Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Sait ALİOĞLU


Dergiler İçerisinde Güçlü İrade; Özgün İrade...

Yazarımız Sait Alioğlu'nun, Özgün İrade Dergisi 2020 Aralık (200.) Sayısında yayımlanan yazısı..


Hani bilirsiniz, bir türkü vardı. Şöyle başlıyordu; "Yaylalar içinde Erzurum yayla, şehirler içinde Konya'dır, Konya..." diye...

Bizde, dergiler içerisinde, çok rahatlıkla Özgün İrade dergisi diyebilirdik. Farkındayım, bu yaklaşım olabildiğine öznel ve subjektif oldu, ama maksadı aşmadan, niyet okumadan, dergi ve dergicilik üzerinden öteden beri yapıla gelen, çoğu da, kendi bütünlüğü içerisinde "hizmet" olarak beliren çabalara baktığımızda; belli bir cemaat, grup, hatta klik bazında 'tekçi' bir söylemin, tam on yedi yıllık serüveninde Özgün İrade dergisinde varit olmadığını, vücuda gelmediğinin altını çizmek gerekirdi.

Belki bir yığın dergide, estirilen rüzgârlara binaen 'ha' deyince güya kitleleri ayağa kaldıracağı varsayılan  'büyük, hatta 'çok büyük' kanaat önderleri, liderleri olmadı bu derginin; salt bir düşüncenin, hatta mezhebi formun  'türüne özgü! "tek ve tescilli" temsilcisi olmadı, öyle bir niyeti olmadığı gibi, öyle bir görüntü de vermedi Özgün İrade dergisi bunca yıllık yayın sürecinde...

Dahası, nice tantanalar sonucu ortaya konmak istenen çabalarla bir zamanlar 'gerçek İslam'ın, tüm Müslümanların' tek temsilcisi; İslami Hareket’in kurucusu ve İslamcılığın kalesi olmak gibi sükselere ve lükse kapılmadı, Özgün İrade dergisi...

Sıkışınca da, "biz zaten kurulu düzenden, devletin varlığından ve ulusun/milletin birlik ve bütünlüğünden yanaydık" türü kırılma durumlarına da düşmedi Özgün İrade Dergisi...

Var olan bir realiteyi, sanki "salt kendisini vasfediyor,tanımlıyor" düşüncesiyle Sünniliği vb. içerisinde girdiği değişim ve kırılma anlarında da hiç mi hiç kullanmadı Özgün İrade Dergisi...

Birde, şunun yapmadı Özgün İrade Dergisi; zaman içerisinde "ara, ara" onları 'sistem içerisine çekmek, onları, orada eritmek için' Müslüman kitlelere göz kırpan birçok muhafazakâr iktidar taliplilerinden daha büyük imkânlarla bu işi, iktidar koltuğunda deruhte eden AK Parti'ye bakarak; öznel anlamda ve 'özel' olarak yapılabilecek işleri, "sistem içi" araçları kullanma suretiyle yapmaya çalışan ve "körle yatan şaşı kalkar" misali mevcut iktidar ile birlikte, iki direkarası gerilen çelik halatlara asılı olarak, sarkaç misali bir o yana, bir buyana gidip gelmedi.

O, yanlışı ve doğrusuyla yerinde kalmaya, yerini sabitlemeye ve Mevlânâ'nın deyişiyle söylersek, pergel meteforuna uygun bir şekilde, bir ayağı İslam'da, İslamcılıkta kalma kaydı ve şartıyla; bir ayağı da, çoğunun  "öteki,beriki" dediği sosyal, siyasal, kültürel vb. çevrelere de usul açısından dikkat çekti.

Haklarını yememek lazım; birçok İslamcı öbeğin ve çevreninde buna benzer "pergeli" çabaları oldu, ama çoğunun, bu iyi niyeti içeren çabalarının önemli bir kısmı, "Müslümanlara daha çok alan açma" dalgasıyla AK Parti'nin 2010 referandum sonuçları bağlamında giderek otoriterleşme eğilimine girmesinin sonucunda Müslümanların büyük bölümünün 'en büyük cemaat'in söylemlerine 'fit' olması; aslında salt hak arama çabalarının, gerek iktidar ve gerekse de "gizli, açık" birçok odağın kışkırtması ile kargaşaya dönüşen bazı vukuatlar(Gezi olayları) ve özellikle de Suriye hadisesi üzerinden hareketle İslamcılığın millilik olgusu tarafından kumpasa alınması sonucu olan bitene bakıldığında, Özgün İrade Dergisi var olan kumpasa girmedi, ama az da olsa örselendi.

Buna, belirgin bir örnek verecek olursak; AK Parti'nin 2015 seçimlerinde, salt meclis çoğunluğunu elinde tutuyor olsa da, girdiği seçimden yara alarak çıkmasına bağlı olarak, derginin atmış olduğu "AK Parti'ye Merhamet Tokadı" adlı manşet sonucunda tepki ile karşılanması bu örselenmeye küçük bir örnek olarak verilebilirdi.Böylesi karşı çıkışlar elbette olacaktı. Olmaması pek mümkün değildi zira. Siz, bir defa inancınızı ve düşüncenizi kuşanarak ortaya çıkıyor, adım,adım ilerliyor, belirlemiş olduğunuz hedefinize doğru yol alıyordunuz.

Sonuca ulaşabilir miydiniz, ulaşamaz mıydınız; bu çok önemli olmamakla birlikte, emin adımlarla ilerlemiş olmanız hemen her şeyden önemliydi. Zaten, karşı çıkışlarda, birlikte oluşlarda, birlikte hareket edişler ve harekete niyetlenip geçme pozisyonu almak, sizin harekete geçmenizin akabinde başlardı.

Özgün İrade Dergisi'nin yayınlanmaya başladığı 2004'ten buyana resmi dergi sahipliği sabit kalmakla birlikte; her biri, yekdiğerinden kıymetli yayın yönetmeni(editör), değerli kalemler ve dergi sayfalarını adeta içercesine okuyan ve var olan eleştirilerini, hiç bir şeyden sakınmadan ortaya koymaya çalışan değerli okuyucuları bu uzun erimli yolda dergi için hesaba gelmeyecek katkılar sundular.

Ki, bu katkı sunuşlar, dergiyi, ta ilk sayıdan alarak 200.sayıya kadar getirdi, ulaştırdı. Şimdi ise, malum sebeplerden dolayı, ona ara verdiriyor, ama onun yüklenmiş olduğu misyon, bugünden itibaren devam edecektir inşallah...

Dergide birçok adsız kahramanla birlikte; Davut Güler'in teknik açılardan fedakârlığı, Ramazan kayan hocanın "başyazı"larla süren genel yayın yönetmenliği çabası; Ümit Aktaş, Abdülaziz Tantik ve Mehmet Duman'ın derginin mutfağında ortaya koyduğu 'düşünsel' ve teknik çabalar bir çırpıda dile getirilebilirdi.

Keza, her biri kendi alanlarında nitelikli olan ve çoğu kez işin derunundan seslenen yazar kardeşlerimiz ile eleştirileri ile işi pişiren değerli okuyucularımızı da asla es geçemezdik. Hele birde hem nitelikli/kalifiye okuyucu ve yazarlığı bir arada götüren arkadaşlarınızda anılmayı peşinen hak ediyordu.

Bize gelince; biz fakir-i aciz, elden geldiğince çoklu, ama nitelikli okumaya niyetli ve bu niyetini kendi imkânları doğrultusunda canlandırmaya çalışan biri olarak, zaman içerisinde birçok dergide; düşünce itibarıyla değil de, imla hataları ile kaleme aldığı yazıları hasbelkader yayınlanan birisi olarak, Özgün İrade Dergisi'nin yayınlanmak üzere gönderilen yazıların bir kaçını, bir musahhih/düzeltmen edasıyla daha derginin ilk sayısı çıkmadan önce okuma imkânın olmuştu.

2013-2014'ten buyana yazılarımız Özgün İrade Dergisinde, birkaç kategoride olmak üzere, çoğu kez de 'dosya' içerisinde yayınlandı.

Daha sonra, yayın yönetmenlerinin ve yazarların önemli bir kısmını yakından tanıdığım dergide Davut abinin isteğiyle çalışmaya başladım. "Gidenin yeri 'kolay, kolay'' doldurulmaz" bildiğim halde, Mehmet Duman ağabeyin dergideki görevini bana tevdi ettiler. Onun yerini ne kadar doldurabildim bilemiyorum,ama bu işi bana verenleri de mümkün mertebe mahcup etmemeye çalıştım, alnımın akıyla 200. Sayı ile bir noktaya kadar geldim/geldik. Allah(c)  nasip ederse, daha da gelmeye çalışacağız.

Elinizde tuttuğunuz bu 200. Sayı ile yayınımıza "bir müddet" ara veriyoruz,ama hayata ve mücadeleye, yaşamaya, düşünce üretmeye, çalışıp çabalamaya ise devam diyoruz.

Bu vesileyle en azından kendi adıma hakkı geçen kardeşlerimizden helallik dilerim.

Fi Emanillah...

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR