Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Yusuf YAVUZYILMAZ


DERSİM: YORUMSUZ!

Yusuf Yavuz YILMAZ; Bir Katliamın hikayesi


?Gülizar Ana: Bildiği tek Türkçe sözcük ?utuz sekiz? olarak telaffuz ettiği ?38? idi. (1996´da, 80 yaşında hayatını kaybetti) 38 zulümdü, ateşti, namertlikti, bizi kırdılar, yaktılar, astılar, sürdüler gittiler. Bizim gördüğümüzü hiç kimse görmesin. Bu acıyı ne dost görsün ne düşman.

Seydali: (1993´te, 77 yaşında hayata veda etti.) İnsanları kurşuna diziyorlardı, çok az insan kaldı, çok az insan garba sürüldü. Abdullah Paşa çok zalimdi, çok acımasızdı.(?) (Asker) Kasaturayı defalarca Yusuf´un göğsüne, karnına vurup çıkarıyordu. Hiç kimse bakamıyordu ama ibret olsun diye insanlara seyrettiriyorlardı. Süngüyü vurdukça Yusuf´tan su sesi gibi kan sesi geliyordu. Yusuf sesini çıkaramıyordu. Sadece akrabalarından Keko´dan su istedi. Keko cesaret edemedi. Hiçbirimiz cesaret edemedi. Ve Yusuf son kez konuştu: ?Ah Keko, bunların yaptığı değil; sizin bu haliniz bana daha çok acı veriyor.? Yusuf´tan duyduğumuz son sözlerdi bunlar. Yusuf ölmüştü. Ölüsünü alıp gömmemiz lazımdı, lakin cesaret edemiyorduk. Ertesi sabah cesedin iplerini çözdüler. Kaskatı kesilmişti. Ayakta duruyor gibiydi. Taşıyıp uçurumdan aşağıya attılar.

/resimler/2019-5/27/1239131689721.jpg

Emine Ana: (2008 yılında 84 yaşındaydı) Ben, babam ve küçük kardeşim ormana daha yakın olduğu için ?daha güvenli olur, daha çabuk kaçıp saklanırız? diye Robayik Köyü´ndeki akrabalarımızın yanına gidiyorduk. Köye yaklaştığımızda gördük ki köyün her tarafından dumanlar yükseliyor. Köy hala yanıyordu? Tepe bir yer vardı, yüksek bir yer, mezarlıktır orası, orada hamile bir kadını ağaca bağlamışlardı, karnını yarmışlardı, içindeki bebek dışarıya çıkmıştı. ..İkisi de ölmüştü. Bu vahşeti gözlerimle gördüm? Her taraf aynıydı, Dersim yanıyordu. Aha bu Munzur ceset akıyordu, kan akıyordu?

?Nur talebesi? Malatyalı Yüzbaşı Şevki Bey (Abdülkadir Badıllı, Bediüzzaman Said Nursi, Mufassal Tarihçey-i Hayat adlı eserinde Yüzbaşı Şevki Bey´in ağzından aktarıyor.) Dersim isyanında isyan edenlerin bazılarıyla askerler harp ederken, diğer isyancılar yavaş yavaş geri çekilip dağın zirvesine doğru gitmişlerdi. Bizim askerler onlara ulaşamıyor ve bir şey yapamıyorlardı. Bu defa, herhalde gelen emirler mucibince, Hulusi Beye´de verilen emir gibi, geri dönüp ne kadar insan varsa, masum, çoluk- çocuk, ihtiyar demeden katletmeye başlamışlardı. Hatta hınçlarını alamayan bazı taburlar, topladıkları çoluk-çocuk, kadın-ihtiyar, bütün masumları büyük avlulu, etrafı surlu bir evin içine doldurmuş; tenekelerce gazyağı döküp ateşe vermişlerdi. Ateş içinden yükselen feryatlar ve çığlıklar ortasında, bir kadın kucağındaki bebeğini ateşte yanmaması için surun üstünden dışarı fırlatmış; fakat bir yüzbaşı o bebeği süngüleyip surun üstünden tekrar ateşin ortasına atmıştı. Gözümle gördüm.?

/resimler/2019-5/27/1239366377668.jpg

Bego Polat (2009 yılında 82 yaşındaydı) O gün askerler köye gelip 30-40 kişiyi götürdüler. Bize ?sizi sürgüne göndereceğiz? dediler. Sürgüne götürdüklerini zannedip önlerine düştük. Harçik Suyu kenarında bulunan Taxtıkal mıntıkasına götürdüler. Karanlık çökmek üzereydi, karşımıza dört tane ağır makineli silah kurdular. Sonra hepimizi taramaya başladılar. Bu tarama sırasında yanımda annem, babam, iki kız kardeşim ve iki erkek kardeşim vardı. Ben o sırada elimi, kız kardeşimin başına koymuş tutuyordum. Kurşun kız kardeşimin başından geçti ve kafatası parçalandı, benimde sağ elimin iki parmağı koptu, ben de bayılmıştım. (1)

?Harekatı yürüten Sakallı Nurettin Paşa´nın en önemli kozu Topal Osman´ında çetesiyle (?Laz Alayları? olarak adlandırılıyorlardı) Koçgiri´ye gelmesiydi. Daha sonra Mustafa Kemal´in ?muhafız komutanı? olarak başka kirli işlerde yürüten Topal Osman, Koçgiri´de dizginsiz bir şiddet, katliam, talan ve yağma gerçekleştirmiştir.? (2)

?Elazığ okulunda okuyan iki çocuk? tatilini geçirmek üzere memleketleri olan Hozat´a geliyorlar ve facianın tam üstüne düşüyorlar. Hozat yakınlarındaki köylerine geldikleri zaman babaları Yusuf Cemil´in öldürtülmüş olduğunu öğreniyorlar ve ağlamaya başlıyorlar. Onlara şu karşılık veriliyor:

?-Sizi de onun yanına götüreceğiz!?

Çocuklar odadan sürüklenerek çıkartılıyor ve jandarma muhafazasında gittikleri yolda süngülettiriyorlar. Böylece babalarının yanına gönderilmişlerdir.

Her evi ayrı ayrı tutuşturduktan sonra dört bir etrafı çalı çırpı içine alınıp alev alev yakılan bir köyden, deli gibi bir adam çıkıp, çalı yığınları gerisinde manzarayı seyredenlere karşı ilerliyor ve haykırıyor:

? Durun, ben köy ahalisinden değilim! Muallimim! Müsaade edin, kendimi size ispat edeyim!?

Fakat sözüne mukabele, bir kalasla itilerek alevler içine atılması oluyor. Adam, evvela göğsünün kılları tutuşarak alev alev yanarken, çalı yığınları gerisinde amir, zevk ve istihza ile sigarasını içmektedir. (Bu vaka, bana, 1944 yılında, Eğirdir´de askerliğimi yaparken, resmi şahıslar huzurunda, yanan adama karşı sigarasını zevkle içtiğini söyleyen Amirden bizzat dinleyenlerce anlatılmıştır.) (3)

?Bu arada Hozat´ın Zımbık köyünde Şekspir´in hayaline bile taş çıkartacak, bir vaka cereyan etmektedir. Erkekleri tamamen doğranmış olan köyün 100 kadar kadın ve çocuğu, sivri uçlu aletle öldürülüyor. Öldürülen kadınlar arasında biri doğurmak üzere gebedir. Bu kadının karnına giren sivri uçlu alet bağırsaklarını yere döküyor, rahmini parçalıyor ve kendisini öldürüyor. Tehlike geçtikten sonra gizlendikleri yerden çıkan birkaç kadın, ölüleri gözden geçirirken, bu kadının rahminden düşen çocuğun sağ olduğunu dehşetler içinde görüyorlar. Muazzam bir kader cilvesi olarak yaşamakta devam eden çocuğu alıyorlar, emzirip büyütüyorlar ve ona ?Besi? adını koyuyorlar. Bu kız bugün hala aynı köyde ve hayattadır. Sivri uçlu alet annesinin karnına girip rahmini deldiği zamanda onun topukçuğunda bir yara açılmıştır. Ve kız hala bu yarayı topuğunda taşımaktadır. (4)

Dersim üzerinden yürütülen Atatürk´ün haberi var mıydı, Seyit Rıza İngilizlerden yardım aldı mı, Dersim´ de isyan vardı gibi tartışmalar bu paragraflar okunduktan sonra ne kadar anlamsız değil mi? Varsayalım ki, bütün bu iddialar bir an için doğru. Bunlar bu şekilde uygulana bir katliama neden olabilir mi?

Şunu da unutmamak gerekir: 12 Eylül darbesinden bir gün sonra anarşiyi durduracak kabiliyete sahip bir ordunun, sırf darbeye zemin hazırlamak için, resmi rakamlara göre 7000 çıvarında gencin katledilmesine seyirci kalmamış mıydı?

Tarih boyunca unvanı ve konumu ne olursa olsun, ne adına hareket ederse etsin, hangi kutsal dava uğruna savaşırsa savaşsın, kimsenin haksızlık yapmak için ayrıcalığı yoktur. ?haksız yere bir insanı öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir.? şiarını kabul etmiş bir dinin ümmetiyiz çünkü.

 1-      Dersim? Dersim/Cafer Solgun/Timaş yayınları/s:11-14.

2-      Dersim? Dersim?131

3-      Son Devrin Din Mazlumları/Necip Fazıl Kısakürek/ Büyük Doğu yayınları.

4-      Son Devrin Din Mazlumları/Necip Fazıl Kısakürek/ Büyük Doğu yayınları

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR