Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Yusuf YAVUZYILMAZ


ELEŞTİREL DÜŞÜNCE VE SİVİL DURUŞ

Yusuf Yavuzyılmaz'ın Makalesi;


 


            Eleştirel düşünce, doğası gereği devletin resmi ideolojisini karşısında sivil bir duruşu temsil eder. Bu yüzden resmi ideoloji olan Kemalizm temelinde Ak partiye yapılacak eleştiri sivil değil, ideolojik temelli bir eleştiridir. Sivil eleştiri toplumu ve özgürlüğü merkeze alan, adalet ve liyakatin izinden yürüyen eleştiridir.

            Türkiye’ye yapılabilecek en büyük kötülük, sivil siyaset üretme potansiyeli hayli yüksek olan İslamcılığı Kemalizm'e eklemleyerek bir devlet siyaseti haline getirmektir.
            Kemalizm, devleti ele geçirerek toplumu yukarıdan aşağı dizayn etme siyasetini temel alan modernleşme projesidir. Bu anlayışı güden her siyasal hareket ideolojik olarak karşısında dursa bile yöntem olarak Kemalizm’e akrabadır. Böyle bir siyaseti benimseyen her siyasal hareketin sonu toplumdan giderek uzaklaşarak bürokratik oligarşiye eklenmektir. Bu durum, Aliya İzzetbegoviç'in işaret ettiği gibi acılar içinde doğan her devrimci hareketin bürokrasiye eklenerek zulmün aracı haline dönüşmesidir. Ak partiyi bekleyen ve hızla sürüklendiği asıl tehlike budur.

            Eleştirel düşünce adalet, özgürlük ve hukuk devleti arayışından beslenir. Tarihimizde siyasal örgütlenme bakımından Hilf'ul Fudul ve Medine Vesikası; özgürlüğünü yok eden kaderci anlayışa karşı, insanın sorumluluğunu ve özgürlüğünü öne çıkaran mutezile geleneği, devlet karşısında sivil ulema geleneğini temsil eden Ebu Hanife ve Hasan Basri anlayışı ile çağdaş dünyada bu değerlerin izini süren bir siyasal anlayış geliştiren Aliya İzzetbegoviç ve Gannuşi'nin izini sürmek gerekir.

            İnsanlar gitgide inançları ile yaşadıkları hayat arasındaki farkın açıldığının farkında değiller. Buna direnmenin yolu, inancın yüklediği ahlaki sorumlulukları olabildiğince yerine getirmektir. Yoksullara yardım, doğru şahitlik, sözünde durmak, dürüst olmak, yalan söylememek gibi davranışları sosyal hayatta yerine getirmedikçe, dile getirdiğimiz söylemlerin bizi iyi bir insan yapmayacağını bilmek gerekir.

            İslam ahlakı sadece zihinsel karşılığı olan kognitif kavramlar dizgesi değildir. İslam ahlakı, sosyal hayatta yer bulduğu ölçüde değer kazanır. Burada önemli olan inançlarını pratik hayata aktarma konusundaki tutarlılıktır.

            Kur'an okumayan Müslümanlar, Nutuk okumayan Kemalistler ve Marks okumayan sosyalistler; aynı meraksızlığın, sıradanlığın, tutarsızlığın ve düzeysizliğin yol arkadaşlarıdır. Duydukları bilgilerle ve sloganlarla idare ederler. Okumazlar, çünkü okudukça sahip oldukları ezberlerin bozulacağından korkarlar. Unutmayalım Aziz Kur'an bizi düşünmeye davet eder. Düşünmeyen, aklını kullanmayan bir topluluk üzerine Allah pislik yağdırır der Kur'an.

            Bir düşünceyi, ideolojiyi savunan kişiye o ideolojinin temel klasiklerini okuyup okumadığı, yeterli donanımı olup olmadığı önemli bir test alanıdır. Çoğunlukla ezberlenmiş sloganlar üzerine konuşmak hem bilgi hem de üretilen düşünce anlamında sorunlu bir tutuma işaret eder. Çünkü sloganlar üzerine bilgi ve düşünce inşa edilemez. Bilginin olmadığı yerde düşünce ve irfan olması mümkün değildir. Bilgi güçtür; okumak ve kendini her zaman yeniden inşa etmek gerekir.

            Koşulsuz iktidar destekleyenler ile koşulsuz muhalefeti destekleyenler arasında yöntem olarak bir fark yoktur. Çünkü bu tür insanların amacı hakikat arayışı değil, içinde bulunduğu kampı savunma refleksidir. Bu yüzden bu tür insanların özeleştiri yapması mümkün değildir. Eleştirinin en verimli olanı, eleştirinin öznesi kendi olan, tevbe eksenli eleştiri biçimidir. Bu tür eleştiri hem hatalarıyla yüzleşmeyi hem de kendini hatalardan arınınıp yenilenmeyi sağlar.

İktidarı veya muhalefeti destekleyenler partilerinin her dediğini doğru kabul edip savunmaları ve sadece muhalifleri üzerinden yürüttükleri eleştiri faaliyeti eleştirel düşünce değildir. Eleştirelliği sadece rakiplerini eleştirmek olarak anlamak ve böyle hareket etmek doğru bir davranış değildir.

            Hiç kimse kendi dinini, dini yorumunu, mezhebini, ideolojisini diğerine kabul etmesi için zorlayamaz; dini nasıl ve ne şekilde yaşayacağına karışamaz. Din üzerinde kendi yorumundan yola çıkarak hegemonik bir söylem üretemez.

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR