Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Aziz DARICI


DOĞRU ŞAHİTLİK

Aziz Darıcı'nın yeni yazısı;


 

İnsan kendi varlıksal çizgisini aştığında yeryüzünün nasıl fesada uğradığını hepimiz müşahede etmekteyiz. Yeryüzünün şahidi olan insan, kendi egosunu zirveye çıkartmakta olduğunu görünce; kendinden bile yüz çevirmektedir. Daha doğrusu görmezden gelmektedir. Yoksa bunca kirlenmişlik haliyle nasıl yol aldığını vicdanına anlatamazdı. Öyle ya… Şahit olmak, sadece başkaları üzerinden tanıklık yapmak değildir. En önemli tanıklığı kendi nefsimiz üzerinde yapacağız. “… Şu halde kendinizi temize çıkarmayın! Kimin günahtan sakındığını en iyi bilen O’dur.” (1) Ayetin ifadesiyle muhatap olacağız.

Tarih, insanla ilgili olarak kalbimize inşirah verecek sahnelerden bahsettiği kadar yüreğimizi dağlayan dramatik olayları da haber vermektedir. Öyle anlaşılıyor ki insan, hayat bulduğu âlemin imarına katkı sağladığı gibi imhasına da sebep olabilmektedir. (2) Yaptığı tüm işlerden de iyilik sadır olmamaktadır. Hareketlerimizden doğan sonuçlar Allah’ın Sünnetullahı, yani düzenini bozmaktadır. Dile gelenle, hayata yansıyan arasında farklı tonlar kendini hissettirmektedir. Hakka, adalete, iyiliğe, güzelliğe şahit olması gereken insan; başkalarının üzerinde kendi cellatlığını test etmektedir. Başka insanların fikirleri ve davranışları üzerinde şahit olması ve bu şahitliği doğru yapması gerekirken; başka insanların fikirleri ve davranışları üzerinde hâkimlik rolü yapmaktadır ve hükmünü kesin olarak verdiğini insanlığa duyurmaktadır.

Bu hal üzerinde zaten mesafeli olan kalpler, birbirlerine açılmayacak şekilde kapanmaktadır. Eğer kalpler birbirine kapalıysa, kâinatı bile kalbine sığdıracak olan insan; bir selamı bile kardeşine çok görmektedir. Bu durumda Kur’an’ın açmadığı gönülleri hiçbir insan sözü artık açamaz. Dolayısıyla kin ve nefret yüklü gönüllerin Cennet müjdecisi olması beklenemez. Allah’ın rahmet iklimini insandan esirgeyenler “O gün cehenneme: “Doldun mu?” diyeceğiz. O da: “Daha fazlası var mı?” diyecek.” (3) ayetini görmekte fakat Allah’ın rahmeti üzerine farz kıldığı ayetleri görmezden gelmektedir.

Hakikate uzak düşünce, hakikat sükût eder. Hakikat insan üzerinden ifade edilmek, insanın yüreğinden hayata akmak ister. Hakikat insanı hava gibi serinletmek, su gibi berraklaştırmak, toprak gibi mümbit yapmak istemektedir. Onunla ifade edilen fikirler, hayattın üzerine bereket yağmurları gibi sevgi ve merhametle dolar. İşte o zaman duanın ve ibadetlerin bir anlamı olacaktır.  

Schopenaur bir ifadesinde ; “Bu hayatta her şey dünya mutluluğunun boşa çıkmaya veya bir vehim olarak anlaşılmaya yazgılı olduğunu ilan eder. Hayat kendisini gerek büyük gerekse küçük meselelerde sürekli bir aldanış olarak sunar. Eğer verdiyse mutlaka almak için vermiştir” diye söylemişti. Aslında insanlık tarihinin olumsuz fotoğrafı üzerinden hayata bir çizik atmıştı. Onu bu yoruma götüren sebep hakikat bilgisine sahip olmaması olarak görebiliriz. Lakin hakikatin merkezini kapladığını söyleyen bizlerin onun eline verdiği malzeme o kadar çok ki… Kendi kendimize çizik atmaktayız ve hayatlarımızı değersizleştirmekte ve itibarsızlaştırmaktayız.

Allah bize değer verdikçe şımarmaktayız. İlim sahibi oldukça kibirlenmekteyiz. Her türlü alanda iktidar sahibi oldukça kendimizi kaybetmekteyiz. Güç sahibi olunca kendi altımızdakileri ezmekteyiz. Zenginleştikçe azgınlaşmaktayız. Sonuçta birileri keyif sürdüğünü zannetse de hepimiz insanlık krizinin dibini görmekte ve de kendi elimizle getirdiğimiz durumun sonucunu yaşamaktayız.

Hak-hukuk ve adalet çizgisi yarınlara taşıyacağımız en önemli unsurlardır. İlmin önünü açarak ve özgürlükleri çoğaltarak bu unsurları anlamlı kılmalıyız. Birbirimizi susturarak, çizik atarak kendi şerefimize, kendi haysiyetimize halel getirmeyelim. Şimdi günahları yazma zamanı, bir kenara saklayıp çıkarma zamanı değildir. Zaman birbirimizin ayıplarını, kusurlarını örtme zamanıdır. Başkalarının kusurlarını örten kişinin kusurlarını da Allah (cc), örter. Peygamber Efendimiz (sav) Abdullah b. Ömer (ra)’ın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte şöyle buyurmaktadır; “Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu teslim etmez. Kim bir Müslüman kardeşinin ihtiyacını giderirse, Allah Teâlâ (cc) da onun ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümanın sıkıntısını giderirse, Allah Teâlâ (cc) da onun kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslümanın ayıbını örterse, Allah Teâlâ (cc) da kıyamet günü onun ayıbını örter.” (4)

Doğru şahitliğe, sözün ve fikrin kıymetine gelince…“Kim Allah’a (cc) ve âhiret gününe iman ediyorsa ya hayır söylesin ya sussun…” (5)

  1. Necm Suresi - 32 . Ayeti
  2. Kaya, Süleyman. “Kur’an’da İnsanın Değeri” ilahiyat sy. 1 (Aralık/December 2018): 51-64
  3. Kâf Suresi 30. Ayet
  4. Buhârî, “Mezalim”, 3; Müslim, “Birr”, 58.
  5. Buhârî, “Rikâk”, 23.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR