Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Bayram YILMAZ


Börü

?Biraz Hamaset Yapalım.?


?15 Temmuz gecesiydi hava sıcaktı?? uzun bir gecenin ilk saatlerinde önce askerlerin İstanbul Boğaziçi köprüsünü tankla kapatmasını ekranlardan gördük. ?hayrola ne oluyoruz?? diye söylenirken, ilk aklımıza gelen çok ciddi bir terör saldırısı ihbarının olabileceği yönünde oldu. Bir darbenin olacağı aklımıza bile gelmedi çünkü İyi kötü ülkenin ulaştığı demokratik kültür belli arızalar taşısa da ne darbeyi meşrulaştıracak kadar dipte, nede ülke atmosferi bir darbeyi taşıyacak kasvette değildi.

İlk Sakarya başkanımızın ?darbe oluyor sokağa çıkmamız lazım? çağrısına ?abi ne darbesi manyak mı bunlar? Sabaha kalmaz hepsi toplanır bunların.? cevabını vermiştim. TRT´de okunan korsan bildiriyle durumunun vahametini anlayıp Kent Meydanı´na geldim. Ortamın karmaşıklığının toparlanması ve insanların organize olmaları için bugünden baktığımda ?elhamdülillah?? diyebildiğim çabaların içerisinde olduk. Sakarya Kent Meydanında STK´lar adına ilk konuşan kişi olarak ?Sadece AK Partiye değil ülkemize karşı yapılan bu darbeye ve hainlere meydanları teslim etmeyeceğiz?? diye yüksek sesle haykırırken, Sakarya valiliği önünde de ?Evimiz kira ama memleket bizim? diyen vatandaşlarımız sorumluluk duygusu ile canları pahasına Valilik Binasını darbecilerden teslim almaya uğraşıyorlardı. İnsanımızın fedekarane çabaları gecenin ilerleyen saatlerinde zaferle sonuçlanmış darbeciler derdest edilmişti. Sakarya Valiliğinde darbecileri derdest eden bir vatandaşımızın 155 Polis İmdat hattını arayarak ?Komserim biz valilik binasını kurtardık. Şimdi nereye gelelim?? demesi de darbecilerin hesap edemediği aziz milletimizin fedakârlığını ve meseleleri okumadaki ferasetini göstermektedir. (tabi birde göz ardı edilen insanımızın espri yeteneği var.) Valilikteki en sıcak saatler sonrasında ise kameralar darbecilere hakaret eden valiyi ve bir milletvekili adayını görüntüledi?

Gecenin ilerleyen saatlerinde; darbeye kalkışan ordudaki insan sayılarının yavaş yavaş ortaya çıkması, Polis Özel Harekatın, TBMM´nin kendi uçaklarımızı kullanan hainlerce bombalaması, bildiğim kadarıyla tarihte örneği olmayan böylesine örgütlü bir ihanetin ve hainlerin darbeye cesaret edebilmelerindeki motivasyon, ortalama bir vatandaş olarak bizleri hem şaşkınlığa hem de dehşete düşürmüştü.

***

Börü filmi işte bizzat kendi ellerimizle yazdığımız bu tarihi geceyi sinema ekranından anlatabilmek gibi önemli ve iddialı bir misyona niyetleniyor. Yapımcı Alper CAĞLAR´ın Dağ 1 ve Dağ 2 filmlerinde ki senaryo kurgusu ve başarılı anlatım tekniği ile 15 Temmuz´u konu edinen bir filmi çekmede ki en uygun kişi olduğunu düşünerek sinema salonuna giriyoruz.

Film 6 bölümlük Börü dizisinin bıraktığı yerden, TSK envanterine kayıtlı bombalarla Ankara Gölbaşı´ndaki Polis Özel Harekât Merkezi´nin bombalanmasından başlıyor. Beyazperdeye yansıyan ses ve görüntü kalitesi gecenin dehşetini tekrar hatırlatıyor. Filmin başında 6 bölümlük Börü dizisindeki önemli karakterlerden keskin nişancı kadın polis Asena´nın ölürken eliyle yaptığı kurt figürünün gölgesini görüyoruz.  Zırhlı taşıyıcıya yansıyan bu siluet filmin dili hakkında bize net fikir veriyor ve film sonuna kadar da bu ?Türkçü? diline sadık kalıyor.

15 Temmuz gecesinin en fazla şehit verdiğimiz noktalarından Özel Harekât Polis Merkezinden başlayan anlatım,  gecenin en dehşetli ve kritik saatlerinin yaşadığı Ankara sokaklarında devam eder. Zırhlı taşıyıcıyı kovalayan helikopter ?scene?sı Türk Sineması için standart üstü teknoloji kullanımı örneği olarak devamını beklediğimiz bir kullanım olmuş. Film kalabalık sahnelerden uzak kalarak darbeye direnen halkı kısa konuşmalarla yâd etmekle kalmış.  Anlayabiliyoruz. Çünkü yakın ve uzak tarihimizin en yoğun gecesinde çok fazla kritik olay ve kırılma anları yaşandı ki hepsini bir film süresinde anlatabilmek bir sinemacının yeteneği aşan bir durum. Yinede onlarca filme konu olacak böyle bir gece ve yaşananlar konusunda ilerde şehitlerimizin kişisel hikâyelerine, şehit olma süreçlerine daha çok değinen senaryolar görmeyi umuyoruz.

Börü filmi öncelikle Yapımcı ve senaristi Alper ÇAĞLAR´ın önceki işlerinden (Dağ 1 ve Dağ 2 filmi, Börü dizisi) geriye düşmüş bir yapım. Dağ 2 filminden daha güçlü bir senaryo ve kurguyu beklerken sahneler arası geçişlerin kopuk olduğu, ?bakın şimdi burada çok önemli bir konuşma yapacağım? tarzında sinema diline uygun olmayan yaklaşımların, ?gökte kartal, yerde gök börü ol.?, ?Ya devlet başa ya kuzgun leşe?, ?askerde benim, polis de benim, millet benim. Bu gecenin kirini bu üniformaya sıçratmam?, ? tarzında bolca atılan sloganlar bize ?15 Temmuz´da Fetullahcı darbeyi Türkçü, Atatürkçü vatansever polis ve askerler engelledi?? tezini işliyor. Bir tünel sahnesinde fondan duyduğumuz selanın niçin okunduğu bile doğru aktarılmıyor. Polis Harekât başkanının Öztürk´e okuduğu Felak suresinin meali de bu anlatımda arada kaynatılıyor. Bu anlatım tercihi damaklarımızda kekremsi bir tad bırakıyor.

Filmin içerisinde yüzünün tamamı gösterilmeden Atatürk´ün Fevzi Çakmak´a üzerinden orduya ?ordu siyasete karışmasın? vasiyeti -kısa film olsa ödül alabilecek bir başarılı anlatım olabilecekken- film ortasında sinema anlatım dili ve tekniği açısından çok da uygun düşmüyor. Meselenin Cumhuriyet tarihi boyunca ?Atatürkçü subaylar? tarafından da anlaşılmamış olmasına da tebessüm ediyoruz!

Filimde kullanılan silah ve teçhizatlar, kostümler, makyaj, askeri terminoloji yerli yerinde ve bizde bir şeyler öğreniyoruz.  Özellikle geniş plan çekimleri gecenin atmosferini yansıtmakta başarılı olsa da yakın planda donuk ve soğuk yüzler görüyoruz. 

15 Temmuz gecesini anlatmaya çalışan Börü filmi; öncesinde Polis Özel Harekâtın teröre karşı kahramanca mücadelesini anlattığı 6 bölümlük Börü dizisine yaslanmakta. Film iyi niyetli, emek verilmiş, masraftan kaçınılmamış, Türk sineması içinde teknolojik kısımlarında ufak tefek aksaklıklar gözümüze batsa da onlara ?kadı kızı? muamelesi yapabileceğimiz işlerin olduğu bir film.

Ama biz aslında daha sağlam bir senaryo beklerdik. Alper ÇAĞLAR´ın önceki işlerinde yapmadığı ?kör gözün parmağına?? mesaj kaygısı bu filmde çok fazla sırıtmakta. Özellikle Dağ II filmindeki ?Murat SEREZLİ´nin canlandırdığı komutanın, Sancağın Türkmen köyünün en yüksek yerine çekilirken ?burası bugün vatan toprağı? dediği kısacık ifadesi içimizi titretirken Mesut AKUSTANIN canlandırdığı başkanın üniforma için söylediği ?Bu üniforma Çanakkale´de kanla ıslandı, Kore´de canı pahasına kıskaçta müttefik kurtardı, Kıbrıs´ta masumları korudu, Güneydoğuda mermi deldi, yırtıldı yine de dimdik durdu, hapislere girdi susmadı, haksızlığa uğradı devletini satmadı, içindeki şehit oldu ama üniforma katlandı. Ben Türküm! Askerde benim! Poliste benim! Millette benim! Bu gecenin çamurunu Türk üniformasına bulaştırmam? tiradı yapımcının saygı duyduğumuz niyetini net olarak ifade etse de o samimi havayı yansıtamıyor.

Börü filmini izleyecek olanlar için gerekli bir ?hazır bulunuşluk? durumunu gerektiriyor. Biz o gecede yaşananları ve dizisini biliyor olmamızdan kaynaklı filmin derdini anlıyoruz. Geceyi ve süreçte yaşananları bilmeyenler için ise filmde anlatılanlar çok da anlaşılır olmayabilir. ?Bu konuda cahil insanlar var mıdır?? sorusuna keşke çok rahat ?yoktur? diyebilseydik. Sürekli aynı hataları tekrar eden bir millet ve 252 şehidin olduğu geceyi ?tiyatro? diyebilecek kadar gerçeklerden kopuk insanların var olduğunu düşünürsek naçizane benim görüşüm?

Bir görüş ve temennim ise tek bir filmle anlatılma imkânı olmayan 15 Temmuz Gecesi´nin filmlerini mutlaka defalarca çekme teşebbüsünde bulunulması gerekir. Aliya´nın dediği gibi ?Kin gütmeyeceğiz ama asla da unutmayacağız. Çünkü unutursak bu felaketler tekrar başımıza gelir.?  

Unutmamak ve hatırlamak için 15 Temmuz gecesinde yaşananları birebir anlık olarak anlatan 24 dizisi gibi bir saatlik olayın bir saatte eşzamanlı olarak anlatıldığı, farklı mekânlarda aynı anda gerçekleşen olayların bazen ekranın bölünerek eşzamanlı olarak aktarıldığı ?gerçeğe sadakat? ilkesi ile çekilen güçlü yapımlara ihtiyacımız var. Merkezinde 15 Temmuz ihanetine direnerek, o geceyi ihanet gecesinden çok bir kahramanlık gecesine dönüştüren insanların olduğu yapımlar.

Çanakkale Mahşeri romanının yazarı Mehmet Niyazi´nin kitabın başında ?Romanın hikayesini anlatmak için kahramanlara ihtiyacı olabilir ama konu Çanakkale ise hayali kahramanlara hiç gerek yoktur.? tespitini yapar ve hayali olsa inanmakta güçlük çekeceğimiz gerçek şahsiyetlerin sıkıntılarını, adanmışlıklarını, kahramanlıklarını yazar. Balıkesir Havran´lı koca Seyit mesela Çanakkale savaşından sonra bile geçim sıkıntısı çeken bir oduncu ve hamaldır ve daha niceleri? Tanka kafa F16´ya süpürge sapı atan, tankın önüne yatıp tank üstünden geçse bile ikincisinin de önüne yatan, atletiyle darbeci tankları durduran, bir senenin emeği buğdayını ateşe verip uçakları engelleyen, ?Canına güvenen varsa gitsin.? diyen polis memuruna ?ben giderim hadi arkadaşlar insan bir kere ölür?? diyebilen, hadi birazda kızgınlığımızı da ifade etmiş olalım devletini sokakta pijamasıyla kurtaran bir milletten bahsediyoruz.

Güzel hikâyeler yazalım, Derdi olan filmler yapalım. Niyetimiz halis tutup; Üstad Said´i Nursi´ye nisbet edilen ?Haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yok eder? ilkesini hatırlayarak ?gereğinden çok hamaset gayedeki hikmeti yok eder.? tespitini yapalım. Son olarak filmde yanlış terkip ile kullanılan sözü hatırlatalım.

?Kurt kara kışı atlatır lakin yediği ayazı da unutmaz.?

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR