Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Hasan POSTACI


Bir Ülkede Neden Orman Yangınları Çıkar?

Yazarımız Hasan Postacı'nın "yeni" yazısı...


Son birkaç gündür Manavgat ile başlayan birçok farklı bölgede yine her yaz olduğu gibi bir dizi orman yangınları ile boğuşuyoruz. Bu kez yerleşim yerlerine de sıçrayan yangınlar can ve mal kayıplarına yol açtı.

Benzer şekilde geçmiş yıllarda da orman yangınlarını yaşadık. Örneğin 2020 yılında Orman Genel Müdürlüğünün verilerine göre 20 bin 936 hektar orman kül oldu. 3 bin 412 adet yangının 2 bin 949 adeti insan kaynaklı olarak meydana gelmiş. Bu toplam içinde %86’lık bir orana denk geliyor. Yıldırım düşmesi 325 adet (% 1,5), elektrik hatları kaynaklı 138 adet (yüzde %0,7) orman yangını meydana gelmiş. Bu tablo her sene yaklaşık olarak tekrarlanıyor. 2021 yılının bilançosu ise henüz netleşmedi. Ancak daha ağır bir tabloyla karşılaşacağımızı yaşanan can kayıpları ve yerleşim yerlerine sıçraması gibi olaylar gösteriyor.

Peki, dünyada durum nasıl? Örneğin çok daha büyük bir coğrafi alana ve ormanlık saha sahip olan Kanada’da her yıl ortalama 6 bin adet civarlarında orman yangını çıkmakta. Bu yangınların %97’si henüz küçük yangın durumundayken sündürülmektedir. Yani iyi bir organizasyon, güçlü bir ekipman ve eğitilmiş amatör ve profesyonel insan kaynağı. Bu yangınların bir kısmının güvenlik maçlı kontrollü çıkarılan yangınlar olduğunu ayrıca belirtmek gerekir. İnsan kaynaklı orman yangınları ise yok denecek seviyelerdedir.

2012 tarihli Türkiye Ormancılar Derneği tarafından yayımlanan ve bir grup konunun uzmanı akademisyen tarafından hazırlanan “Orman Yangını ve İnsan İlişkisi” raporunda yer alan verilere göre 2001 yılında çıkan orman yangınları açısından Yunanistan’a bakıldığında çıkan 2500 adet yangından sadece 505 adedi insan kaynaklıdır. Ülkemizde ise toplam 2631 adet yangından 2443 adedi insan kaynaklı olduğuna dair çarpıcı tespitin altını çizmek gerekir.

Orman yangınlarının canlı ekosisteminin bir halkası olarak belli seviyelerde gerçekleşmesi doğal dengenin devinimi açısından normal karşılanır. Bu bağlamada yıldırım kaynaklı yangınların Kanada ve ABD gibi kıta Amerika’sında özellikle yıldırımların yağış öncesi oluşması orman yangınlarının Türkiye’nin de içinde bulunduğu Akdeniz ekosisteminden farklı kılar. Akdeniz coğrafyasında yıldırımlar yağışlarla beraber oluştuğu için yıldırım kaynaklı orman yangınları kıta Amerika’sına göre çok daha az görülür.

Tüm insan kaynaklı sorunlarda olduğu gibi orman yangınları ile insan ilişkisi bağlamında da konuyu iki boyutta analiz etmek gerekir. İlk olarak insan kaynaklı orman yangınlarının oluşmasını önleyecek sosyal, siyasal ve kültürel alanlarda önleyici tedbirler almak gerekir. İkinci olarak meydana gelen orman yangınlarını etkisiz hale getirmek için gerekli teknolojik, yönetimsel süreçleri verimli ve etkili şekillendirmek gerekir.

Sosyal ve kültürel olarak orman yangınlarının insan kaynaklı nedenlerini minimum düzeye indirmenin en etkin yolu eğitim çalışmalarıdır. Örgün ve yaygı eğitim alanlarında buna yönelik çalışmaların Türkiye’de yetersiz olduğu görülür. Bu konuda çalışma yapan sivil toplum kuruluşlarının azlığı bunun önemli göstergelerindendir. İz bırakan en etkili kuruluşlardan biri TEMA vâkıfıdır ki son yıllarda çalışmalarının irtifa kaybına uğradığı görülür. Orman Genel Müdürlüğünün orman alanlarına yönelik uyarı ve bilinçlendireme levhaları dışında ülke geneli için görsel basında yayınladığı bilgi afişleri dışında etkili kurumsal bir yaygın eğitim çalışması bulanmadığı söylenebilir.

Konu ile ilgili Antalya bölgesinde piknik yapanlar arasında yapılan bir ankete aralarında üniversite mezunlarının da bulunduğu kişilerin ALO 177 orman yangın ihbar hattını bilmediklerini söylemleri eğitim süreçlerinin bu boyutundaki zayıflığın bir göstergesidir.

Örgün eğitimde ise okul öncesinden başlaması gereken konuya yönelik eğitim çalışmalarının yeterli olduğunu söylemek mümkün değil. Didaktik olarak sosyal bilgiler ve coğrafya gibi derslerin birkaç ünitesinden ibaret olan bilgilendirme dışında etkili uygulamaların olmadığı görülür. Çocukluk dönemi ile başlaması gereken bilinçlendirmenin çeşitli özel gün ve haftalarda, fuar, festival, şenlik vb. etkinliklerde bu alanda bilincin işlenmesi gerekir. Önleyici tedbir olarak eğitim çalışmalarının örgün ve yaygın alanlarda geliştirilmesi ve organize edilmesi için başta Orman Genel Müdürlüğü ve Milli Eğitim Bakanlığı olmak üzere kurumların konu ile ilgili etkili sistemsel çözümler hayata geçirmesine ihtiyaç var.

Adli bağlamda orman yangınlarının faillerinin cezalandırılması ile ilgili caydırıcı düzeyde cezaların olduğu söylenebilir. Ancak bu cezalarla ilgili bir toplumsal farkındalığın oluşmadığı görülür. Yapılan bir ankette ihmal veya kasıt sonucu ceza alanların verilen cezaların bu kadar ağır olduğunu bilmediklerini söylemeleri yasalarla ilgili caydırıcılığın oluşması için yeterli bir toplumsal farkındalığın oluşmadığını gösterir.  

 Siyasi boyutta sistemin daha kötü bir genetiğinin olduğunun altını çizmek gerekir. Orman alanlarının yakılarak yerleşime açılması ve büyük arazi rantlarının oluşmasına elverişli bir sistemsel anlayışın olması en kronik sorundur. 2B statüsü, orman vasfını kaybetmiş arazileri tanımlar. 2B statüsündeki araziler ise devlet tarafından kişilere satılabilme imkânına sahiptir. Bu sorunlu ilişki zemini siyasi ilişkilerdeki kirliliklerle buluşunca büyük bir rant mekanizmasının yaşamsallaşmasını kaçınılmaz kılar. Bu mekanizmanın yeni yasal düzenlemelerle tamamen ortadan kaldırılması bu sürecin rehabilitesi bağlamında tam bir dönüm noktası oluşturacaktır. Bu durum ile ilgili tescillenmiş skandal olaylar basın arşivlerinin tozlu raflarında hafızasını korumaktadır. Son çıkan imar barışı bile artık yönetim siyasi geleneğine yerleşmiş bu çarpık ilişkinin boyutlarını gösterir. Önce sorunlar bir yığın haline gelir sonra siyasi irade bunları çözmek adına meşrulaştırıcı kampanyalar uygulamaya koyar.  Acaba son imar barışı ile kaç adet kaçak yapı orman alanlarında yapı belgesi alarak yasal hale geldi?

Türkiye’de çıkan orman yangınlarının %90’a yakın bir oranla en önemli kaynağının insan olduğu çok açık ve net bir gerçeklik olarak karşımızda durmaktadır. Bunların arasında kasıt ve ihmal önemli bir oranı oluşturmaktadır. Bu durumun, eğitim, toplumsal farkındalık ve siyasi aladaki zayıflıklar kaynaklı olduğunu söylemek gerekir.

Yapılan akademik çalışmalar eğitim ile yangın önlemede halkın bilinci sorusuna verilen cevaplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olup olmadığını belirlemek üzere yapılan analizler eğitim ile yangın önlemede halkın bilinci arasında anlamlı bir ilişki olduğunu göstermiştir.

İkinci boyutta çıkan orman yangınlarını etkisiz kılabilme kapasitesi ile ilgili konular gelmektedir. Bu bağlamda karşımıza teknolojik alt yapı ve yetişmiş insan kaynağı çıkmaktadır. Türkiye’de bu konu Orman Genel Müdürlüğü uhdesinde yürütülmektedir. İdari boyutun genel müdürlük düzeyinde kalması bile bir orman ülkesi olan/olması gereken Türkiye için en önemli zayıf halkalardan biridir. Bunun dışında yangınla mücadele alanında yeterli bir donanımın olduğu söylenebilir. Yangın uçak ve helikopterleri, aranzözler, yangın haritalamaları ile ilgili çalışmalar ile ilgili istatistiklere ayrıca bakılabilir. Ayrıca başta orman köylerindeki yaşayan halk olmak üzere orman yangınları ile mücadelede tıpkı afetlerle mücadele alanında olduğu gibi sivil toplum ve gönüllülük düzeyinde eğitilmiş insan gücünü arttırmak gerekir.   

Dünyada ve Türkiye’de orman yangınlarının çıkış nedenlerinin insan etkinlikleri nedenlerden biridir. Ancak Türkiye’de bu oran %90 seviyesi ile diğer ülkelerin ve ortalamanın çok üstündedir. Türkiye’de bu durumun oluşması nedenleri çok açık, net ve belirgindir. Bu nedenlerin başında eğitimsizlik, toprak rantı, tarım arazisi üretme isteği, turizm ve büyük firmaların üniversite, hastane vb. yerleşkeleri için orman arazilerini işgal ve sonrasında yasal meşruluk oluşturma gücü gibi diğer ülkelerde olmayan sorunlu nedenler olduğu görülür.  İnsanlarda davranış şeklini değiştirmek sosyal bilimlerin, üzerinde en çok tartıştığı konulardan birisidir. İnsanları orman yakmaya yönelten davranış biçimi de sosyolojik, politik temelleri olan bir davranış biçimidir. Bu davranış biçiminin nedenleri ortadan kaldırılmadığı sürece sonuçların değişeceği beklenmemelidir.

Kaynak: Farklı Bakış

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR