Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


İsmail Hakkı Güleç


DİRİLİŞ VE DİRENİŞ RUHU

Yazarımız İsmail Hakkı Güleç'in "yeni" yazısı...


         

 İnsan hem bedenen hem de ruhen yaşayan bir varlıktır. İnsanın önce bedeni yaratılmış, sonra da bu ruh bedenle donatılmış ve insan dediğimiz canlı ortaya çıkmıştır.

İnsanın ruhu ilahi bir üfleme ile donatılmış. Allah (cc) ona kendi ruhundan üflemiş onu şerefli izzetli kılmıştır.

Ama; insan o noktada kalmamış kendi fıtratını bozmuş, kirletmiş, karartmıştır. Ruh; ruh olmaktan çıkmış, insanı insan yapan element gitmiş, yerine insanı çamurlaştıran, mutsuzlaştıran, umutsuzlaştıran, ondaki ruhu yok eden bir duruma dönüşmüştür.

            Her insan şayet özünü ihmal ederse biter, bayağılaşır, nesneleşir yani bir hiç olur. Onun için insan için ruh çok önemlidir. Ona önem atfetmek, ehemmiyet vermek gerekir.

Ruhun aslı vahiydir. O vahiyle, zikirle, takva ile kendine gelir inşirah bulur.  Ruhi kasvet, kaos, bunalım neden meydana gelir? Onu gerçek kıvamına nasıl getirebiliriz?

Tüm bu soruların cevabı kişinin öze dönüşüyle, fıtrata dönüşüyle mümkündür.

İnsanın daima yıpranan, yorulan, kirlenen, kararan ruhunu diriltecek bir motivasyona ihtiyacı vardır. Arınmak için, dirilmek için, dinlenmek için diriliş. Diriliş ve direniş bir süreçtir, yürüyüştür. Her dava insanı bu dirilişi ve direnişi gerçekleştirmek zorundadır.

Direnmek için direniş. Diriliş için direnmek. Hakikate varmak için diriliş. Şayet bir insanın ruhu ölmüşse onu diriltmek için sihirli bir el onu diriltmelidir. Bu el ise; diriliş elidir.

İnsan nefsi her daim kirlenmeye, kararmaya meyillidir. Bu kirlenmeyi, kararmayı önlemek, ruhun arı, duru, net kalabilmesi için ona daima diriliş ruhu enjekte edilmelidir.

            Her türlü kötülüğe, zulme, içsel ve dışsal olumsuzluklara karşı mutlaka direniş göstermek durumundayız. Nefsin arzu ve isteklerine ters olsa da nefse muhalefet etmek, ona direnmek zorundayız.

Çünkü öncesi acı olan her şeyin sonu tatlı olur. Yeter ki azmedelim, sabredelim, gayret edelim gerisi gelir. Önce nefsimize, sonrada çevremize tüm olumsuzluklara karşı direnelim.

Direnmeden önce vahiyle dirilmemiz gerekir. Dirilmeden direnemeyiz. Diriliş ve direniş tamamen ruhi, kalbi, manevi bir olaydır. Ruhun merkezi kalptir şayet kalp iyi olursa bütün hayat iyi olur.

 Ruhi terbiye son derece önemlidir. Şüphesiz kalpler Allah’ı (cc) çokça zikrederek, anarak mutmain olur, kıvama erer. Bugün ümmet uyuşukluk içinde, pasif, edilgen, yılgın, yenik, sönük bir vaziyette... Bu olumsuz, karamsar durumdan ancak yeniden kuranla dirilerek, direnerek kurtulabiliriz.

 Tüm olumsuzlukların, zulümlerin, karanlıkların üstesinden ancak direniş ruhuyla, Rabbani bir okuma ile güçlü bir iman ile gelebiliriz.

Şayet bir insan hiç okumuyor, araştırmıyor, tezekkür, tefekkür, tefekkuh etmiyorsa bu kişi hem dirilemez, hem de direnemez.

Mü’min kimse her gün biraz daha ilerlemeli her konuda. Çünkü hayat statik, durağan değil, her daim her şey sürekli bir değişim, dönüşüm içindedir. Bu değişim, dönüşün bizi de kuşatmalı her daim tevhit etrafında sürekli bir değişim halinde olmalıyız.

Dirilişin ve direnişin lokomotifi okumak, anlamak, yaşamaktan geçer. Direniş aynı zamanda erdemli bir eylemdir. Diriliş ve direnişinde mutlaka bir bedeli vardır. Direnişin önderleri vardır hiç şüphesiz.

Rabbimiz bize küfür, zulüm ve şirk karşısında direnmemizi emreder. Haklar bedel ödenerek elde edilir. Seyreden değil müdahale eden, direnen bir iman makbuldür. Direnmeyen bir mü’min zillet, esaret, mezellet, meskenet içindedir.

İman edenler dirilmeli ve direnmelidirler. Diriliş ruhu bunu gerektirir. Direnmek aynı zamanda çağa tanıklık etmek demektir. Direnen nesiller fetihler gerçekleştirebilirler. İslami mücadele bir diriliş ve direniş mücadelesidir aynı zamanda. Bu mücadelede aşk, akıl, takva, vera, diriliş ve direniş vardır. Bu mücadelenin muvahhit erleri direnmiş, bilenmiş, her türlü zorluğu, meşakkati aşmış, bu uğurda nice bedeller ödemiş yiğit, gözü pek, kahraman insanlardır.

Bu konuda bütün peygamberler bizim için örnektir, önderdir. Hz. Muhammet (as) Mekke döneminde on üç yıl sürekli bir şekilde önce uyuyanları uyandırdı, sonrada onlar sonuna kadar direndiler. Bu uğurda canlarını, mallarını verdiler asla geri dönmediler.

Her mü’min iman ederken şunu çok iyi bilmelidir ki; ben iman edince benim karşıma düşman olarak önce nefsim, sonra ailem, daha sonra yakın akrabalarım ve en sonunda oranın zalim, gaddar yöneticileri benimle uğraşacaklardır.

Yani sizin düşmanınız çok olacaktır. Yeter ki ben boyun eğmiyorum, Allah’tan (cc) başkasına eyvallah etmiyorum, başkaldırıyorum de, o zaman senin üstüne çullanacaklar, seni yıldırmak, yok etmek için var güçleriyle seninle savaşacaklar.

Eğer bu şekilde seninle uğraşmıyorlarsa bu senin gerçek anlamda davana sımsıkı sarılmadığını, onları rahatsız edecek bir duruş ve tavır ortaya koyamadığını gösterir.

İman aynı zamanda direnmek demektir hem de sonuna kadar. Bu uğurda hak bildiğin yolda direnmelisin sonuna kadar. Çünkü sen hak yoldasın yürümelisin sonuna kadar. Bu konuda atalet, tembellik gösterme, sahadan kaçma ve var gücünle diren. Allah’a (cc) sığın, Ona tevekkül et göreceksin ki tüm karanlıklar dağılacak, tüm kapılar açılacak, tüm olmazlar olacaktır. Yeter ki sen sen ol diren. Rabbini her daim yanında bulacaksın hazır ve nazır olarak.

Senin dirilişin ve kutlu direnişin diğer uyuyan çaresiz, gariplere ilham olacaktır. Senin direnişin ve yürüyüşün bir meşale olacak karanlık gönülleri aydınlatacak, sen bu kutlu kervanın öncüsü, önderi olacaksın. Rabbin (cc) seni cennetiyle ödüllendirecektir buna inan. Yeter ki sen doğru ol, kitaba sımsıkı sarıl gerisini Rabbine bırak. Selam ve dua ile

                                                          

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR