Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Halil ÇİFTÇİ


BİRLEŞMİŞ YAMYAMLAR

Yazarımız Halil Çiftçi'nin 'yeni' yazısı...


İkinci dünya savaşı insanlık tarihi açısından unutulmayacak bir vahşeti içerisinde barındırmaktadır. İşkencenin, katliamın ve toplu ölümlerin yaşandığı bu savaşta dünyanın her tarafında devam eden yayılmacı sömürge politikasının endüstri devrimi ile ortaya çıkan yarışın bir dönemeci olarak tanımlanmaktadır. Milyonlarca insan, savaşın ağır yükü altında hunharca katledilmiştir. Batı tarihi açısından bu savaş bir son olmamış yeni ve farklı arayışların kapısını aralamıştır. Bu arayışların yeniden büyük savaşlara sebebiyet vermemesi için bir grup emperyal güç başka bir deyişle ikinci dünya savaşının galipleri (ABD, Çin, Rusya, İngiltere ve Fransa) ortak bir mutabakat metni oluşturarak olası bir savaşın önüne geçmeye çalışmıştır. Bu örgüt 24 Ekim 1945’te kuruldu. Kısa adı BM olan Birleşmiş Milletler örgütünün temel gayesini dünya üzerinde oluşabilecek adalet ve güvenlik kaygılarını giderebilmek, ekonomik kalkınmanın ve sosyal eşitliğin sağlanabilmesi için uluslararası tüm ülkelerde çalışmalar yürütebilmeyi amaç edinmiş küresel bir kuruluş olduğu ifade edilmiştir.

Tarihte bu gaye ile oluşturulmuş bir kuruluşun birkaç istisna dışında hiçbir  olumlu proje ve çözümü ortaya koyamadığı günümüzde ayyuka çıkmış bir vaziyettir. Her sene düzenlenen BM toplantıları insanlığın sulhüne katkı sağlamadığı farklı gayelerle hareket eden ülkelerin bir rant kapısı olduğu aşikar. Cumhurbaşkanı Erdoğan da temel felsefesinden uzaklaşan BM yapısını defalarca kez eleştirerek dünya devletlerine resti çekmiş durumda. “Dünya 5’ten büyüktür” sözü ile tarihin hafızalarında yer edinecek Erdoğan, son yıllarda yaşanan insanlık dramının BM’nin çözüm üretemediğini dile getirdi. Birçok ülkenin sessiz kaldığı dünyadaki birçok insanlık ayıbına Erdoğan güçlü bir ses ile haykırarak BM kürsüsünden sitemde bulundu. Böyle bir manzara, birçok ülkeyi harekete geçirmesi gerekirken ne yazık ki karşılık bulamamıştır. Aslında temelde birçok ülkenin BM’nin ve küresel ölçekte etki alanına sahip 5 daimi üyeden çekindikleri gerçeği zulme ve işgallere ses çıkarmayı engellemektedir. Erdoğan’ın daha öncede BM kürsüsünden dile getirdiği küresel sorunların çözümü için mazlumların BM’den medet umması kuzunun çakalları aslana şikayet etmesine benzemektedir.

BM üyesi ülkelerin bu örgütü kurmalarındaki amaçlardan en büyüğü sömürgeciliğin kalkması ile beraber oluşan boşluğu doldurabilmek olmuştur. Bunun BM yapısı içinde organize ettiği alt çalışma alanları ile sağlamaktadır. FAO: Gıda ve Tarım Örgütü, ICAO: Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü, UNESCO: Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü, IBRD: Dünya Bankası, IMF: Uluslararası Para Fonu, WHO: Dünya Sağlık Örgütü, UPU: Dünya posta Birliği, ITU: Uluslararası Telekomünikasyon Birliği… gibi alt kuruluşlar sayesinde herhangi bir durumu bahane ederek o ülke BM’nin beş daimi üyesi tarafından işgal ediliyor. BM kurulu da bu işgali meşrulaştırmak adına göstermelik bir onay mercii haline gelmektedir. Çıkarlar, ideolojiler veya inanç değerleri açısından farklılık olduğu durumda 5 daimi üyenin herhangi biri veto yetkisi ile genel kurulda görüşülen konuyu gündemden kaldırılabilmektedir. Bu vaziyeti Birleşmiş bir Millet anlayışından çok Birleşmiş bir yamyam oluşumuna benzetsek yeridir.

Üye devletlerde söz sahibi olan ülkelerin birçoğu son yüzyılda yaşanan problemlerin ana tetikleyicisidir. Bunlar içinde Rusların Suriye savaşında üstlendiği rol sebebiyle oluşan insanlık katliamı, ABD’nin Irakta ve Afganistan’da Petrol ve Uranyum rezervi elde edebilmek adına giriştiği işgaller, Çin’in Doğu Türkistan’da ve Myamar’da Budistleri eliyle etnik ve inançsal temizlik çalışması sadece bunlardan birkaç tanesidir. Bu tablonun varlığı Yamyam sürüsünün BM eliyle elde ettikleri gücü kullanmaktan alıkoyamamaktadır.

Erdoğan’da dünyada yaşanan bu katliamların önüne geçilmesi ve vahşetin son bulması için çağrıda bulundu. Fakat her zamanki gibi BM üyeleri tarafından bu çağrı kulak ardı edilecek. Bir kilo kauçuk için kölelerin elleri ve ayaklarını kesen (Belçika), Cezayirde milyonları katleden (Fransa), Bosna savaşında Boşnakları Sırplara teslim eden (Hollanda)… bir yamyam örgütünden medet ummayı bırakmalıyız.

Erdoğan Dünya’da mazlumların sesi olmaya devam ediyor fakat çelişkileri de kamuoyundan kaçmıyor bunlar içinde birkaç örnekle sıralamak gerekirse;

1.Mavi Marmara gemisine yapılan İsrail saldırısını kınayıp her türlü yaptırımın devreye sokulacağını belirtmesi daha sonra “Benden mi izin aldılar ? (İHH ve Mavi Marmara aktivistlerine) ” diyerek Mavi Marmara davasını İsrail ile yapılan ikili anlaşma ile yargısal süreci bitirmesi, bununda ötesinde İsrail’in Aşdod limanına gemiciklerin demir atması (ticaretin arttırılması) zihinlerden hiçbir zaman çıkmayacak,

2.Almanya devletinin Türkiye’ye yönelik geliştirdiği politikalara misilleme olarak Alman mallarını boykot çağrısı ve  kendisinin de halen Alman menşeili (Mercedes) araçları kullanması,

3. Bruson’un (Ajan,Rahip…) yargılanması ile Amerika’nın Türkiye’ye bazı ithalat kalemlerinde uyguladığı ambargo sonrası Erdoğan’ın; Onların (ABD) Apple’ı varsa bizimde Venüs (Vestel Cep telefon markası)’ümüz var deyip kendisinin halen Apple ürünleri kullanması bu yaman çelişkilerden sadece birkaç tanesi…

Dünyaya meydan okumak kürsülerden resim göstermek veya kendi halkını zulüm yapan ülkelerin mallarına boykot çağrısı ile gerçekleşemez. Tutarlı politikalar ve uluslararası dengeleri gözeterek geliştirilecek siyasi stratejileri hayata geçirilerek barış tesis edilebilir. Bunların olmadığı yerde fatura her zaman sesini yükselten ülkelerin halkına kesilmiş olur. Türkiye’de günlük siyasi seçim malzemesi olarak kullanılmak istenen bu tür şovenist hareketler yarardan çok zarar getirmekte. Reel hesaplarla dış politika geliştirmek ülkedeki ekonomik dar boğazdan çıkabilmek adına bir kurtuluş reçetesi olabilir. Yoksa küresel finansal sermayenin ve paranın ana kondüktörü (ABD, Almanya, Fransa…) olan ülkelere rest çekmek  bir ülkenin işgaline kapı aralayabilir. Bunun en yakın örnekleri Gezi kalkışması,17-25 Aralık ve 15 Temmuz hain darbe girişimidir. Erdoğan biraz ülkenin içinde toplumsal barışı, sosyal adaleti sağlayarak güçlü bir kalkınma ile elde edilecek kazanımlara odaklanarak Türkiye’nin dışa bağımlı yapısını değiştirmelidir. Böylece her platformda sözü dinlenen ve itibar eden bir ülke konumuna geçecektir.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR