Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Sait ALİOĞLU


Cemaat olgusu operasyon fikri İslâmcılar ve deist troller?

Sözde ?sağcı, vatancı´ olan bu güruh, bir açıdan bu kimlikleri de bir tarafa bırakarak, kendileri, açıkça ilan ermemiş olsalar da, deist bir anlayışa sahiptiler. Gerçi sağcılıkları da deizm içerisinde yer buluyordu,.


09. 08. 2108 Perşembe

Gülen Hareketi´nin 17-24 Aralık dönemi ile birlikte, yine büyük oranda devletin ve mevcut iktidarın, çeşitli yollarla kendinde bulundurduğu imkânları kullanma suretiyle, başta devlete, iktidara ve topluma yönelik düşmanca tavır ve hareketlerinin, 15 Temmuz´da küllî bir kalkışmaya dönüşmesi ile birlikte, kamuoyunda, onlar üzerinden cemaatlere karşı olumsuz yargıların da oluşmasına sebep olmuştu.

Gerçi bu topraklarda her ne kadar yüksek perdeden cemaatlere karşı ?bilinçli´ bir karşı çıkış, genel anlamı ve elde edilen toplamı açısından 15 Temmuzla başlatılacak olsa da, bu karşı çıkışların tarihi daha eskiye dayanmaktaydı.

Günümüzde mevcut bulunan cemaatleri bir an bir yanılsama sonucu Osmanlı dönemi ile ilişkilendirmiş olsak, ne günümüzü, ne mevcut bulunan cemaatleri, yapıları ve ne de ?bir avuç su´da fırtına? misali olan biteni anlamlandıramaz, işin künhüne vakıf olamazdık?

?Neden ?´ dersek, o da şu; her dönemin dili, kültürü, medeniyet birikimi, yapısı, şunu, bunu kendi dönemine ait olup, kendisinden öncekinden devşirebildiği kadarıyla beslenen, etkilenen ve kendinden sonrasına ise sadece tecrübî bir hal olarak kalan olaylar ve olgular kalırdı, kalabildiği kadarıyla?

Bundan hareketle düşündüğümüzde, gerek Müslümanların ilk dönemlerinden başlayarak Abbasi, Selçuklu ve Osmanlı döneminde nev-i şahsına münhasır cemaat yapılarına bakıldığında, temelli olarak, işin periferisinde kalmış olsa dahi, İslam kültürü ve İslâm dairesi içerisinde telakki edilirlerdi.

Sonuçta, gerek işin periferisinde ve gerekse de iktidarın dışında kalmış olsaydı da, kendine has doneleri bulunan cemaatlerin, yapıların klasik döneme, daha açıkçası ortada İslâm´dan başka bir din ve ideolojinin hüküm ferma buyurmadığı bir vasatta hareket ettiklerine şahitlik edilecekti.

Ama modern dönemde bunun böyle olmadığını, bu döneme ait cemaat yapılarının, her ne kadar İslâm´dan beslendiklerine iyi niyetle yaklaşıp o minvalde kanaat oluşturmuş olsak da, modern dönemde oluşan ?dinî yapılar´ın, cemaatlerin, kanaatlerin modern döneme has olduğunu çok rahatlıkla söyleyebilirdik.

Ki böyle bir olguyu, hemen her alanda ve konuda müşahede edebilirdik?

O zaman modern dönemde oluşan yapıların temel özelliği, handikabı, aşmak zorunda olduğu engeli ne idi?

Yukarıda belirtik ki klasik dönemlerde her ne kadar işin periferisinde ve dışında kalınmış olsa da, ne cemaatlerin ve ne de devletin, sadece var olan olayı ve olgu yorumlama ve uygulama dışında dine karşı ?seküler ?laik´ temelli olan ?olumsuz´ bir duruşu söz konusu değildi. Ama 1789 Fransız ihtilali sonrası batıda oluşan ve tüm dünyayı kendi etkisi altına alan din karşıtı duruşu, devleti modernleştirip sekülerleştirmişti. Ki bu aynı zamanda da Kilise ile birlikte Müslüman cemaatleri de ?artık eski ikbal dönemlerinde değiliz, kendimizi bu modern paradigmalar karşısında muhafaza edip koruyalım´cı düşünce içerisine dahil etmiş oluyordu.

Mes´eleye bu şekilde baktığımızda, iş, bu tür cemaat yapılarının Kemalist yıkım politikalarına karşı Menderes döneminden başlamak üzere, ellili, altmışlı, yetmişli, seksenli, doksanlı ve hatta iki binli yıllara kadar oluşan yapılar, en başta devlete karşı elde var olan mevcudu koruma adına, ?gölge etme, başka ihsan istemem´ci reflekslerin, daha sonra, sağcı partiler eliyle bu partilerin oy deposu oma noktasına varmıştı.

Kültür gibi bir iki alanda her ne kadar sol tahakkümün varlığına rağmen, ülkenin ve toplumun Müslüman olması hasebiyle cemaatlerin, sağcı iktidarlar üzerinden bir ?al gülüm, ver gülüm´ şeklinde cereyan eden karşılıklı ilişkilere bakıldığında, bu güne rağmen sekülerrizmin tavan yaptığı o dönemlerde hiç kimse cemaatlerin tümden ortadan kaldırılmasını ne dile getiriyor ve ne de böyle bir niyetin somutlaştırılması hadisesi söz konusu idi. Belki o yönde bir takım çevrelerin ve bizzat derin devletin niyeti var olmuş olsa da, bunlar ulu orta dillendirilmiyordu.

Ki derin devlerin böyle bir niyeti vardıysa da, görünen devlet, yani sağcı iktidarlar, eski zamanların diline ve mantığına sahip olmayan ve günümüzün rengini almak zorunda kalmış bulunan cemaat ve yapılar üzerinden kendi iktidarlarını elde tutuyorlardı.

Ama öteden beri derin devletle paralel düşünen ?istisnaları var olmakla birlikte- laik-sol çevrelerin bir fırsatını bulup, işi punduna getirip cemaatlere yönelik olarak medyal araçlar üzerinden oluşturmaya çalıştıkları algı operasyonlarına koşut olarak, elde birde FETÖ gibi bir malzeme kaldıysa ?maalesef ki kalmıştı- bu kez laik-sol çevrelere ?rahmet okutacak oranda´ realiter açıdan Ak Parti iktidarını destekleyen, bu dönemde gemisini bu iktidarın imkânları üzerinden yürüten ve aynı zamanda da trollüğe soyunun mevcut iktidara ?haydi ne duruyorsun/uz, 1923´e beş kala Atatürk Türkiye´sinin yeniden tesisi için, cemaatlere yönelik baskı kurup operasyon yaparak onları ortadan kaldır/ınız´ diyen trolist güruhun oluşturduğu algı dünyasında tuzla buz misali yok edilmek istenen yapılar üzerinden, bu topraklarda İslâm´ın da köküne kibrit suyu dökmek isteniyordu.

Hem deist, hem de trol idiler?

Sözde ?sağcı, vatancı´ olan bu güruh, bir açıdan bu kimlikleri de bir tarafa bırakarak, kendileri açıkça ilan ermemiş olsalar da, deist bir anlayışa sahiptiler. Gerçi sağcılıkları da deizm içerisinde yer buluyordu, bu kavramların ithal ediliş tarzına bakıldığında?

Bu deist trollerin, oluşturmaya çalıştığı algılarının onda birini, bu güne kadar, büyük oranda muhafazakâr kamuoyu nezdinde ?ateist´ olarak düşünülen bilumum sol cenahın yapmış olması mümkün olmadığı ve bu trollerin, bu dönemde, iktidarın adeta ?gayr-i resmî´ yardımcısı sayılan muhafazkâr medyada kendilerine yer bulup İslâmcı yapılara karşı çoğu kez ahlaksız bir şekilde saldırmaları söz konusu olduğunda, muhafazakârlaşan kitlenin de dikkatlerinden kaçabilmekteydi?

En iyi Müslüman, ölü Müslüman mıydı?

Konumuzun birazcık dışında olmasına rağmen, arada bir bağ kurmak gerekirse, hakkını gerek devlet ve gerekse de toplum nezdinde arayan bir Kürd´e yönelik olarak, bir zamanlar Türk milliyetçi çevrelerce dillendirilen ?en iyi Kürt ölü Kürt´tür´ misali, bu deist troller sayesinde(!) de ?en iyi Müslüman ölü Müslüman´dı´ söylemi, olması düşünülen, yapılması istenen operasyonlar açısından değerlendirildiğinde, neredeyse resmi bir motto haline gelecekti.

Modern anlayışın etkisiyle oluşan, sadece kendi cemaatinin varlığının devamını isteyen, arzulayan ve tüm mesaisini bu uğurda harcayan gelenekçi ?dindar´ yapıları bir an sarf-ı nazar ettiğimizde, en ölü olması arzulanan Müslümanların İslâmcılar olduğu konusu hiçbir tereddüde mahal vermeyecek şekilde gün gibi ortada durmaktaydı.

Yani, en iyi İslâmcı ölü İslâmcı idi, onlara göre!

Ey trol!

Bu gün kaç İslâmcıya karşı trol haller sergiledin ve çıkarın için mevcut iktidara muhalif olduğunu düşündüğün bilumum Müslüman yapılara karşı medyada neler yazıp çizdin, neler söyledin, hakaret ettin ve ne yalanlar uydurup iftiralar attın?

Ey troller!

Devir sizin devriniz olduğundan dolayı, yapıp ettiklerinizle ilgili olarak belki de yolunuz bir mahkemeye düşmeyecek, sorgulanıp yargılanmayacak ve ceza almayacaktınız, ama bunun hesabını ?kaçıp saklanılacak bir yeri olmayan ahiret gününde kim nasıl verecekti Kahhar olan Allah´a karşı?

Gerçi deistlerin böyle bir dertleri yoktu, ama Allah© hesap soracaktı, yanlış yapan Müslümandan da, deistten de, ateistten de?

Son söz; üstad Said-î Nursî´nin dediği üzere; ?zalimler için yaşasın cehennem!?

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR