, film tadında yaşanan hayat... Gerisi fasarya...

Aç oğlum Baybars´ı Abdullah!.. Yatmadan önce Ayn Calut Savaşı´nı bir daha seyredelim.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR