Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Halil ÇİFTÇİ


Dip Dalga

Yazarımız Halil Çiftçİ´nin ´yeni´ yazısı...


23 Haziran seçimleri getirdikleri kadar götürdükleri ile uzun yıllar Türkiye gündeminden düşmeyecek. Ortaya çıkardığı şaibeleri, baştan ayağı oluşturduğu yeni siyasi figürleri ve seçim süresince hafızalardan çıkmayacak çeşitli hamleleri ile belki de siyasi tarihimizde bir dönüm noktası olarak işaret edilecek. Bu varsayım ya da öngörü bir paranoya değil; tarihin bize bıraktığı mirasın doğru yorumlanmasıyla elde edilen tecrübelerden neşet etmektedir.

Türkiye´de son yıllarda yaşanan birçok siyasi çalkantı ülkede ciddi bir endişe ve güvenlik kaygısı meydana getirmiştir. Bu siyasi ortam, bazen dış politikada yapılan hamlelerle bazen de ülke içindeki iç dinamiklerin baskıları ile bir şekilde Türkiye´yi karanlık dehlizlere sürüklemiştir. Bunun en büyük faturası ise her daim hükümete mal edilmiştir. Bir yönüyle vatandaşın belli beklentilerinin karşılanmaması ya da itibar değeri görmemesi siyasilerin sonunu hazırlamıştır. Hamasi çıkışlar ve tepeden bakmacı bir yaklaşım halk nazarında her daim antipatik bulunmuştur. Aslında yerel seçimler ve arkasından tekrar edilen İstanbul Belediye Başkanlığı seçimi de yakın zamanda şahit olduğumuz en somut örneklerden birini oluşturmaktadır. Millet ittifakının adayının aslında yerel seçim çalışmaları başladığında pek fazla öne çıkmayan popülaritesi karşı ittifak´ın (Cumhur İttifakı) giriştiği bazı yanlış ve gereksiz siyasi hamleler ile artmıştır. Hükümetin seçim sürecine müdahil olduğu her durum millet ittifakının adayı Ekrem İmamoğlu´nu bir adım daha öne çıkarmıştır. Bunu cumhur ittifakı bile ön görememiştir. Hükümetin tek odaklandığı nokta koltuğu kaptırmamak olunca ister istemez her türlü yol mubah hale gelebilmiştir. Ünlü siyaset bilimci Machiavelli´nin ?iktidara ele geçirmek için her yol mubahtır? anlayışı ile de hareket edilince çirkinlikler ve rezilliklerle dolu bir seçim atmosferi oluştu. Bunda en büyük pay sahibi yıllardır birçok belediyeyi elinde tutmuş ve önemli belediyecilik hizmetlerine imza atmış Ak Parti´dir. Partiye mensup bir siyasinin çıkıp Karadenizlilere Pontusçu demesi, Erdoğan´ın Sisi-Ekrem benzetmesi, Öcalan´ın seçime 2 gün kala mektubunun Anadolu Ajansı´nda paylaşılması, Osman Öcalan´ın TRT Kürdi´de ekranlara gelmesi seçim döneminde yapılan yanlışlardan sadece birkaç tanesidir.

Bu yanlışların ve gayri siyasi hamlelerin faturası Ak Parti´ye kesilirken, Türkiye yeni bir siyasi aktör arayışına gebe kaldı. Son dönemde trendi Ak Parti eliyle artan Ekrem İmamoğlu´nun mensup olduğu parti (CHP) dolayısıyla Türkiye´de geniş bir kabul görmesi biraz zor görünüyor. Türkiye´nin beklediği yeni isim kim ya da kimler? Bir süredir çeşitli yayın organlarında birçok isim ve senaryo ortaya atıldı. Bunlar içinde elle tutulur ya da kabul edilmiş bir durum söz konusu değil. Parti kurmak ve siyasal hayata atılarak iktidara talip olmak öyle ha deyince olacak bir şey değil. Hele hele Türkiye gibi dışa bağımlı ve buna bağlı politika belirleyen ülkeler için hiç değil. Ak Parti´nin Türkiye´deki siyasal yaşama katılmasında o dönem siyasi yasaklılığı olan Erdoğan´ın yaptığı bir takım yurt dışı gezileri sonucu gerçekleşmiştir. Erdoğan Amerika´da yabancı misyon şefleri ile görüşerek gelenekselci kanada mensup Milli Görüş hareketinden ayrı bir oluşum fikrini beyan etmişti. Bu durum dış merkezli aktörler tarafından kabul edildi. Bu kabul sonrası Ak Parti kurulmuştu. Bugün ise Türkiye´deki siyasal hayatın temel dinamiklerini ve parametrelerini referans alarak yeni bir siyasi oluşum meydana getirme zaruriyeti hasıl olmuştur. Bunun için Ali Babacan´ın İngiltere´de ve Avrupa Birliği´ndeki bazı yabancı misyon şefleri ile görüşerek yeni bir siyasal oluşum için destek aldığını açıkça söyleyebiliyoruz. Bu durumdan haberdar olan Erdoğan´ın bazı eski bakan ve siyasileri kendi yakınına alarak yeni kurulacak siyasi oluşuma karşı hamle yaptığını da biliyoruz. Erdoğan, ne yaparsa yapsın yeni parti için ciddi bir çalışma söz konusu.

Ak Parti´den 20´ye yakın milletvekilinin Ali Babacan´ın başında olduğu bu siyasi oluşuma geçeceği kesin gibi. MHP ve İyi Parti´den 7 milletvekili ve CHP Genel Başkanı´nın inisiyatifi ile de 8´e yakın milletvekili bu oluşum içinde yer alacak. Yeni kurulacak partinin dört meselede Türkiye´de yeni bir sinerji yakalayacağı öngörülüyor. Bunlardan ilki son yıllar da ciddi bir problem olan ve her defasında lokal müdahalelerle dizginlenmeye çalışılan ekonomi olacaktır. Partinin lideri olan Ali Babacan´ın ekonomi üzerinden gerçekleştireceği siyasi propagandanın ve algının ciddi bir seçmen potansiyelini yakalayacağı öngörülüyor. Her geçen gün biraz daha insanları endişelendiren adaletin işleyişi ve yargının bağımsızlığı meselesi partinin temel hedeflerinden olacaktır. Bunun içinde kuvvetler ayrılığı ilkesinin yeniden tesisi sağlanacak. Dış politikaya yönelik uygulamalar yeniden gözden geçirilerek yeni bir rota belirlenecek. Komşularla olan problemler çözülecek ticari münasebetler arttırılacak bu sayede dış ticaret artacaktır. Yeni partinin dış işlerinden sorumlu olacak isim Ahmet Davutoğlu olacak. İç politikaya yönelik mevzuların başında ise birlikte yaşama ve eşit hakların tanınması için çeşitli düzenlemeler yapılması öngörülüyor. Özellikle Kürtlerin anayasal zeminde var olması kendi kimlikleri ile yazılı bir metinde karşılık görmesi öngörülmektedir. Barışın sağlanarak bölge insanın refaha kavuşması ve PKK´nın fesh edilmesi için ortak bir mutabakat imzalanması öngörülüyor. Bu sayede kan ve gözyaşı bu topraklarda duracaktır. Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu ve Abdullah Gül´ün olduğu bu dip dalga, başta Beşir Atalay, Cemil Çiçek, Fehmi Koru, Mehmet Şimşek, Ahmet Hakan, Abdurrahman Kurt, Galip Ensarioğlu, Altan Tan, Huda Kaya, Haşim Kılıç, Nihat Ergün, Taner Yıldız, Selim Temurci, Mustafa Akyol, Abdürrahim Boynukalın, Murat Ülker, Deniz Ülke Arıboğan gibi isimleri yeni partide buluşturacağa benziyor.

Ekonominin kötüye gittiği bir dönemde bir kurtarıcı beklentisi her daim olmuştur. Bu 2001´de Ak Parti´nin kurulması ile Erdoğan sayesinde gerçekleşti bugünde başka isimler ile gerçekleşecek. Tarih tekerrür ediyor. Bir zamanlar Erdoğan ile güreşecek pehlivanın olmadığını söyleyen milyonlar bugün tam tersine Erdoğan´ı yenecek kimselerin var olduğunu gösterdi. Bunu İstanbul seçimlerinde Ekrem İmamoğlu´nun başarısında gördük. Dip dalganın kendi enerjisini de İstanbul´da Ak Parti´nin yaşamış olduğu seçim hezimetinden aldığını görüyoruz. Bu yeni oluşumun temkinli bir şekilde ilerlediğini ve parti kurma süreçlerine giriştiğini biliyoruz. Ancak bu oluşumun hemen ortaya çıkması söz konusu olmayacak. Genel seçimlere 2 yıl veya daha az bir süre kaldığında parti tam anlamı ile teşkil edilecek. Sebebi genel seçimlerin yapılacağı dört buçuk senelik süre zarfında medya eliyle oluşturulacak kara propagandanın önüne geçmek. Süreyi kısaltarak seçime girmek zaman içinde meydana gelecek asparagas haberleri ve iftiraların minimize edilmesini sağlayacaktır. Bunun içinde şu aralar dip dalga olarak ifade edeceğimiz bu yeni parti oluşumu emin adımlarla dipten yol alarak siyasi oluşumunu tamamlayacaktır. 2022 yılında Türkiye yeni bir siyasi partiye kavuşacağını öngörmekteyiz.. Bu siyasi partinin gemisinde yer bulan kimseler 2023 seçimleri ile beraber Türkiye´de dümeni ele geçirecektir.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR