Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


MUSTAFA AYGÜN


ÇOCUK YETİŞTİRME SANATI

Çocuk dünyaya geldiğinde ilk iletişim sınavını annesine karşı vermektedir. Güven oluşumuna zemin hazırlamak adına çocuğuna rahat bir konum sunan anne, her şeyi annesinden bekleyen kendi başına işlev göremeyen bir konuma itecektir çocuğunu.


Anne babalık hiçbir devirde bugünkü kadar zor olmamıştır. Geçmişte açlık, hastalık, savaş, afetler vb. doğal ve insani etkilerden çocuklarını korumak için uğraşan ebeveynler, günümüzde daha farklı problemlerle mücadele etmek zorundadırlar.

Kuşkusuz dar bir çevrede, aile merkezli bir yapıda yetişen önceki neslin çocukları, günümüze nazaran dış etkenlere daha az maruz kalıyorlardı. Başlangıçta gazete, dergi, kitap ile başlayan dış kaynaklı etkileşim, şimdilerde evlerin içine önce radyo ve televizyon ile girmiş, günümüzde daha da bireysel bir etkinlik haline gelecek olan bilgisayar, tablet ve nihayet cep telefonu uygulamaları ile had safhaya ulaşmıştır. Dijitalleşen dünyada küresel etkilere açık hale gelen bireyler, kendi kültürel ve düşünsel ortamlarının dışından besleyerek “kültürel anlamda genetiği ile oynanmış bir nesil” ortaya çıkmasına zemin hazırlanmıştır. Şu bir gerçek ki şimdilerin çocuklarını, atalardan öğrendiği şekilde yetiştirmek imkânsız hale gelmiştir.

En iyi yatırım çocuğa yapılan yatırımdır. Bu bağlamda bazı hususları hatırlatmakta fayda vardır. Çocuk yetiştirirken her anne babanın bilmesi gereken en önemli husus her çocuğun farklı duygusal, zihinsel, sosyal ve psikomotor beceriler ile dünyaya geldiğidir. Tohum halinde bulunan bu yetiler, uygun gübre ile desteklenip geliştirilmesi gerekir. Bu sabır, azim ve kararlılık isteyen zor bir iştir. Her an dış etkilere maruz kalması muhtemel çocukları, sosyal ve psikolojik fanuslara almak ise çözüm olmayacaktır. Özellikle “ben yaşamadım çocuğum yaşasın” denilerek “bir dediği iki edilmeyen, el bebek gül bebek yetiştirilen” çocuklar için problem daha büyüktür. Mikroba maruz kalmadan yetişen kişilerin bağışıklık sisteminin, ilk mikropla karşılaştığında çökmesi gibi bir durum söz konusudur burada.

Çocuk dünyaya geldiğinde ilk iletişim sınavını annesine karşı vermektedir. Güven oluşumuna zemin hazırlamak adına çocuğuna rahat bir konum sunan anne, her şeyi annesinden bekleyen kendi başına işlev göremeyen bir konuma itecektir çocuğunu.

Çocuk ailede sadece sevilmeyi değil sevmeyi de öğrenmelidir. Sadece sevilmeyi öğrenmiş çocuk bencil ve empati duygusu gelişmemiş bir fert olarak toplum hayatına katılacak ve ilişkilerinde çoğu zaman başarısız olacaktır.

Çocuğa aşılanması gereken bir diğer anlayış ise her zaman başarılı olamayacağımızdır. Başarısız olduğunda çocuğu cesaretlendirmek, önemli ve değerli olduğunu vurgulayarak tekrar tekrar denemesini konusunda yüreklendirmek de önemlidir. Burada sonucu değil süreci değerlendirmek ve sonuç ne olursa olsun çocuğun gayretini takdir etmek gerekir. Bunun tersine başarılı çocuklarla kıyaslamak, başarısızlıklarını vurgulamak onları daha başarılı yapmayacağı gibi kıskançlık ve eziklik duymalarına neden olacaktır.

Çocuğu sosyalleşebileceği ortamlarda gözlemlemek, hatalı tutum ve davranışlarını tespit etmede önemli bir yoldur. Çocuğa direkt hatalarını söylemek yerine söz konusu davranışının karşı tarafta uyandırdığı duygu üzerine odaklanmak daha doğru olacaktır.

Çocuğa kızmak, bağırmak, baskılamak yerine kendini rahatça ifade edebileceği bir ilişki zemini kurmak çocuğun duygu, düşünce ve yaşadığı durumları sizinle paylaşmasına ortam hazırlar. Çocuğunuz kendi yaşantısı ile ilgili sizinle paylaşım yapmıyorsa aranızda bir güven sorunu olduğu ortadadır. Gizlemek korku ve kaygının bir neticesidir.

Kaldırabileceği, yaşı ve gelişimine uygun görevler vermek hem kişisel disiplinlerine hem de sorumluluk duygularının gelişmesine yardımcı olacaktır.

Kendi toplumunun örf, adet ve ananelerini ve evrensel değerleri öğretmenin ötesinde, yaşayışımızla da göstermek önem arz etmektedir. Doğruluk, dürüstlük, kul hakkı, adalet, hakkaniyet, yardımlaşma, saygı, sevgi gibi değerler ancak yaşantı yolu ile kazanılabilir. Milli ve manevi değerler bir toplumun yapı harcıdır. Bunlarda meydana gelen aşınmalar bireysel ve toplumsal travmalara zemin hazırlar.

“Benim çocuğum yapmaz” anlayışı ile çocuğa yaklaşmak da büyük bir hata olacaktır. Uyuşturucu müptelası olmuş gençlerin aileleri ile yapılan araştırmalarda bu anlayıştaki ebeveynlerin fazlalığı dikkat çekmektedir. Bu yüzden çocukla iletişimi ve davranışlarında meydana gelen farklılıkları izlemek ve sebebini araştırmak gerekir.

Güncel meseleleri, toplumsal olayları çocukla konuşmak, bakış açılarının genişlemesine ve kendilerini değerli hissetmesine zemin hazırlayacaktır. Bu yüzden o çocuk ne anlar anlayışından uzak durmak yerinde olacaktır.

Çocuğun kişiliğini zedeleyecek kadar hayatına müdahale etmek de “saldım çayıra Mevla’m kayıra” anlayışı ile hareket etmek de hatalı birer yaklaşımdır. Çocukla kendini rahatça ifade edebileceği bir ortam oluşturmak, iletişim kanallarını açık tutmak bu noktada önemlidir. İleride psikolojik yönden rahatsız bireyler sözünü ettiğimiz her iki yaklaşım arasındaki dengeyi kuramayan ailelerden çıkmaktadır.

Sağlıklı bir toplum sağlıklı bireylerden oluşur. Çalışkan, özverili, sorumluluk sahibi bireyler yetiştirmek bir ailenin ön ulvi görevidir. Bu yüzden “her çocuk değerlidir anlayışı” ile anne-babalık durumlarımızı yeniden bir kontrol etmekte fayda vardır. 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR