Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


İsmail Hakkı Güleç


BİRLİKTE YAŞAMAK 

İsmail Hakkı Güleç'in yeni yazısı


   

      Yaşam Rabbimizin(cc) bizlere sunmuş olduğu bir nimettir. İnsan toplum olarak yaşayan bir varlıktır. Toplum tekdüze, tek tip değildir. Her açıdan farklı toplum katmanlarından oluşur.

         Bu katmanlardan birisi inanç, zenginlik, fakirlik, soy, sop vs. Burada asıl olan ise; hiç kimsenin, grubun yekdiğerini yok sayma, onu imha etme, yaşam hakkını kısıtlama eylemine girmemesi.

         İnsanlar bütün farklılıklara rağmen birlikte, barış içinde yaşamalıdır. Sulh ve barış asıl olandır. Sevgi, saygı, empati duygusu bara da önemli kavramlardır.

         Birlikte barış içinde ayrışmadan yaşamanın tersi ise çekişme, çatışma, ötekileşmedir. Birincisinde huzur, sağlık, başarı, zenginlik, yükselme söz konusu iken;

         İkincisinde ise; kargaşa, hastalık, fakirlik, yenilgi söz konusudur.

Bu gün dünya hep ayrıştıran, ötekileştiren, çatışan, bir ötekini tehdit, tehlike olarak algılayan bir durumdadır.

         İnsanların farklılıkları zenginliktir. Burada ortak akıl önemlidir. Asıl olan toplumun maslahatıdır. İslam’ın en önemli özelliklerinden birisi din güvenliği, mal güvenliği, can güvenliği, akıl, nesil güvenliğidir.

         İnsanlar hep bu konularda emin olmak isterler. Herkesin yaşam hakkı kutsaldır. Bir kişiyi kasten yok etmek, öldürmek bütün insanlığı yok etmek, öldürmek gibidir.

         Bütün insanlar gerek inanç, düşünce, gelenek hususunda, gerekse bunların yaşanması, tebliği, yayılması noktasında olsun tamamen özgür olmalıdır. Hiçbir kimse, hiçbir grup yekdiğerini potansiyel suçlu ilan edip onu ortadan kaldırılması gereken bir virüs olarak görmemelidir.

         Herkes yekdiğerine saygı duymalı, ayrıştırıcı değil, birleştirici olmalıdır.

         Bu nokta da devletin görevi herkese, tüm inanç gruplarına karşı eşit mesafede olmalı, adil bir konumda durmalıdır. Devletin dini şüphesiz adalettir.

         Devlet dediğimiz aygıt; şüphesiz herkesin devleti, herkese eşit mesafede olmalı, her kesime karşı adil olmalıdır. Hizmette hiç kimseye, gruba ayrıcalık tanınmamalı her konuda eşitlikçi adil olunmalıdır.

         Bu konudaki en güzel uygulamalardan biriside Allah Resulünün(as) Medine’ye varır varmaz orada yaşayan etnik ve dini gruplar arasında oluşturmuş olduğu Medine Sözleşmesi’dir

         Medine Sözleşmesi’nde vurgulanan konular ve alınan kararlar tüm toplumu ilgilendiren herkesin, her grubun her türlü hakkını gözeten, garanti altına alan bir hüviyetteydi.

         Herkesin başkasına bir tahammülü olması gerekir. Herkesin bir yaşama hakkı var. Yüzyıllardır oluşmuş bir kültür, anlayış, inanç söz konusu. Bırakın neye, niçin inanacaklarına insanlar karar versin.

         İnsanlar bir şeyi seçmekte analarından doğdukları gibi hürdürler. Birlikte yaşamak bedel ister saygı ister, sevgi ister.

         Devlet kimseye inanç, hayat tarzı dayatamaz. Devletin rolü hakemliktir. Kutsal devlet yoktur kutsal inanç, kutsal değerler, kutsal insan vardır.

         Devlet adil olduğu müddetçe değerlidir, saygındır. Toplumsal yaşam çok sesli, çok renklidir. Bu nokta da tektipçilik yoktur. Her kesin ve de her kesimin yekdiğerine saygı ve hoşgörü gösterdiği toplumlar ideal toplumlardır.

         Herkesin ve her kesimin hakkı hukuku korunmalıdır. Herkesin inanç, kültür değerleri kutsaldır, yücedir.

         Her kesim her türlü reklamını, kültürünü, dinini tanıtabilmeli özgürce. Benim kutsalım bana senin kutsalın sana.

         Yani nasıl bir tolum sorusuna; çok hukuklu, çok dinli, çok dilli bir toplum yapısı. Maddenin değil, mananın, diktanın, zorbalığın değil adaletin, gücün değil hakkın, haklının korunduğu, el üstünde tutulduğu bir toplum.

         Akif’in deyimiyle;

“Sen! Ben! Desin efrâd, aradan vahdeti kaldır;
Milletler için işte kıyâmet o zamandır.
Mâzîlere in, mahşer-i edvârı bütün gez:
Kànûn-i İlâhî, göreceksin ki, değişmez.”

         Rahmetli Akif tefrikanın, ayrışmanın, boğuşmanın milletler için kıyamet, felaket olduğun vurguluyor. Şiirin sonun da şöyle der büyük şair;

“Ey millet-i merhûme, güneş battı... Uyansan!
Hâlâ mı, hükûmetleri, dünyâları sarsan,
Seylâbelerin sesleri, âfâkın enîni,
A’sâra süren uykun için gelmede ninni?
Efrâdı hemen milyar olur bir sürü akvâm,
Te’mîn-i bekà nâmına eyler durur ikdâm.
Bambaşka iken her birinin ırkı, lisânı,
Ahlâkı, telâkkîleri, iklîmi, cihânı,
Yekpâre kesilmiş tutulan gâye için de,
Vahdetten eser yok bir avuç halkın içinde!
Post üstüne hem kavgaların hepsi nihâyet;
Hâlâ mı boğuşmak? Bu ne gaflet, ne rezâlet!” Selam ve dua ile..

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR