Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Aziz DARICI


BİZ “DELİ DİVANEYİZ”

Aziz DARICA; RAMAZAN BÖÇKÜN HOCA’YA SAYGILARIMLA.


 

Demlenmiş çay gibiyiz. Her ağıza tat vermeyiz. Ateşte pişmeyen adam anlamaz dilimizden.  Helal pişer, helalinden yanarız. Bir çırpı oduna bile bel bükenleriz. Musa’nın ateşe aktığı gibi, bizde “ateş”ten yanmayız. Nura uzaksan, narda yanarsın.  Davud’un alnındaki ter kurumadan, hakkını tastamam verenleriz. İbrahim gibi sofra kurar, ekmeği paylaşır, saygıda kusur etmeyiz. Zekeriya gibi ellerin isli değilse, üstün-başın duman kokmuyorsa, elin odun tutmamışsa; Olympos Dağı’ndan “Bilgi Ateşi”ni Zeus’tan çalan Prometheus kadar cesaretin yok demektir. Eğilmeye, bükülmeye, yeniden dirilmeye gelemezsin. Karanlığı “infitar”, “inşikak” gibi yaramazsın, parçalayamazsın.  İçinde kinin varsa; Muhammed’deki muhabbeti göremezsin. Göremediğin şeye “Ömer” gibi diz çökemezsin. Ali gibi sırdaş, Ebubekir gibi yoldaş, Osman gibi cömert olamazsın.

Firavun gibi azgınlaşır, Nemrut gibi böbürlenirsin. Kitaplısın, okuma bilirsin ama “Ebu Cehil” gibi anılırsın. Zalimlerin güç savaşında, güçlülerin iktidar savaşlarında, zenginlerin mal yarışında kendi rolünden payına düşecek olana bakarsın.   

O zaman anlayamazsın Şirazi’yi, Kuşeyri, İbn-i Arabi’yi, Mevlana’yı, Ahmed-i Hani’yi, M. İkbal’i… Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin, Memo ile Zin-i senin gönlündeki-dilindeki “anlam lisanı”nda yeri yoktur. Okursun, gönlüne akıtamazsın. Ağlarsın ama Yakup gibi “hasretin” kokusunu alamazsın. Züleyha gibi “kem gözler”le bakarsan, Yusuf’taki hakiki güzelliği görmezsin. Hain tuzakların ile “iffet ve namusu” karalarsın.  

Sen, bu coğrafyanın masum çocuklarının yüzündeki “acı”ya da uzaksın. Sen, yağmur altında dans ederken, biz bombaların gölgesinde secdeye gidenleriz. Dinlediğin tüm şarkılar, bizi sana hatırlatmaz.  Lakin bize dinlettirdiğin tüm şarkıları “paramparça”  yüreklerimizle dinleriz. Her yanımız hüzün kokar, bu bile seni bizden başka yapar. Hüzün kokan yanımız, bize reva gördüğünüz kaderimiz.  

Kim demiş “söz”  bitti , “mürekkep” tükendi diye!  Her daim gönle sevgiden damlalar indirmekteyiz. Cebrail, kanatlarında umudu taşır bize. Sükût ettik köşede, arz ettik “İlah”iye halimizi. Tefekkür bizde azıktır. Konuşmak bizde yüktür, ağır bir sorumluluktur. Her telden konuşamayız. Gelemeyiz boş söze.  Sözü, aşkı, muhabbeti bilmezsen şaşırırsın bize. Bir nefeste hayatı çekmişiz içimize. “of” dememişiz kimseye. “Ah”larımız deprem olur, feryatlarımız göğü deler. Lakin vazgeçmeyiz imanımızdan, insanlığımızdan. Hakikate bel bağladık, vahyi elden düşürmedik. Namerde karşı dik durduk, eğilmedik.

Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;

Hele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam.

Doğduğumdan beridir âşıkım istiklâle,

Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle!

Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?

Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum! (1)

Düşme peşimize, sabredemezsin bize. Sen heybendeki balığa takıldın, dönemezsin artık geri. Hakikatin, hikmetin kendisine ram olamazsın, anlayamazsın.  Kibirlendin bir kere, artık beğenmezsin bizi. Seninle yolumuz burada ayrılmalı. Şeytana kulak verdin, nefsine yenildin, aklına uydun. Sizin mahallenin baskısına yenildin. Bu kıyafet ile dolaşma diyarlarımızda. Sen bize baktığında yanarsın, sağa sola kaçarsın. Acı dilinle bize laf atarsın.  Biz sana baktığımızda ise acırız. Onun için uzattığımız eli yanlış anlarsın. O yüzden kendine bile kapalısın, bizi ne yapacaksın.  Biz senin gözünde “Deli”yiz. Delilerin yurdu sokaktır. Sokaklar dert ortağımızdır. İnsanoğlu,  Nerde! Kendileri yok, hayaletleri sokakta. Bir “selam”a kapalı, dinler mi ki ilahi kelamı…

Destursuz konuşamaz olduk.

 İlme, kaleme, söze mahcup olduk.

Her yer parsellenmiş, yetkisiz çıkamaz olduk.

Dağlar, çiçekler, ırmaklar bizi çağırmakta; beton yığınların içinden çıkamaz olduk.

“Köşe başları tutulmuş üstelik yağmur yağmakda

İler tutar yanı yok, iler tutar yanı yok

Fişlenmişim, adım eşgalim bilinmekte

Üstelik göğsümde, yani tam şuramda

Kirli sakalıyla bir “Ramazan Hoca ” gezinmekte” (2)

Deli diye anıldığımız yerde, “Tımarhane”yi evimiz belleriz. Hakikat, zaman ve mekân tanımaz. Onca akıl’lının dillerinden dökülmeyen sözleri haykırıyorsak; varsın “deli” desinler bize. Bizim öteden beri adımız zaten belli. Biz “Deli Divaneyiz”.  RAMAZAN BÖÇKÜN HOCA’YA SAYGILARIMLA.

  1. Mehmet Akif ERSOY  (Safahat)
  2. Ahmet KAYA (Başım Belada)

 

 

 

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR