Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Seyit Ahmet UZUN


Ana Dilin Müslümanlaştırılması 

Seyit Ahmet Uzun'un Yazısı;


 

İlk önce ana dili bir bireyin doğduğu çevrede ve kültürde edindiği, yazı yazdığı ve konuştuğu dil olarak tanımlayabiliriz.
Peki, bu konunun İslam’la ne alakası var? Muhtemelen böyle bir soru aklımıza gelebilir. Aslında dün akşama kadar benim de bu konuda herhangi bir düşüncem ve bakış açım yoktu. Ana dil denildiğinde yukarıdaki tanımı yaptığımız zaman her şey kendi rotasında gitmekteydi. Ancak bir arkadaşla (Ramazan TARHAN beyle) sohbet esnasında konu ana dilin ne olduğu meselesine geldi. Bir sosyologun anadili farklı bir şekilde tanımlamasını açıkladı. Onun yaptığı açıklama üzerine benim de aklıma dinin anadil oluşu meselesi geldi. Ama benim burada açıklamaya çalıştığım ana dil sadece bir tespite örnek olması münasebetiyle ele alınmaktadır. Yoksa dilin Müslümanlaşmasını gündemleştirme bağlamında değil.

Sosyologumuz ana dili tanımlarken bizim yaptığımız tanımdan içerik olarak farklı bir açıklama getirmektedir. Ona göre ana dil; kişinin hayalini kurduğu, düşündüğü ve yazdığı dildir. Bunu şu şekilde örneklendirmektedir; Doğduğu ve büyüdüğü sırada ailesinin ve çevresinin konuştuğu dil çocuğun ana dilidir. Çünkü çocuk hayallerini çevresinin ve ailesinin dili üzerine yapmaktadır. Yazıyı ve konuşmayı ona göre yapmaktadır. Ancak bu çocuk büyürken farklı kültür ve toplumlarda yaşamaya başladığında, oranın dilini doğduğu zamanki dilden daha iyi konuşmaya ve ifadelendirmeye başladığında, hayallerini o dil üzerine kurmaya başladığında artık o bireyin ana dili öğrendiği yeni dil olmaya başlamıştır. Bu farklı şekillerde devam eder. Hangi dil üzerine yazıyor, konuşuyor ve hayal kuruyorsa o dil kişinin ana dilidir.

Benim tanıdığım birçok kişi doğduklarında ve ilköğretime başlayıncaya kadar Kürtçe konuşup, Kürtçe hayal kurmakta olduklarını defalarca ifade etmişlerdir. Ancak okula başlayıp ta okul serüveni sürecinde artık zamanla Türkçe konuşup, yazmaya ve Türkçe düşünmeye başlamışlardır. İşte bu bağlamda ana dilleri Türkçe olmaya başlamıştır. Ancak bu kişiler eğitim ve öğretim yılları içinde yurt dışına gidip de oranın dilini öğrenmeye dahası yeni dillerinden daha iyi konuşmaya başladıklarında artık ana dilleri o kendilerini ifade ettikleri dil olmaya başlamıştır.

Peki, bu konumuzun İslam’la ne gibi bir ilgisi var? Bir insan yaşamını ve düşüncesini hangi dine göre şekillendiriyorsa veya hangi anlayış ve tarz onun için hayallerini süslüyor ve düşüncelerini, duygularını etkiliyorsa onun ana dini odur. Bir Müslüman herhangi bir işi yapacağı zaman bu konuda Allah ne der, Kuran bu konuda ne gibi bir ilke belirlemiştir, Peygamberin (as) ne gibi bir uygulaması vardır? gibi sorularla kendisini ve yaşamını revize eder.

Statü, güzellik, zenginlik, mevki makam, şan-şöhret, bencillik, hırs, cimrilik ve benzeri unsurlar yaşamımızı ve düşüncelerimiz şekillendiriyor ve yaşamımızı başka insanların acısına ve yokluğuna rağmen kuşatıyorsa işte o zaman kişinin ana dini benimsediği o unsurlardır.

“Kendilerine ayetlerimiz ayan beyan okunduğu zaman inkâr edenler, iman edenlere: İki topluluktan hangisinin (hangimizin) mevki ve makamı daha iyi, meclis ve topluluğu daha güzeldir?” dediler.” (Meryem 73)

Burada iyilik ve üstünlük kişilerin sahip olduğu mal, mülk, mevki ve makamla ölçülmektedir. Allah ise üstünlüğün ancak takvada olduğunu belirtmektedir.

Peygamberimiz ise Allah’ın insanların bedenlerine, renklerine, cinslerine, mevki ve makamlarına değil sadece yaptıkları davranışlara ve kalplerine bakacağını beyan etmektedir.

“Muhakkak Allah sizin bedeninize ve suretlerinize bakmaz ( çünkü bu O`nun sanatıdır ), ancak kalbinize, ( iman ve semeresi olan ) amelinize bakar. "

İşte yine Allah’ın lütuf ve berekete vesile kıldığı bir geceye giriyoruz. Beraat kandili. Bu kandili vesile kılarak ana dinimizi İslamlaştırarak duygu, düşünce ve hayallerimizi Allah’la süslemeye çalışalım. Çünkü neyin hayalini kurar ve neyle düşünürseniz onunla diriltilirsiniz.

Ana din üzerine düşünmeye ne dersiniz?

Ana Din; Kişinin duygularını ve düşüncelerini yönlendiren, hayallerini süsleyen, konuşma ve yazmasında etkili olan kültür birikimidir. Kişiye nasıl yaşaması gerektiğini öğreten, insan ilişkilerinde nelere dikkat etmesi gerektiğini vurgulayan, unuttuğu insani değerleri hatırlatan bir birikim.

Doğduğunda kulağına ezan okunan bir insan zamanla kulağındaki ezanı unuturda yeni sesleri kıble yaparsa o kişinin dini kıble edindiği şey olmaz mı?

Kişi inandığı gibi yaşamazsa yaşadığı gibi inanır sözü inancın yaşamın bir giysisi olduğunu belirtmez mi? Yani yaşam tarzı ana dinin bir örtüsü değil mi?

Daha çok mala sahip olmanın ateşiyle yanarken zekâtın ve infakın paylaşımcılığına duyarsızlaşan bir insan bencillik bataklığına batmış olmaz mı?

Zan ve dedikodularla insanları itham edenler ve sorgusuz yargılayarak infaz edenler zulmün girdabına dalmış olmazlar mı?
Zinayla bedeni çürüten ve Rabbine ihanet eden insan, ana dinin kelimeleriyle konuşmayı unutmuş sayılmaz mı?
Sevgiyi ve kardeşliği menfaat ilişkileri çerçevesinde alarak, dostluğu takvadan uzaklaştıranlar çıkarcılık kılavuzunu kullanarak konuşmuş olmazlar mı?

Bunları daha da çoğaltabiliriz. Bu bir bakış açısıydı. Sizlerde kendi halinize göre bu unsurları yaşamınızda sorgulayabilirsiniz.
Üç aylarınız, hayallerinizi, duygu ve düşüncelerinizi Allah ile süslemeye ve Allah ile yaşamaya vesile olsun.

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR