Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Hasan POSTACI


Emek-Sermaye ve Müslümanlar-3

Hasan Postacı'nın "yeni" yazısı...


Yaşamsal gerçeklikler öteleme ve erteleme kabul etmediği gibi inisiyatifi elinde tutan güç sahibi aktörlerin düşünsel üretkenlikleri üzerinden sürekli bir değişimi de kaçınılmaz kılıyor. Her alanda olduğu gibi ekopolitikte de paradigmal kuşatıcılığı, yönlendiriciliği elinde tutanlar oyunun kurallarını belirliyor.

Günümüz dünyasında, ekopolitikte oyun kurucu paradigmanın küresel neo liberalizm olduğunu ve karşısında tutunabilecek güçlü bir alternatifin henüz olmadığını söylemek abartı olmaz. Küresel sömürü, eşitsizlik ve her geçen gün derinleşen yoksulluk, küresel bir sorun haline gelen temel insani ihtiyaçlarda (beslenme, barınma, sağlık vb.) yaşanan ve yaygınlaşan yoksunluk ve maduniyetlerin, bu ekopolitiğin fıtri, insani ve vicdani olmayan uygulamalarının bir sonucu olduğunun altını çizmek gerekir.

Her paradigmanın bir değerler alt yapısı, amentüsü vardır. Bu durum doğal olarak kendi dışındaki diğer din, inanç, kültür ve dünya görüşleri ile kaçınılmaz bir karşılaşma anlamına gelir. Batı modrenitesinin oluşum süreci, doğa, din, insan ve topluma dair geliştirdiği felsefi tanımlamaların bir ürünü olarak hayata yansıyan uygulamaların kendi maksimum düzeyde bir egosantrik, jakoben, elitist bir müstekbirlik temelinde şekillenmesinde kendi tarihsel serüvenin içinde yaşanan Yahudilik ve Hristiyanlığın tahrif edilmiş, mutasyona uğratılmış genetiğinin olduğu görülür.

Kitab-ı Kerim, Ehli Kitabın tarihsel süreçte tahrif edilen yönlerine, kendi içinde yaşadıkları handikaplara, evrensel hak, özgürlük ve adalet değerlerinin yaşamsal davranış, ekopolitik ilişkiler, kendi dışındakilere yönelik savaş-barış üzerinden gelişen sosyopolitik ve sosyokültürel değerlere yönelik duruş ve davranışlar, aidiyet, ahitler, emanet ve liyakatlerin,  insani farklılıklar ve kimlikler üzerinden şekillenen toplumsallıklar, içsel, enfüsi psikolojik kırılma ve savrulmalara yönelik derinlikli analizlerin panoramasını hatırlatarak fıtri bir gelecek inşasının kodlarını vurgular.

Bu bağlamda küreselleşen neo liberalizmi, küresel istikbar, küresel şirk düzeni veya küresel cahiliye olarak tanımlanabilir. Bu kavramsal tanımlama felsefi boyutta fıtrat kodları ile mutlak teslimiyet ikliminde bir uyum ve bütünleşmeye karşılık bir sapmayı, delaleti, zulümü, fitne ve bozgunculuğu görünür kılar.  

Müslüman coğrafyaların bu küresel şirk ve cahiliye paradigmasının kuşatması altında olduğu gerçekliği ile son üç yüz yıldır bir yüzleşme ve buna bağlı bir arayış içinde olduğu görülür. Ekopolitiğin ideolojik eleştirisi bağlamında derinlikli olarak bir farkındalık üretmesine rağmen, alternatif bir model ve işleyiş hala eklektik ve palyatif düzeylerde olduğu söylenebilir. Bireysel boyutta, ilmihal düzeyinde kimi hassasiyetler fetvalar sığlığında kalsa bile kültürel direnci güçlendirmesi bağlamında anlamlı olduğunu belirtmek gerekir.

 Küresel ekopolitiğin örgütlü gücü yine ekonominin bilimselliği üzerinden meşrulaştırılmaktadır. Ekonominin bilimselliği kuramsal çalışmalar üzerinden şekillenir. Bu bağlamda kuramsal alt yapısı olan ekonomi modelleri serpest piyasa üzerine kurulu kapitalizm ve devlet merkezli ekonomik modellemeleri temelini alan sosyalizm üzerinde akademik çalışma ve analizler yürütülmektedir. Bu anlamda İslami bir ekonomik modelin bilimsel akreditasyonu hala literatüre girdiği söylenemez. Bu konuda ilahiyat zemininde yapılan çalışmalar daha çok tarihsel birikimin harmanlandığı fıkhın ikliminde bir alt cüz olarak kalmaktadır. Bu bir yönüyle günümüze yönelik paradigmal bir kopuşa neden olan anakronizm yaratırken diğer yandan kaçınılmaz olarak aşılması zor bir düşünsel sığlık üretmektedir.

Fıkıhı aşamayan çalışmalar, fıkıh uslu üzerinden yeni bir metodoloji geliştirilmesini de engellemektedir. Bir çok konuda olduğu gibi İslam fıkhının tarihsel birikimi saltanat odaklı yönetim modellerinin totaliter iklimine mahkum kaldığı için özellikle kurumsal yapıların, devleti ve toplumu şekillendiren organizasyon ve işleyişlerin üretilmesini kadük kalması sonucunu doğurmuştur. Bu durum geçmişin birikimine radikal bir reddiye anlamına gelmemelidir. Bu birimimin günümüze taşınmasına yönelik daha cesaretli çıkışları tıkanmasının engellemesinin önüne geçilmelidir. Bu bağlamda “içtihat kapısı kapalıdır” gibi tarihsel anakronizmi besleyen mottolar aşılmalıdır. Yine mezheplerin katı duvarları arasına hapsedilmiş, kişi merkezli anlayış ve yaklaşımların yerini günümüzün uzmanlık gerektiren alanların temsil edildiği, multi disiplinler üzerinden ekopolitiğe yönelik konular tüm boyutları ile analiz edilerek yeni çıkış ve yaklaşımların üretilebileceği çalışmalara odaklanılmalıdır. Bugün katılım bankacılığı uygulamalarının serbest piyasanın örgütlü gücünün dayattığı finans enstrümanlarının mahkumiyetinde bir çaresizlik yaşaması çözümün eklektik ve palyatif düzeyde bir hileyi şerriye mesabesinde kalması sonucunu doğurmuştur.

Bu bağlamda entelektüel iklimin öncelikle akademik kurumsallaşmasına odaklanılmalıdır. Bu odaklanma kısa, orta ve uzun vadede bir yol haritası üst paydası üzerinden alternatif bir iktisat paradigmasına değişen koşulların esnekliği üzerinden modellenmelerini çeşitlendirmelidir. Odaklanılması gereken değerler ikliminin odağında insanca yaşam, yaşanabilir bir gezegen, mülkiyetin belli odaklarda temerküzleşmesini önleyecek paylaşımcı yaklaşımlar, emek ve sermaye ilişkilerinde birey-toplum-devlet üçgeninde adalet odaklı uyum hedeflenmelidir.

Küresel finanas örgütlülüğünün, üretim kültürü, emek sermaye ilişki ahlakı ve tüketim kültür üzerinden analizler devam etmek umuduyla.. 

 

Kaynak: farklı bakış

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR