Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Seyit Ahmet UZUN


ALLAH’IN TEHDİDİ VE KORKUTMASI

Yazarımız Seyit Ahmet UZUN'UN "YENİ" YAZISI...


İnsan çoğu zaman yaşadığı acılar ve musibetlerle kendini tanır. Ne olduğunun, kim olduğunun, sınırlarının neler olduğunu ancak o zamanlar anlar. Çünkü acizliğinin, güçsüzlüğünün ve hiç olduğunun farkına o zaman varır.

İnsan güçsüzdür.

İnsan çaresizdir.

İnsan ne kadar büyük bir güce sahip olursa olsun yaşadığı ve üstesinden gelemediği sorunlar karşısında ya teslimiyet gösterip evrende sonsuz bir kudretin varlığını kabul edecektir ya da isyanında derinleşecektir.

Nuh’un oğlu isyanda derinleşip “Ben dağa çıkar kurtulurum” derken, Firavun tanrılık iddiasının boş olduğunu ve acizliğini gördüğünde “Ben Musa’nın Rabbine iman ettim” diyerek kabul edilmeyen bir teslimiyet gösterisinde bulunmuştur.

Teslimiyet ölüm bir hakikat olarak karşımıza çıkmadan önce anlam ifade edecektir.

Yaşam insana ölümsüz olmadığını bütün gerçekliğiyle her daim ispatlamıştır ve de ispatlamaya devam etmektedir.

Dünyanın veya evrenin yaşıyla ilgili tartışıladursun. Bu güne kadar dünya atının sırtından düşüp Ecel Pehlivanı’na yenilmeyen ne sultan ne kahraman ne bilim insanı ne filozof ne derviş ne de peygamber olmuştur.

Aslında bu bize, bizim dışımızda bir varlığın kaçınılmaz varlığını ispatlamaktadır. Çünkü ne dünyaya gelişimiz ne de gidişimiz kendi ellerimizdedir.

 O halde bizi getiren ve götüren bir “El”in varlığı nasıl inkar edilebilir ki?

İşte o El yani kudret ve kuvvet sahibi varlık bizleri çoğu defa uyarmaktadır. Güçsüzlüğümüzü hatırlatmakta ve kendisine teslimiyet konusunda samimiyet istemektedir.

Evet Allah Rahman ve Rahim’dir. Afüv ve Kerim’dir. Bağışlayanların en hayırlısıdır. Ancak bu Allah’ın Kahhar, Cebbar ve Azizü’n- Züntikam oluşunu da yok etmemektedir.

Zalim ve nankörlere bu dünya hayatında da ahirette de azap edeceğini ve cezalandıracağını belirtmektedir. Nuh’un kavmi tufanda, Salih, Hud ve Lut peygamberlerin kavimleri de fırtına, ses ve taşlarla dünyada da cezalarının karşılığını görmüşlerdir.

“Onlar yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuştur, görsünler! Öncekiler bunlardan daha çoktu, kuvvetçe ve yeryüzündeki eserleri bakımından da daha sağlam idiler. Fakat kazandıkları şeyler onlara asla fayda vermemiştir.” Mümin/82

İnançsızın biri, “De ki suyunuz çekiliverirse söyleyin bakalım size kim bir akarsu getirebilir?” ayetiyle karşılaşınca kahkaha atar ve ayetle eğlenir. “Ne var bunda, sondajı vurur suyu çıkarırım!” der.

O gece rüyasında gözlerinin kör olduğunu görür. Kendisine; “Allah gözlerinin suyunu aldı. Sondajı vur de çıkar bakalım!” denir.

İnsan tanrı olmadığını ve her şeye gücünün yetmediğini anladığında ve dünyanın sadece bir geçiş güzergahı olduğunu fark ettiğinde pişmanlığı fayda vermeyecektir.

Nasıl ki şimdinin pişmanlığı geçmişte yaşadığımız yanlışların acısını gidermiyorsa ahiretteki pişmanlıkta dünyadaki yanlışlarımızın acısını gidermeyecektir.

Allah, bizim geleceğimizi ateşe atmamamız için bizi uyarıp azabıyla tehdit etmektedir. Ve herkese bir başkasının ölümüyle ölümsüz olmadığını ve faniliğini hatırlatmaktadır.

Bunun için yaşanılan her ölümün ölümümüze bir işaret olduğunun bilincinde olarak hayatı Sahibimiz ve Rabbimiz olan Allah’ın rızası doğrultusunda şekillendirmeye ne dersiniz?

Ölümler, Allah’ın, insana bir tehdit ve uyarısıdır.

Ne dünyanın en zengin insanı ölümsüzlüğü satın alabilmiştir,

Ne dünyanın en büyük bilim insanı ölümsüzlüğün sırrına varabilmiştir,

Ne dünyanın en büyük kahramanı ölümü yenebilmiştir,

Ne de dünyanın en büyük hükümdarı, yöneticisi, kralı, başkanı ölüme söz geçirebilmiştir.

Öyleyse ölümün sahibine boyun eğmekten başka çaremiz var mı?

Allah sonsuz mutluluğun sigortasıdır.

Tehditleri dikkate almamak insanın geleceğiyle ilgili kaderidir. Ya cennettir sonumuz ya da cehennem… Tercih insanın iradesinde saklıdır.

 

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR