Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Faysal Mahmutoğlu


Dine Karşı Din (Ayet)

Osmanlı’da dini bürokrasinin başında Şeyhülislam bulunurdu. Padişah tarafından atanır ve azledilirdi. Şeyhülislam üst düzey bir devlet memuruydu. Din de devletin kontrolünde ve denetimi altındaydı. Padişahın iradesi her şeyin üzerinde kabul edilirdi... Diyanet İşleri Başkanı da tıpkı şeyhülislam gibi üst düzey devlet memuru kabul edildi.


Ey inananlar, o bilginlerle rahiplerin çoğu, boş sebeplerle insanların mallarını yerler ve halkı Allah yolundan menederler. (Tevbe: 34)

Osmanlı’da dini bürokrasinin başında Şeyhülislam bulunurdu. Padişah tarafından atanır ve azledilirdi. Şeyhülislam üst düzey bir devlet memuruydu. Din de devletin kontrolünde ve denetimi altındaydı. Padişahın iradesi her şeyin üzerinde kabul edilirdi.

Şeyhülislam dışındaki kadı, müftü ve imamlar da devlet memurlarıydı, ücretleri devlet tarafından ödenirdi.

Cumhuriyet döneminde Şer’iye ve Evkaf Vekaleti kaldırılıp yerine 31 Mart 1924 tarihinde Diyanet İşleri Reisliği ve Vakıflar Müdürlüğü kurularak yeni bir düzenleme yapıldı. Diyanet İşleri Başkanı da tıpkı şeyhülislam gibi üst düzey devlet memuru kabul edildi. Maaşı devlet tarafından ödenir, bütçesi devlet tarafından karşılanır, çalışanlar da devlet memuru statüsündedir.

1965’te 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un ilk maddesinde görevleri “İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek olarak belirlenmiştir.”

Diyanet İşleri Başkanlığı makamı her zaman din-devlet ilişkisi ve laiklik tartışmalarının odağında yer aldı.

Konjonktürel olarak Diyanet’e yeni roller biçiliyor. 1982 Anayasası Türk –İslam tezi doğrultusunda Diyanet’in alanı genişletildi; görevleri arasına milli dayanışma ve bütünlüğü sağlamak da eklendi.

AK Parti iktidarından sonra Diyanet’e yeni roller tevdi edildi. Özellikle dış politikada Osmanlı mirasını canlandırmak misyonu verildi. Bilahare dindar nesil yetiştirme projesi de tedavüle sokuldu.

Cumhuriyet tarihi boyunca tüm siyasal iktidarlar Diyanet İşleri Başkanlığına kendilerine yakın isimleri atamışlardır. Ancak tüm başkanlar siyaset kurumuna mesafeli davranmışlar ve Kurum’un saygınlığına halel getirmemeye özen göstermişlerdir. Siyasi beyanat vermekten kaçınmışlar ve siyasilerle aynı karede yer almamışlardır.

Ali Erbaş’ın başkanlığa atanmasıyla Diyanet’in farklı bir yörüngeye kaydığını görüyoruz. Diyanet artık siyasal iktidara paralel bir rota çizmektedir. Milliyetçiliği dinle harmanlayıp halka zerk eden Diyanet, adeta siyasal iktidarın ideolojik bir aparatı haline getirildi.

Ali Erbaş her derde deva “siyasi bir figür” haline gelmiş bulunuyor. Her konuda din üzerinden yorum yaparak siyasal iktidara destek veriyor. 1924’ten beri bunun örneği yok. Siyasal iktidarla bütünleşmiş tam bir siyaset erbabı. Siyasetin gündeminde olan her konuda fetva olarak yorumlanabilecek ya bir beyanat veriyor veya bir hutbe okutuyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan “İslam’ın güncellenmesini” gündeme taşıyınca Ali Erbaş, Erdoğan’a destek vererek, “bir nassın olmadığı konularda zamanın değişmesine bağlı olarak hükümlerin de değişebileceği malumdur” şeklinde açıklama yaptı. (17 Mart 2018)

Daha önce “İslam’da faiz kesin olarak haramdır. Ev almak, iş kurmak, bankalardan kredi almak bu kapsamdadır ve caiz değildir” diyen Erbaş, TOKİ’nin sosyal konut projesi için “Devletin amacı faiz geliri elde etmek değil” diyerek kamu bankalarından faizli kredi almanın caiz olduğuna dair fetva verdi (14 Ocak 2020).

Aynı şekilde, iktidar sosyal medyada düzenleme yapmak isteyince Diyanet, sosyal medyada “hukukun yetersiz kaldığı” yerlerde, bin yıl önceki fıkhi tartışmaları kullanarak sansürü öneriyor.

Yargıtay’ın açılışında dua ediyor lakin Türkiye’de adaletin dünya sıralamasında 104. sıraya düşmüş olmasından rahatsızlık duymuyor. Uluslararası Yolsuzluk Algı İndeksinde en kötü beş ülkeden biri olduğumuzu görmezden geliyor.

İmam Hatipliler Kurultayında yaptığı konuşmada dile getirdiği “Hani, inanç sokakta olmasın, mahallede olmasın, insanın içinde olsun, diye bir anlayış var ya! İnanç, insan ile Allah arasında olsun; evine, ticaretine, siyasetine, adaletine, yargısına yansımasın!..” şeklindeki ifadeleri, laik devlet ilkesine aykırı bulunarak tepki çekti.

En son “Günaydın”ın cahiliye adeti olduğunu söylemesi, toplumu çileden çıkarttı.

Enflasyondan sebze–meyve fiyat artışına, üniversitelerde Kur’an kursu açmaktan şeytan kovalamaya kadar her konuda fetva veren Ali Erbaş, yaşanan ahlaki çürüme, yolsuzluklar, liyakatsizlikler veya özgürlüklerin yok edilmesi gibi konularda ise tek kelime söylememektedir. Adeta iktidarın üçüncü ortağı gibi davranmaktadır.

Diyanet, 17 Eylül 2021 günü Cuma namazında iktidara destek amaçlı olarak “Fahiş fiyat” hutbesi irad etti. Hutbede “Allah’a ve ahiret gününe inanan bir mü’min, karaborsacılık yapmaz, fahiş fiyatlarla insanları mağdur etmez” denildi. Oysaki fiyat artışlarının ana nedeni kamudan  kaynaklı girdi maliyetleridir. Elektrik, doğalgaz, gübre ve akaryakıt zamları, taşımacılık başta olmak üzere tüm sektörleri doğrudan etkilemektedir.

Tüm bu hutbelerde devlete yönelik tek bir cümle yok. Oysa Diyanet ve bağlı müftülükler dini hizmetlerini kamusal nitelikte ifa etmektedirler. Bu yolla din, bireysel alandan kamusal alana taşınmaktadır. Ne var ki, bunun dine bir faydası olmamaktadır. Bilakis tepki dine yönelmektedir, insanlar dinden uzaklaşmaktadır. Ateizmin ve deizmin gençler arasında yaygınlaşmasının başlıca nedeni de bu anlayıştır, dinin bu şekilde siyasallaştırılmasıdır, siyasal bir enstrümana dönüştürülmesidir.

Kamusal hayatı İslamileştirme projesi İran’da 40 yıldır uygulanmaktadır. Sonuç; İslam ülkeleri arasında İran dinden (İslam’dan) en çok çıkılan ülke konumundadır.

Diyanet İşler Başkanlığı dev bir bütçeye ve en iyi imkanlara sahip olmasına karşın, “kayıt dışı din”in de zirve yapması üzerinde etraflıca düşünmek gerek.

Yaptığı bu konuşmalar onun bir alim değil, üst düzey bir memur olduğunu göstermektedir.

Ebu Hanife, İbn Teymiye ve Serahsi örneklerinde olduğu gibi, ulemaya yakışan, siyasal iktidara mesafeli durmaktır. Tarihte saray sofrasında oturanların fetvalarına itibar edilmemiştir.

Son sözü İmam Gazali’ye bırakalım: “Halkın fesadı, sultanın fesadındandır. Sultanın fesadı ise alimlerin fesadındandır. Bunların fesadı ise mal ve makam sevgisinin galip gelmesinin sonucudur.”

 

Kaynak: farklı Bakış

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


homalı
2.12.2021 00:34:56
siyaset dinden ayrılırsa geriye cengiz'likten başka birşey kalmaz.muhammed ikbal.tdv.islam ansiklopedisi.

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR