Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Nezir ERGENÇ


Ali(r.a.)nin kendilik duruşu

Yazarımız Nezir Ergenç’in "yeni" yazısı...


Malum olduğu üzere Halife Ömer el Faruk vefat etmeden önce Peygamber aleyhisselamın yakın arkadaşlarından altı kişinin ismini vererek oğlu Abdullah'ın gözetiminde kendi aralarında birini halife seçinceye kadar bir odaya kapatılmalarını istemişti. Bu altı güzide sahabiden Sa’d bin Ebi vakkas Medine dışında olduğu için geriye kalan beş kişiden bir olan Abdurrahman bin Avf da kendi hakkından feragat edince onu hakem tayin etmek üzere dört kişi kalmıştı Resulullah'ın yerine Halife olmaya aday.

Zübeyr ve Talha (r.anhuma) da adaylıktan çekilince iş Osman bin Afvan ile Ali bin Ebitalib’in üzerine kaldı. Hakem olan Abdurrahman bin Avf, Medine'de yaptığı araştırmaların sonunda Hz. Ali ile Hz. Osmanı karşısında oturtarak şu soruyu sorar:

Ya Osman! Eğer hilafet görevini sana verirsem ne yaparsın?

Hz. Osman: Allah’ın kitabı, Elçisinin sünneti ile benden önceki iki kişinin sünneti üzere hareket ederim.

Aynı soru Hz. Ali’ye de sorar ve Hz. Ali’nin cevabı şöyle olur: Allah’ın kitabı, elçisinin sünnet ve kendi reyimle hareket ederim.

Halifelik emanetini Hz. Osman’a veren zat daha sonra gerekçesini şöyle açıklayacaktı: Ali’nin “kendi reyimle” demesi beni korkuttu. Osman’ı daha mülayim buldum.

Hz. Ali seçilseydi bugün daha farklı bir tarihten bahsedeceğimiz muhakkak; ancak daha mı iyi olurdu yoksa daha mı kötü olurdu onu ancak Allah bilir. Değerlendirme konusu yapmak istediğim husus ise Hz. Ali’nin meseleyi çözmede uygulamayı düşündüğü yöntemdir.

Hz. Osman Kitap, Hz. Peygamberin sünneti ve kendinden önceki iki halifenin uygulamalarını esas alması bir gelenek oluşturma anlamında önemlidir; ancak burada bir eksikliği veya korkuyu da görmek mümkündür; kararlar alırken veya yeni konularda içtihatlarda bulunurken kendini yetersiz görme, öz güven eksikliği mesela.

Hz. Ali’de ise Kur’an ve Sünnet-ı resulde ittifak etmenin yanında kendi ilmine, içtihat gücüne ve becerisine duyduğu öz güvenin azmini görebiliriz. Devlet yönetimi bağlamında hangi yöntem daha doğrudur, şeklinde bir soru olursa reyimi Hz. Ali’den yana kullanırım. Elbette bu Hz. Osman’ın yönteminin yanlış olduğu anlamına gelmez.

Geçen Yüzyılın ortalarından itibaren olgunlaşan İslamcılık düşüncesinin ana cümlelerinden birisi Hz. Ali’den mervi bu duruşun bir yansımasıdır sanki: Kur’an, Sünnet ve ictihad. Her Müslüman ayakları üzerinde durmalı ve ictihad edebilecek bir seviyeye ulaşmalıdır.

Bu yaklaşım geleneği, geçmiş birikimi yok saymak veya görmezden gelmek gibi bir sonuç çıkarır mı? Hayır! Veya dönemin İslamcı öncüleri böyle mi düşünmüşler? Yine, kesinlikle hayır! 

Söylemek istediğimiz kısaca –face yazısı ölçüsünde- şudur: Bugün şu ya da bu şekilde, şu ya da bu konuda şikayetçi olan Müslümanların aslında bu yöntemi kendilerine bir duruş, bir ilke olarak benimsemeleri durumunda pek çok meselemizin hatta çözülemez denilen pek çok sıkıntının kendiliğinden hal olacağını görürler; görmenin de ötesinde bizzat yaşarlar.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR