Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Engin GÜLTEKİN


Büyük Komutan Halid bin Velid: "SİZİN BU HAYATI VE YAŞAMAYI SEVDİĞİNİZ KADAR, BİZLER YARADANI VE ÖLMEYİ SEVİYORUZ."

Engin GÜLTEKİN'in yeni yazısı;


 

 

Bugün ifrat ve tefrit arasında bocalayıp dolaşan ve şaşkın konumda olan bir toplum içinde bulunmaktayız. Bu toplumun elinden mutlaka tutulması gerekmektedir. 

Bu bizim hem İslami, hem de insani görevimizdir...

Bu bizim siyasi görevimizdir...

Bu bizim vatani görevimizdir...

Bu bizim bireysel ve toplumsal görevimizdir...

 

Elinden tutulacak bu toplum, en doğru yola iletilmelidir.

 

Bunu başaracak olanlar ancak Müslümanlardır.

Tarih bunun şahididir. Bundan sonrada bunu başaracak olanlar yine Müslümanlar olacaktır. Ancak tam burada önemli olan ve cevaplanması gereken soru şudur: 

Bunu başaracak olanlar hangi Müslümanlardır?

Böyle bir soru sorma gereği duyuyorum.

Çünkü Müslümanların ancak adı kaldı. Bugün yaşanılan İslam maalesef Allah Resulünün elçisi Muhammed (s.av)'e vahyettiği ve Onun örnekliğinde bize müşahhaslaştırdığı İslam değildir. Bunu belirtmeliyim ki yazının yazılma amacı anlaşılsın ve hangi Müslümanın bu toplumu felaketlerden kurtaracağı açıklığa kavuşsun.

Bununda cevabına ancak ve ancak Âlemlerin Rabbi olan Yüce Allah vermektedir. 

Yüce Allah Kerim kitabında ilahi yasayı belirtmekte ve mealen şöyle buyurmaktadır. "Allah bir kavme verdiğini, o kavim kendisini bozup değiştirmedikçe değiştirmez." (Rad:11) 

Ve yine toplumu buhrandan ve bütün kötülüklerden kurtaracak, toplumların yanlış yapmasına engel olacak Müslümanların kimler olduğunu Al-i İmran 104.ayette mealen açık ve net bir şekilde belirtmektedir.

 

 "İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir."

 

Ancak sosyolojik durum analizi yaptığımızda üzülerek söylemeliyim ki, toplumda şaşırtıcı ve karanlık bir durum mevcut. Bu durumun içinde,  önündeki karanlıkları aydınlatacak ışık ve kandil elinde bulunduğu halde(Kur'an'ı Kerim) bizzat Müslümanların kendisi, bu ışığı taşımasına rağmen o da şaşkınlıklar içinde ayağını nereye bastığını bilmeyen devenin rastgele yürüyüşü gibi yuvarlatıp gitmektedir.

 

Müslüman, diğer insanları hidayete, doğru yola iletmesi gerekirken, bütün yaşanılanlara rağmen tarihi hafızasını kullanmaktan aciz, akıllanmaksızın ve düşünmeksizin her çağıranın, her nara atanın peşine takılıp gitmektedir.

 

Artık uyanma vakti... 

 

Eğer toplum uyanmaz, Müslümanlar öze dönüş yapmaz ve bilinçsizce yaşamaya devam eder, sürü psikolojisinden kurtulmaz, kendine gelmez ve medeniyet kodlarına geri dönmez ise bugün yaşanılan sosyolojik savaşı da göz önüne alarak diyorum ki bu gidiş hiçte hayra alamet değil...

 

Bu gidiş Allah muhafaza savaş, bölünme, parçalanma, açlık, kıtlık ve kaos olabilir. Bundan müteşekkir tekrar diyorum Müslüman uyan, uyan ve kendine gel...

 

Sonuç olarak şunu bir kere daha anladık ve müşahede ettik ki; dünyanın peşinde gidenlerin, dünyalık plan ve projeler peşinde koşanların, makam, mevki, kariyer için çalışanların, birinci önceliğini İslam davasına vermeyenlerin, mefkûresini kaybedenlerin, inanç, ülkü ve idealine şirk buluşturanların bu topluma verecekleri hiç bir şey kalmamıştır.

 

Müslümanca yaşantının konuşması, kariyeri edebiyatı, hitabeti olmaz.

Dine maddi kazanç karşılığı hizmet edilmez.

Asrısaadet nasıl saadetli, huzurlu, mutlu, adaletli ve kimsenin kimseden üstün olmadığı, üstünlüğün sadece takvada olduğu, ehliyetli ve liyakatli bir toplum oluşturdu ise bizde bu toplumu oluşturmak için inanmalı, çalışmalı ve sonucu yüce yaratana bırakmalıyız.

Biz sonuçtan değil çalışma yapmaktan sorumluyuz. Biz zaferden değil, seferden sorumluyuz.

 

Malcom X şöyle der:

 

"Bütün uyuyanları uyandırmaya bir uyanık yeter."

 

Bize gerekli olan O birler olmak ve bu birlerin yan yana gelmesiyle 11-111-1111...leri oluşturmaktır.

Niteliksiz niceliğin,  maneviyatsız maddiyatın hiç bir önem ve ehemmiyetinin olmadığını kavradığımız gün toplumsal probleminde temel kaynaklarını göreceğiz ve toplumsal uzlaşma ve çözüm yollarına vakıf olacağız.

 

Bizans komutan, Halit Bin velide savaş öncesi şöyle der. "Ey Halit sen akıllı bir komutansın. Bizim ordumuz karşında nasıl duracaksınız. Bizim sayımız, maddi gücümüz sizden çok fazla, bu ordunun karşısına nasıl çıkıyorsunuz."

 

Halid Bin Velid şu tarihi konuşmayı yapıyor ve tarihe altın harflerle yazılacak şu cevabı veriyor:

 

"Evet, komutan doğru; siz bizden sayıca çok fazlasınız. Siz bizden maddi olarakta çok üstünsünüz. Ancak bizimle sizin aranızda (niceliği ve maddi imkânları yok edecek) bir fark var.

"Siz buraya yaşamak için geldiniz, biz ise buraya ölmek için geldik."

"Sizin dünyayı ve yaşamayı sevdiğiniz kadar biz ölümü ve ahireti seviyoruz."

Tarih bir kez daha göstermiştir ki yaşayan ölülerin, öldükten sonra yaşayanlardan alacakları çok ders vardır.

 

Engin GÜLTEKİN

Eğitimci-Yazar-Sosyolog

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR