Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Seyit Ahmet UZUN


ÇAĞLAR ÖNCESİNDEN GELEN SES VEYA ANKARA BAROSUNUN AÇIKLAMASI

Seyit AHMET UZUN'UN YAZISI;


 

“Allah, inananların dostudur, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlere gelince, onların dostları da tâğuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürürler. İşte bunlar cehennemliklerdir. Onlar orada devamlı kalırlar.” (Bakara-257)

Ramazan ayında aslında bu konuların konuşulması ne kadar anlamlı bilmiyorum. İnsanların kendilerini tezkiye edip, arınacağı ve daha çok paylaşımcı olacağı, kötülüklerden/ çirkinliklerden uzak durulması gereken bir ayda eşcinselliği konuşuyoruz. Buna bir şerh koyarak konuya giriş yapabiliriz.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Cuma hutbesinde Kur’an’dan kaynaklanan bir hakikati dile getirmesinin ardından Ankara Barosu, iç dünyalarındaki bir nefreti, hutbede söylenenleri vesile ederek dile getirdi. Ali Erbaş’ın konuşması da sanki sadece bu konuymuş gibi algılanmasın. Korona salgınını bile geride bırakacak derecede saldırı, hutbenin bütünlüğü içinde bir paragrafı kapsayan yazıyı kendileri için linç girişimi olarak algılayan, ibneliğin ve çeşitli cinsel yönelimlerin yaşam tarzı olarak algılanmasını savunan bir kesimin karanlık dünyalarının yansımasıdır. 

Peki ilk önce Prof. Dr. Ali Erbaş ne demişti onu hatırlayalım;

“Ey insanlar! İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lûtîliği, Eşcinselliği lanetliyor. Nedir bunun hikmeti. Hastalıkları beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesidir, bunun hikmeti. Yılda yüzbinlerce insan gayri meşru ve nikahsız hayatın islamî literatürdeki ismi zina olan bu büyük haramın sebep olduğu Hiv virüsüne maruz kalıyor. Geliniz bu tür kötülüklerden insanları korumak için birlikte mücadele edelim.”

Bulunduğu konumun en doğal söylemi olarak dile getirilen bu sözlere karşı Ankara Barosu eşcinsellerin haklarının ihlal edildiğini, onlara karşı nefret dili kullanıldığını ve hedef gösterildiğini belirterek şöyle bir açıklama yapma gereği duymuşlar;

“Şaşkınlığımız; sesi çağlar öncesinden gelen bu şahsın, bir devlet kurumunun başında oturup söylemini kutsal sayılan değerler üzerine inşa ederek halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmesindeki kan kokan cüreti sebebiyledir. Aldığımız ibretse, anılan şahsın içinde bulunduğu takvim yılında yaşamasına rağmen bundan sekiz-dokuz nesil önceki büyükleriyle aynı zihinsel ve dogmatik sınırlara sahip olmak için insan onuruna karşı gösterdiği büyük direnişten kaynaklanmaktadır…

Sonraki konuşmasında halkı ellerinde meşalelerle meydanlarda cadı diye kadın yakmaya davet etmesi kimseyi şaşırtmamalıdır.””

Nefret dili nedir? Bir topluluğu ve kurumu hedef göstermek ve onunla ilgili aşağılayıcı ifadeler kullanıp tehdit edici yaklaşımlar sergilemektir. Ankara Barosu, Diyanet İşleri Başkanını nefret söylemiyle suçlarken kendisinin kullandığı ifadeler çok daha şiddetli nefret kokmaktadır. Kurumun temsil ettiği din, toplumun büyük kesiminin müntesibi olduğu bir din olmasına rağmen “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmesindeki kan kokan cüreti sebebiyledir.” Diyerek sanki halk, eşcinselliği normal bir yaşam tarzı olarak kabul ediyormuş gibi bir değerlendirmeye tabi tuttuğu gibi tehdit içeren ifadelerle gözdağı vermektedir.

Halk eşcinsel değildir ve bunu büyük bir çoğunluk çirkin bir davranış olarak görmektedir. Bu açıklamanın sonucunda halkın Ali Erbaş’la ilgili oluşturduğu kamuoyu aslında onun şahsından çok öte söylediği değerlere yapılan saldırıya karşıydı.

“Çağlar öncesinden gelen ses…” “bundan sekiz-dokuz nesil önceki büyükleriyle aynı zihinsel ve dogmatik sınırlara sahip olmak için insan onuruna karşı gösterdiği büyük direnişten kaynaklanmaktadır…” yazıyı değerlendirdiğimizde sanki çağlar öncesinden dediği “sesin” insan onuruna karşı bir direniş olduğunu söyleyerek insanı eşrefi mahluk olarak değerlendiren İslam’a karşı çok büyük bir nefret ve aşağılayıcı bir ifade kullanmaktadır.

İnsan onuru dediği nedir? Eşcinsel bir yaklaşım… Eşcinsellik onurlu bir cinsel tercih ve buna karşı olmak insan onuruna karşı bir isyan… Anlaşılır gibi değil. Öylesine nefret dolular ki ifadelerinde kan, cadı avı, kutsal sayılan, diyerek tehdit ve aşağılama satır aralarına serpiştirilmiş.

Peki ne oldu da Ankara Barosu yeni bir açıklama yapma gereği duydu. Ali Erbaş’ın söylemi Cumhurbaşkanlığı, Adalet Bakanlığı gibi en üst düzeyden sahiplenilince kendilerini daha farklı ifade etme gereği duydular. Açıklamalarına baktığımız da aslında ne bir geri adım atma vardı ne de çekinme. Aslında bir meydan okuma ve tehdit kendisini daha çok hissettirmektedir.

Laik ve sosyal bir hukuk devletinde yaşamanın en doğal hakkıdır eşcinsel yönelimi tercih etmek. Evet buna kimsenin bir şey diyeceği yok. Çünkü yine basın açıklamasında belirttikleri gibi Türkiye’nin de taraf olduğu Avrupa Konseyi İstanbul sözleşmesini belirterek, cinsel yönelim ve cinsel kimlik eksenli ayrımcılığın yasaklandığını belirtmektedirler.  

Evet doğru, bu İstanbul Sözleşmesi var olduğu müddetçe eşcinsel eğilimlerin, evlilik dışı birlikte yaşamların, zinanın, cinsel tercih ve eğilim doğrultusunda yaşamların suç olarak kabul edilmesi mümkün olmayacaktır.

Ankara Barosu laik devlet ve İstanbul Sözleşmesi vurgusuyla aslında yasal dayanaklarının olduğunu ve bundan dolayı da Ali Erbaş’ın bu şekildeki söyleminin suç olduğunu dile getirmektedir. Ama unuttukları ve ifadelerinde bir şahsın çok ötesinde o şahsın inandığı değere yapılan hakaret aslında halkı böylesine büyük bir tepki vermeye yöneltti.

Basın açıklamasında belirttikleri gibi Laik ülkede devlet dini kurallara göre yönetilmez ama dini değerlerin aşağılanmasına da müsaade edilmez.

Cinsel eğilim ve tercihleri bahane ederek dine ve kutsala hakaret kimsenin ne hakkıdır ne de haddidir. İbneliği kendileri için bir kimlik olarak görenlere söyleyecek bir sözümüz yok. Ama ibneliklerini bahane ederek kutsalımıza söz söylendiği zaman, kutsalımıza ne kadar değer verdiğimizi çok iyi göreceklerdir.

İbneliğe prim veren İstanbul Sözleşmesi var olduğu müddetçe bu sözler anayasal bir hak olarak dile getirilmeye devam edecektir. Ve Rusya bu anlayışa çok daha net tepki göstererek cinsel eğilim ve tercihin insanlığa neler getireceğini görerek onu yasaklamıştır. İstanbul sözleşmesine imza atmadığı gibi halkı ondan korumak için yasalar bile çıkarmaktadır. Ve eşcinsellik normaldir diyenleri tutuklamaya başladığı gibi Rus Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov “Toplumumuzu homoseksüel propagandadan korumaya çalışıyoruz,” diyerek halklarını bu tehlikeye karşı korumaktadırlar.

Rusya Anayasası’nda planlanan değişikliklerle ilgili çalışmalar yürüten komisyonla yaptığı toplantıda konuşan Putin, görevde olduğu sürece ülkesinde eşcinsel evliliğin yasalaşmasını kabul etmeyeceğini söyledi. Putin, “Bunu daha önce de söyledim, yine söylüyorum, ben devlet başkanı olduğum sürece bu gerçekleşmeyecek, bir ailede ebeveyn 1, ebeveyn 2 olmaz, anne ve baba olur” dedi.” 1

Putin Müslüman olmadı. Ve bunu kabul etmediği için gerici yobazda olmadı.  Ama bunun temel insan değerlerine aykırı olduğunu bilerek onun yasaklanması gerektiğini ifade etti.

Ankara Barosu sürekli olarak İstanbul Sözleşmesine vurgu yaparak toplumda ailenin ortadan kalkmasına neden olacak bir unsura anayasal bir temelleri olduğunu söylemektedirler. Açıklamalarını incelediğimizde üzerinde durulan en önemli konunun Laik bir devlet, İstanbul Sözleşmesi’dir. Bunun için anne babalığın köküne dinamit koyan, ailede GÜÇLÜ KADIN EZİK ERKEK algısı oluşturarak ayrımcılığı körükleyen İstanbul Sözleşmesinin yürürlükten kaldırılması sağlıklı bir aile için atılacak en önemli adımlardan birisidir.

Diyorum ki bir toplumun kutsalını hedef alanların sözleri ve sözlerinden taşan eylemleri karanlık çağların en karasından gelen felakettir. Ve nasıl bir cadı avına çıkabileceklerini de bu şekilde göstermektedirler.  

İslam dini eşcinselliği çirkinlik hayasızlık olarak değerlendirmiştir. Bir Müslüman olarak bundan farklı düşünmem söz konusu olamaz;

 “Lût'u da (peygamber gönderdik). Kavmine dedi ki: "Sizden önceki milletlerden hiçbirinin yapmadığı fuhşu mu yapıyorsunuz? Çünkü siz, şehveti tatmin için kadınları bırakıp da şehvetle erkeklere yanaşıyorsunuz. Doğrusu siz taşkın bir milletsiniz." (Araf, /80/81)

 

1- https://tr.euronews.com/2020/02/14/escinsel-evlilige-onay-vermeyen-rus-lider-putin-bir-ailede-anne-ve-baba-olur

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR