Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Seyit Ahmet UZUN


AŞK İHANETE KARŞI UYANIK OLMAKTIR

Seyit Ahmet Uzun'un yeni yazısı;


 

“Mümin bir yılanın deliğinden iki defa ısırılmaz.”[1]

Mümin merhametlidir, anlayışlıdır, hoşgörülüdür.

Mümin tahammüllüdür. Affetmesini bilendir. Kendisine yapılan yanlışı telafi etmesi için, hata yapana bir şans daha verendir. İlk defada ilişkiyi kesip atmayandır.

Yapılan hatalar, yanlışlar insan olmanın doğal sonucu olarak görülür. Bundan dolayı da insani diyaloglarda temkinlidir.

Ancak bu erdem, hataya sonsuz kredi vermek anlamında değildir. İhanetin yakıcı kıvılcımı hissedilince, art niyet fark edilince suça gereken ceza kesilecektir elbette.

Allah’a âşık insan, aldatılmaya karşı uyanıktır. İlk önce aldanmış gibi görünmesi saflığından değildir. İnsana kendi hatasıyla yüzleşme fırsatı vermesindendir.

İşte yukarıdaki sözün söylenmesine neden olan olay kısaca şöyle gelişir;

Şair Ebu İzze, Hz Peygamber (sav) hakkında ileri geri konuşan, hicivler yazan sivri dilli bir şairdir. Bu şair, Bedir savaşında esir alınır. Ancak imanın o yüce ahlakı, affedici erdemi, okumaya, ilme verdiği değer, onu bir şartla affetmesini sağladı.

Bundan sonra Hz Peygamber (sav) aleyhine kışkırtıcı şiirler yazmayacak, hicivlerde bulunmayacaktı. Bu sözü üzerine rahmet peygamberi, onu bağışladı ve ihsanda bulunarak serbest bıraktı.

Ancak huylu huyundan vazgeçmiyordu. İhsana karşı ihanet bayrağı açılıyordu. Kemiği olmayan dil, acı sözlerle, hicivlerle tekrar eski isyanına dönüyordu.

Sadakatini bozan insan, tekrar o hale dönmeyeceğini düşünerek küfünü ortaya koyuyordu. Kendisinde güvende hissetmesi, yanlış üstüne yanlış yapmasına neden oluyordu. Zehir saçan sözleriyle ihanete devam eden Ebu İzze, bu sefer Uhut savaşında esir alınır.

Yaptığı yeminleri unutan, ihanet ovalarında sözleriyle peygamberi hedef alan Ebu İzze, yine Hz peygamberden iyilik bekliyordu. İhsanda bulunmasını umuyordu. Ama biz ümmetine her konuda olduğu gibi bu konuda da önderlik yapan âlemlere rahmet Hz Muhammed (sav); “Mümin bir yılanın deliğinden iki defa ısırılmaz” buyurarak sözünde durmayanlara nasıl davranılacağının işaretini vermiştir.[2]

Aslında bu söz inanan insanların saf, insanları tanımayan, cahil olmadıklarını göstermesi açısından önemlidir. Affetmek merhamette sınırsız olmak anlamına gelmez. İnandığımız Allah bile sınırsız affedici olmasına rağmen günahı alışkanlık haline getiren, bozgunculuk yapan, kendini beğenmiş ukalaları, hainleri, zalimleri sevmediğini söylemektedir. Bu da bize şunu göstermektedir; insanlara sınırsız yanlış yapma, ihanet etme primi vermek doğru değildir.

“Şüphesiz ki Allah, hainlikte sınırları zorlayan aşırı günahkâr kimseyi sevmez.” (Nisa/107)

“Allah, zalimleri sevmez.” (Al-i İmran/140)

“Yeryüzünde bozgunculuk için çabalarlar. Allah, bozguncuları sevmez.” (Maide/64)

Müslümanların insanları sever, onları affeder, anlamaya çalışır, yanlışlarını düzeltmeleri için fırsat verir ancak ahlaksızlığı, zorbalığı meslek haline getirenlere karşı da gereken karşılığı verir. Çünkü gereken karşılığın verilmediği durumlarda kişi; Bir; Yaptığı yanlışı doğru zanneder. İki; Yanlış yaptığı kişiyi güçsüz sanır. Üç; Yaptığı işi kendisinin hakkı olarak görür. Dört; En önemlisi de bu işi artık kişilik haline getirir.

Bunu için Sadi Şirazi’nin dediği gibi; “Keskin dişli kurtlara acımak koyunlara zulümdür.” Zulmü, haksızlığı, günahı artık kendisinin kişiliği haline getirmiş kişilere karşı affedici olmak iyilik değil kötülük, merhamet değil zaaftır.

Bu hadisi birçok açıdan ele alabiliriz. İlk önce hadisin verdiği birinci mesajı ele aldık. İnanmayan da olsa ona karşı şans verip, onun düzelmesine imkân tanımak önemlidir. Ancak merhametin zayıflık olarak algılandığı durumlarda gereken karşılığın verilmesi de inancın gücünü göstermek açısından önemlidir.

Bunu sosyal hayatın her alanı için kullanabiliriz. Ticaretten, evliliğe, arkadaşlıktan, eğitime kadar her alanda bir ilke olarak benimsenebilir. Ticaret yaptığımız birisinin yanlışını, hilesini gördüğümüzde bu onun alış veriş yapılacak birisi olmadığını göstermesi açısından bize yol gösterir. Ancak sahtekârlığını göz ardı ederek ticarete devam edersek artık bu akıllı insanların işi olmaz.

 Evlilikte de bu böyledir. Eşlerden birisi yanlış yaptı, hata etti, ihanette bulundu veya güveni sarsıcı bir davranış sergiledi. Birincisinde affedip, anlamaya çalışarak uyardık. Ama bunu dikkate almadı. Yanlışı tekrarladı. Tekrarlama devam etti. Bu birlikteliği sürdürmek artık onun yanlışına boyun eğmekten başka bir şey değildir. Bu da insanı sadece ezik bir kişiliğe sevk eder.

Bunu şöyle bir metaforla açıklayabiliriz: Çarşıda bir karpuz gördünüz. Dışı hoşunuza gitti. Yemyeşil kabuğuyla sizi cezbetti. Ancak eve gittiniz ve kestiniz. İkiye ayrıldığında şok oldunuz. Çünkü beklediğiniz gibi kırmızı ve tatlı çıkmadı. Sarı ve ham olduğunu gördünüz. Onu aldınız diye, para verdiniz diye zorla yemeye devam edecek misiniz? İşte ham olduğunu fark ettiğiniz insanlarla hala birlikteliğe devam etmek, yanlışına tahammül etmek insanın ahmaklığını gösterir. Peygamber, Allah’ın sevgilisi bizi ahmaklıktan uzaklaştıracak temel bir ilke veriyor. Size yanlış yapan insana düzeltmek için fırsat verin. Düzelmezse uzak durun.

İhaneti ve aldatmayı alışkanlık haline getirenleri, sevmenin ve sevilmenin zirvesi olan Allah bile sevmediğini açıkça belirtiyor. İnanan bir insanın Allah’a rağmen birini veya birilerini sevmesi, sevmeye devam etmesi doğru değildir. Devam ediyorsa aldatılmayı hak ediyor demektir.

Bu hadisin bize kazandırdığı en önemli sonuçlardan birisi inanan insanın asla saf ve aptal birisi olarak görülmemesi gerektiğidir. Bir mümin, aynı kişi veya benzer olaylar karşısında sürekli yanılmaz. Yaşadığı olay onda akli bir değerlendirme yapma melekesi geliştirmelidir. Ve ihaneti alışkanlık haline getirenlere karşı sert bir duruş sergilemelidir. En basitinden böyle birisinin arkadaş, eş, ortak, dost olmayacağının bilinmesi gerekmektedir.

Düşmanına âşık olarak onun ihanetlerini göz ardı edenlerin yenilgisi kaçınılmazdır. Ve en kötüsü de ihanet edenler tarafından aptal yerine konulmaktır.

Hala yeşilliğine kanarak aldığınız ham karpuzu sırf aldınız diye yemeye devam edecek misiniz?

 

 

[1] -Sahih-i Müslim ve Tercemesi- Terceme; Mehmet Sofuoğlu- İrfan Yayınevi c.8 s.549

[2]- age. c.8 s.549

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR