Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Hasan POSTACI


Bir Özgürlük Manifestosu Olarak Hac Kurban ve Bayram

Yazarımız Hasan Postacı'nın "yeni" yazısı...


Semavi dinlerde farz kılınan ibadetlerin temelinde insanı özgürleştirmek olduğu gerçekliği Kitab-ı Kerimin bir çok ayetinde vurgulanır. Nefsin ilah edinilmesi kınanırken içsel bir özgürlük yolculuğuna yöneltilir insan. Beşer olmaktan, sadece biyolojik bir organizma olmaktan, iç güdülerin ve dürtülerin yönettiği köleleştirilmiş bir canlı organizma olmaktan, kendi seçimleri ve iradesi ile kurtulup, aşkın ufuklara kanat çırpar.

Tamda bu nedenle insan yavrusu diğer canlılardan farklı olarak ‘Eksik’ doğar. Uzun yıllar yaşamını devam ettirebilmesi için başkalarına muhtaç kalır. Bu sahiplenme olmaz ise yaşamını sürdüremez. Bu durum ‘İkinci Doğuma’ kadar sürer. Yani ‘İsimlerin’ öğretildiği, ruh üflenerek seçkin kılınmanın farkındalığının oluştuğu ergiArialnlik dönemine kadar. Zihin ve duygu dünyasının birikimlerini kendi özgür iradesi ile şekillendirmenin en sancılı, görkemli med cezirleri ile  ‘özne’ olma mücadelesi bir ömür boyu devam eder. Veya bütün bunlar bastırılır, köreltilir güdülerin ve dürtülerin yönettiği bir canlı organizma olarak, değersizliğin, ontolojik kayboluşun, tatminsizliğin ajite ettiği egoizmin çatışmalarında en acımasız bir canavara dönüşür.

Yahudilikte Samirinin altın, gümüş gibi madenleri eriterek buzağıdan bir tanrı yapması, özgürleşmek farkındalığını yitirmiş, maddenin süfli balçıklarında kıvranmayı tercih eden metaforik bir ifsadı temsil eder.

Hristiyanlıkta Meryem’in adanmışlığı karşısında, özgürleşmenin kodlarına yabancı zihinlerin,  güdüler ve dürtüler merkezli suçlamalarına karşı ‘Susma Orucu’ kalkanı ile içine düştükleri sefaletin, et ve kanın ajitatif tutku anaforlarında kıvranan duygu ve zihinlerin çığlıkları ile deşifre edilir insanın zulüm bataklığındaki zavallılığı. En görkemli cevap bir tokat gibi kundaktaki çocuktan, İsa’dan gelir. Söylenen sözler toplamda insanı yeniden özgürleştirmeye davettir.

Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam arasında ortak payda Hz. İbrahim’dir. Bu görkemli özgürlük manifestosunun tüm ritüelleri kitapların kadim sayfalarında olmasına rağmen yaşanır tüm ontolojik savruluşlar, zavallılıklar.

Neden İbrahim’e, ‘ilk Oğul’ kurban edilmesi emredilir? Çünkü İbrahim, insanoğlunun özgürlük mücadelesinde yeni bir sayfayı açması misyonunu üstlenmiştir zaman ve coğrafya üstü varoluşun sancılı ikliminde.

İbrahim’in yaşadığı yeryüzü, özgürlüğünü, yani kendini var etmenin, gerçekleştirmenin kaybolduğu, insan yavrusunun hedonizmin, korku ve kibrin, kendi dışındaki hemcinsine, habitatına, canlı-cansız ekosistemine karşı öfke, hınç, acımasızlık, düşmanlık ikliminin ürettiği cahiliyenin kalın gölgesinin kuşatılmışlığındaydı.

İbrahim, özgürlüğün imha edildiği bir zaman ve mekana not düşüyordu vahyin çağrılarını. Şirk kültürünün bir ritüeli olan kendini sözüm ona edindiği sahte tanrıların gazabından korumak, güvende kalmak,  güçlü kılmak, zengin olmak için en değerlisini yani ‘ilk Oğulu’ adaması mecburiyetine dayalı şirk düzeninin paramparça eden bir çıkıştı İsmail’in kurbanlığı.

Ka-re-be, kökünden gelir kurban. Yakınlaşmak anlamındadır. Kurban ise yakınlaştıran vasıta anlamına kavuşur bu anlam örüntüsünde. Kitab-ı Kerim bu kelime örüntüsünde yakınlaştıranları ayrıcalıklı kılar. Akraba bu anlam örüntüsünde sosyolojik rol ve sorumluluklara açılım sağlar.  Kurbanla nereye yakınlaşacaksın? Her yakınlaşma bir uzaklaşmayı kaçınılmaz kılar. Öyleyse nereden, nelerden uzaklaşacaksın kurbanla.

Bıçak hazır. Taş hazır. İsmail hazır. İçli, yufka yürekli  İbrahim titreyen elleri zaman ve mekan üstü özgürlüğün sancılı hamlelerine yönelirken vakur bir teslimiyet ve  sessizlikle, gözlerindeki nemi, rüzgarın tüm yeryüzüne bir yel çıbanı/ özgürlük aşısı ekmek için alıp götürdüğünün sımsıkı bilincinde.

Cahiliyenin, şirk düzenin sütunlarını paramparça ediyordu her bıçak darbesi. Bıçak darbesi ile mi parçalandı taş? Yoksa insanoğlunun görkemli özgürlük manifestosu karşısında şahitliğinin zikriyle mi paramparça olup yuvarlandı yamaçlardan?

Etler ve kanlar O’na ulaşmaz. Ancak takvanızdır O’na ulaşan. Yani özgürlük yürüyüşünüz, yani adayışlarınız, yani zaman ve mekan üstü seçilmişliğinizi değerli kılan iradenizle takvadan, barıştan, merhametten, adalet ve özgürlüklerden yana adayışlarınızdan oluşan yakınlaşma ve buluşmalarınızdır. Kanın ve etin esaretinden, korku ve kibirin ördüğü zulmün dipsiz kuyularından kendi özgür iradenizle kurtuluşunuzun adıdır İsmail’in yerine göklerden gelen kurban. Yani özgürlüğünüzü paramparça eden, unutturan ‘ilk Oğul’ adamak,  açık bir zulmün, sapmanın, aldanmanın, ontolojik kopuşun aymazlığıdır. Tek ilah ve Rabbiniz olan Allah (c.c) yakin bir teslimiyetle ancak varoluşun anlamlı kılınacağı bildiren tevhidi bir bilince davetin/dönüşün adıdır İbrahim ve İsmail’e verilen kurban.    

Ali Şeriat’inin vurguladığı gibi herkes kendi İsmail’ini kurban ederse özgürleşir ancak. bu nedenle bir özgürlük manifestosudur kurban. Bizim İsmail’imiz nedir? Nefsimiz mi,  Para mı, mal-mülk mü, hedonistik tutkularımız mı, makam, mevki, güç ve iktidarın mı, malarla oğullarla kendini müstağni görmemiz mi? Zulüm karşısında cesaretini yitirmiş, maslahatlara, meşrulaştırlmış/hileyi şerriyeli ruhsatlarla körlüğümüzü ve sağırlığımızı artıran hikmetsiz bilgi ve bilgeligimiz mi? Gösteriş için, çıkar ve rant için büründüğümüz bol aksesuarlı dindarlığımız mı? Zulüm karşısında, haksızlıklar karşısında nerde duruyoruz? Adalet, iyilik ve takvaya dair adayışımızın yaşama dokunuşları var mı? Yoksa ürkek mistisizmin mümbit sularında bir özgürlük duruşu sergileyebileceğimiz mi sanıyoruz?

İbrahim ve İsmail bireysel özgürleşmenin çetin imtihanından toplumsal özgürleşmenin ağır imtihanına doğru yeni bir boyut açarlar zamana ve mekana. Beytül Haram’ın ilk temellerini İsmail’in topuklarının değdiği yerden fışkıran zemzem ile yoğrulmuş harçlar ile örerler yeryüzünün toplumsal özgürlük mabedini.

İnsanoğlunun bireysel ve toplumsal özgürlüğünün finalidir yeryüzünün bu ilk mescidinin zaman ve mekan ötesine taşıdığı mesaj. Emredilen zamanda, emredilen yerde, her şeyini terk ederek, uzaklaşılması gereken her şeyden uzaklaşarak özgürleşmenin manifestosunu tüm insanlığa taşıyan İbrahim ve İsmail ile zaman ötesinde buluşmanın adıdır hac. Yerkürenin dönüş ritmini hissederek, yörüngesinde güneşe ram olmanın, güneşle beraber daha üst bir düzenin harmonisine insanın madde ve mana sentezindeki zirveleri ile bir buluşmasıdır etin ve kanın ağırlıklarından arınarak. Bu özgürlük senfonisinin merkezinde Kabe vardır. Hacer’in safa ve merve arasında s’ayları vardır. Arafat’a mahşerin provası yapılır. Özgürlüğün zaman ve mekan üstü yürüyüşüne şahitlik eder silinmez ayak izleri, akıtılan gözyaşları, alınların gittiği secdelerdeki iniltiler kırar bir bir ruhlardaki prangaları. ‘Lebbeyek Kallahümme lebbeyk. Sana geldim, sende olmaya geldim.  

Köleleştiren ve sülfi olan herşeyin sıfır noktasına taşınmasıdır hac. Ölüm ve ötesindeki aşkın buluşmanın, renkler, diller, makamlar, mevkiler, altınlar gümüşler, salma davarlar (maddi zenginlikler) ihtişamın, gücün ajite ettiği müstağniliği aşmanın kolektif ritüelidir hac.

Her tarafını kuşatmış şatafatlı beton blokların tutsaklığını biteceği günleri bekliyor Kabe’nin siyah örtülere bürünmüş yaslı hali. VİP haclar, protokoller, seçilmiş ayrıcalıklı kılınmış tevhidi özgürlüğünü küresel cahiliyenin düzenine teslim etmiş ziyaretçilerinin araçsallaştırmasına karşı, sessiz çığlıklarını İbrahim’e, İsmail’le, Resul-i Ekrem’e, Ebubekir, Ömer ve Ali’ye, özgürlüğün ilk başkaldırış cesaretini gölgesinde haykıran Ebuzer’e, ezanın özgürleştiren sesini yeryüzünün şahitliğine sunan Bilal’e, kendisini işgal eden cahiliyenin temsilcilerine meydan okuyan yiğit Hamza’ya. Babasına gözyaşları içinde koşan Fatıma’ya ulaştırmaya çalışır.

Küresel cahiliyenin kuşatılmışlığına verilecek  evrensel özgürlüklerin mücadelesinin merkezi Kabe olmalıdır. Her yıl hac ve kurban bayramları tevhidi toplumsal özgürlüğün sorumluluklarının farkındalığında Kabe’nin kalbinde yer alan Hacerül Esvet’e zaman ve mekan ötesinde odaklanarak cesaret ve umutları yaşamın her tarafına taşımak duası ile vesselam. 

 

Kaynak: Farklı Bakış

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR