Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Necla Arpa GÜLAÇAR


DEĞERSİZLİK HİSSİ

Yazarımız Necla Arpa Gülaçar'ın "yeni" yazısı...


Sevgili Dostum!

Her gün rutine çevirdiğim akşam yürüyüşleri artık bende bir meleke haline geldi.
Zira bu yürüyüşler olmasa uzak bir geçmişi olmayan, yakın zamanda kalabalık şehrin ortasına, insanlar nefes alsın diye yapılan küçük bir korusu da olan bu şahane park bir hayat kurtarıcı gibi her akşam imdadıma koşuyor...
Her birimiz gönüllü olarak kendimizi haps ettiğimiz betondan, havasız, ruhsuz evlerimizden özgür olduğumuzun farkındalığına varmak için günün belli saatlerinde rutinimizi gerçekleştirmeye çalışıyoruz...

Gökyüzünün rengi gri, yağmura gebe... Rüzgarda ahenk ile dans eden kurumuş sarı yaprakların hışırtısı kulaklarımda geçmişten gelen bir melodiyi anımsatıyor...
Çınar, meşe, iğde, kestane yaprakları bazen yarış halinde bazen raks ediyor bazen de son yolculuklarının hüznü ile çıkardıkları seslerle eşsiz bir ritimle koptukları dallara sevgilerinin  bir delili olsun diye dallarının sahibine yani koptukları ağacın gövdesine kendilerini bir sunak gibi sunuyorlar...
Nereye uçarlarsa uçsunlar dönüp geldikleri, dalından koptukları ağacın dibine geliveriyorlar...
Hayatın gerçeğini tabiatın diliyle tüm çıplaklıkları ile kendilerini anlayanlara sunuyorlar...
Sonbahar hep hüzün damıtır. Hep düşündürür sonbahar. Sonbahar hep yazdırır bazen ağlatır...
Rehavet ve atalet ile geçen yazın pişmanlık mevsimidir sonbahar...
Bir muhasebe mevsimidir sonbahar.
Bir devinim, ölüme 5 kala, yeniden farklı bir dirilmenin adıdır sonbahar...
Sonbahar yalnızlığı hatırlatır
Ölümü, ihtiyarlığı,geçmişi, geleceği...
Hep mat yüzler çoğalır sonbaharda...

Söylenecek sözler birikir hezeyanlar sarar... Hantal geçen bir yazın uzun soluğu soğuk sonbahar rüzgarların da alınır...

Her yürüyüş hayat yolculuğuma eklenen bir serüven... 

Dinlenmek için oturduğum bankı boş bulma umuduyla ilerliyorum... Maalesef sessizce herdem sahiplendiğim bankımı boş bulamıyorum...
Hüzün okyanuslarında kaybolmuş 45 yaşlarında bir kadın oturuyor benim bankımda...
Yumuşak bir üslupla soruyorum oturabilir miyim? Evet anlamında başını salladı oturdum kadıncağız elindeki kağıt mendilini durmadan yüzüne götürüyor ağlıyor sessizce...
Giydiği kıyafetler ile orta halli bir yaşantıdan geldiğini gösteriyor açık tenli orta boylu oldukça güzel ve narin kadın bana çekinerek bir bakış attı iri yeşil gözlerinden az önce boşalan yaşlar yerine sisli bulutlar çökmüş her zaman boşalmaya, sisini dağıtmaya hazır bulutlar... 

 

Bu şehirde  insanların geneli yalnızdır... Genellikle kimse kimsenin derdini sormaz... Biliyordum konuşursam ilgilenirsem  altından bir şey çıkacak belki iyi niyetli değildir gününü kurtarma derdinde olan bir işgüzardir bu kadın...
Ne kadar hızlı düşünüyorum böyle bu kadına tevafuk ettiysem vardır bir sebebi deyip.
-Merhaba! dedim...

 -Merhaba! dedi kadın.

- Bir şeye ihtiyacınız var mı? Size su alabilirim...
- Hayır gerek yok!
-Biraz konuşmak isterseniz sizi dinleyebilirim...
Benim samimi davranışlarımdan etkilendi galiba yeniden ağlamaya başladı...
Biraz kızdım kendime hiç tanımadığı bir insana neden için döksün ki...
- Havada bir ağırlık var ve iyice soğudu.dedim.
-Evet keşke tek derdimiz şu havalar olsa...
Bundan cesaret alarak "derdini söylemeyen derman bulamaz" dedim...
-Derdimi söylesem ne yapacaksınız ki sadece  sizi üzülmüş olacağım...
- olsun dedim...
-Biraz hafiflersiniz bakarsınız bir çözüm buluruz...

Bu sözler muhatabımı hemen çözdü kederi dilinden dökülmeye başladı...
-65 kilogram ağırlığındayım. Özel gereksinimlerim standartların altında iken 3 insan gücü kadar çalışıyorum ama şu dünyada kapladığım yer fazla bana yer yok herşeye ve herkese fazlayım ben...
Fazlalıktım demek ki hiç sevilmedim...
Yaralarımı hep kendim sardım hep güçlü olmak zorunda kaldım...
- Olur mu hiç öyle şey Rabbimiz hiçbir şeyi boşuna gereksiz yaratmamıştır...
Sizin vesileniz ile dünyaya ne güzel evlatlar gelmiştir...
Öyle mi dersiniz peki o halde neden kendimi fazlalık gibi hissediyorum  varlığımın son buluşu ile aslında kimsenin hayatında önem arz etmediğimden unutulup gideceğim kısa sürede... Sadece işleri aksayacak biraz belki varlığımi bile hatırlamayacaklar...  Unutulmaz!
Ama iyi ki unutmak diye bir şey var, unutmak diye bir ilaç var yoksa nasıl devam ederdik yaşamaya...
Bakın belki birkaç gün sonra veya birkaç saat sonra benimle yaptığınız bu  konuşmayı unutacak hayatınıza devam edeceksiniz...
Hiçbir insan ve canlı fazlalık değildir. Hiçbir işe yaramayan diğer faydalı bitkilerin büyümesine engel olan yabani otlar zararlıdır...
Mesela insandaki fazlalık ise işe yaramayan psikolojisini, maneviyatını bozan düşüncelerdir...
-Eşinizle mi kavga ettiniz?
-Kavga iki kişiliktir karşılık vermediğim halde her şeyin müsebibiyim...
canı sıkkın olur benden çıkarır oysa benim istediğim tek şey değer görmekti bana kendimi değersiz hissettiriyor bazen karşıma geçip sen bir hiçsin diyor...

Böyle dediği zaman kendinizi gerçekten bir hiç mi hissediyorsunuz ve onun size niye böyle dediğini hiç düşündünüz mü?
-Evet kendimi kötü hissediyor ve demek ki ben bir hiçim ondan dolayı söylüyor diye düşünüyorum...
- İşte cevabını verdiniz bile sizdeki zayıflığı farketmiş değersizlik hissinin sizi ne kadar üzdüğünü fark etmiş sizi üzmek için yapıyor.

 Bu kozu siz onun eline vermişsiniz...
Aslında bazen insanlar karşıdaki insanları davranışları ve eylemleri ile yargılarken sorunun kaynağı çoğu zaman karşıdaki değil kendisidir.
Size kendisini değersiz hissettiren kişi, aslında kendisini değersiz hissediyordur sizi hiç olmakla suçlarken kendisi bir şeyleri başaramayıp, güçsüzlüğüne çare bulamayıp karşısındakini suçlayarak kendi güçsüzlüğünü çaresizliğini böyle kapatıyordur...
Siz bir kadın olarak zaten çok güçlüsünüz dünyanın en zor işini başarmışsınız anne olmuşsunuz...
Allah doğurmayı erkeğe değil kadına yüklemiştir çünkü kadın güçlüdür, kadın merhametlidir zoru görünce kaçmaz nice engelli çocuk annesi gördüm eşi onları terk etmiş çünkü engelli bir çocuk ile uğraşmak merhamet ister, güç ister sabır ister, yeterlilik ister, fakat Baba çoğu zaman bu misyonu yüklenemez bu sorunlardan kaçar evi terk eder...
-Bu arada adınızı sormadım! ---Ben Nilgün dedi: ağlayarak beni evden kovdu...
- Olabilir eşiniz yine kendisini güçsüz hissediyordur en yakını ve tüm kahrını çeken kadına bağırarak kendisini güçlü hissetmek istemiştir..." "öfke kapıdan girince akıl pencereden evi terk edermiş" Der büyüklerimiz...

Öfke ile söylenmiş sözlere aldırmayınız kendinizi toparladıktan sonra evinize geri dönün aklınız ile onu yenebilir onu yönetebilirsiniz...
Tavrınızı değiştirin,öfkesi geçtiğinde eşinize değerli olduğunu, aileniz için çok işler başardığını ailesinin rahat etmesi için hep çalıştığını ailenin reisi olduğunu söyleyin ya da hissettirin...
Sonra yumuşak bir ses tonu ile ben de değerliyim çünkü Allah beni bir insan, bir kadın, bir anne, bir eş olarak yaratmıştır ben kendimi çok değerli hissediyorum asla bir hiç değilim annemin babamın özenerek büyüttüğü evlat iken seninle evlendim soyadını taşıyorum çocuklarının annesiyim.

 Sadece bunlar bile bana çok değer katıyor biz bu toplumu oluşturan bir aileyiz ailemiz iyi olmalı ki toplumda örneklik teşkil etmeliyiz... 

Nilgün Hanım rahatlamış görünüyor...
-Bunları söyleyebilecek miyim peki?
-Nilgün Hanım! kadınlar güçlüdür isterlerse savaş başlatır isterlerse savaş bitirirler uygun zamanı kollayın sakın, sabırlı, yumuşak sözlü olun kendinizi ezdirmeyin değersiz hissetmeyin. 

Zira yüce Allah'ın yarattığı hiçbir varlık değersiz değildir... İyilik ile bütün yaralar, kötüler bile iyileşir iyi kalpli ve sabırlı olun zafer sizin olacaktır...


Saatime baktım vakit bir hayli ilerlemişti Nilgün hanıma parkın çıkışına kadar eşlik edebileceğimi söyledim beraber yürürken telefon numaralarımızı birbirimize verdik...
O ağır, düşünceli adımları ile evine doğru yol almaya başladı...
Ben ise mutluydum bir insanın yüreğine dokuna bilmişliğin sevinciyle dolup taşıyorum düşüncelerim kalemsiz yazılarım beni terketmiyor kafamda yazıp çiziyorum...


Ah bu metropol! sokaklarında, caddelerinde asık suratlı, soluk benizli, yalnız insanların dolaştığı metropol!
İnsan, insanı iyi edebilir konuşacak bir  zemin huzurlu mekan bulabilirse...
Vesselam.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR