Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Ümit AKTAŞ


Ali Babacan Ve Silahlanma Eleştirisi

Ümit Aktaş'ın "yeni" yazısı...


Çok şükür ki sorgusuz sualsiz sürdürülen savaşa dayalı siyasetleri sorgulayan bir siyasi sesini yükseltti. Neredeyse ulusal bir dokunulmazlık ve hatta onurlanma havasıyla sürdürülen savaşçı siyaseti eleştiren Ali Babacan, kendisiyle yapılan bir mülakatta, silah üreticisi Baykar’a ilişkin soruyu, “Burada yanlış şu, devletin hemen hemen bütün imkânları, bütün o yardımlar, devletin bütçesinden doğrudan aktarılan kaynaklar, aşağı yukarı tek şirkete aktarılıyor” diye cevapladı. “SİHA’lar hükümetin elindeki en büyük propaganda projelerinden birisi. Bu proje kutsal, dokunulmaz hale getirildi. Kusura bakmayın, dokunacağız tabi ki. Doğruya doğru, yanlışa yanlış diyeceğiz.”

Babacan’ın bu tepkisi, bu tür sorgulamalara alışık olmayan savaş cephesi tarafından şaşkınlıkla karşılandı. Çünkü iktidarın en büyük iç siyaset desteği savaş haberlerine, savaş siyasetine ve bu siyaset dolayımıyla iç politikayı dizayn çabasına dayanmakta. İktidarın bir başka destek ise, 20 yıllık iktidar sürecinde savaş makineleri dışında dış pazarlara sürülebilen ikinci ürün olan ve temeli yine savaşçılığın özendirilmesine dayanan yerli diziler.

Meselenin özüne yani savaşa dayalı siyasete değinmeyen Babacan’ın bu eleştirisine şimdilik yetmez ama evet diyoruz. Zira eleştirinin bu kadarı yeterli değil. Sorun sadece bu yandaş şirketlerin haksız kazançları, bu insanlık değerlerine aykırı üretimler değil, meselenin özünde olan ve savaşçılığa, katliamlara dayanan siyasetler esastan eleştirilmeli ve reddedilmeli. Şiddet, insanların yerlerinden yurtlarından edilmesi, silahlanmaya yapılan yatırımlar reddedilmeli, hayatın karmaşasını artıran her tekerin önüne bir çomak sokulmalı. Barışı, sadeliği, tevazuyu, muhabbeti artıran her çaba ise desteklenmeli. İnsanlığın hayrı için yapılan üretimler teşvik edilmeli, şerri için değil.

İslami bir kuşağın yıllar süren gayretini ve birikimini içeride ve dışarıda zorbalığa dayanan siyasetlerle heba eden, barışla çözebileceği iç ve dış sorunları savaşa dayalı siyasetlerle içinden çıkılamaz hale getiren iktidarın bu stratejisi ne yazık ki özellikle içeriden, camiadan gelen sesler tarafından eleştirilmemekteydi. Bu açıdan Babacan’ın eleştirileri, şimdilik doğrudan savaşçı siyasetlerin bütününü hedef almasa da yine de çok önemli. Babacan’a gösterilen tepki ise sadece bu mesele ile sınırlı değil. Onun Kürt halkına karşı sürdürülen yok sayıcı ve ırkçı siyasetlere karşı eşit vatandaşlık ve ana dilde eğitim haklarına da değinen yaklaşımları, ırkçılar kadar onların dümen suyuna girmiş bulunan Ak Parti camiasının da tepkisini çekmekte.

Oysa bu kesimler 20 yıldır savaşçı siyasetleri köpürtmekten başka ne yapıldığına dair sorulara aklı başında cevaplar verememekteler. Özellikle de son yıllardaki yükselen enflasyon, yoksullaşma, baskıcılık, adaletsizlik, mafyatik işbirlikleri gibi eski Türkiye manzaralarına dönüş karşısında ortalığı toparlama görüntüsü veren ama ciddi bir anlamı olmayan Yeni Türkiye Vizyonu ne yazık ki boş sözcüklerden ibaret. Yeniye, yenileşmeye doğru giden bir şey yok artık bu ülkede, dahası her şey eskiyi hatırlatmakta.

Köylerin bombardımanlarla boşaltılarak kırsal alanların yaşanılamaz hale getirilişine dair efsaneler ise sadece Vietnam’a, Afganistan’a dair hikâyeler değil; hiç değilse tarımda ve hayvancılıkta kendisine yeter olan bu ülkenin dünyada gıda fiyatlarının arttığı neredeyse tek ülke oluşunu anlamak için Doğu’da boşaltılan, imha edilen binlerce köye bir bakmak bile yeterli. Ama bize anlatılan hikâye sadece terörle mücadele hakkında. Aksini hele asıl terörün devlet terörü olduğunu söylemek ise vatan hainliği anlamına gelmekte. Ve hatta buna dair öfkeyi ve şiddeti Şebnem Korur Fincacı’ya karşı ortaya konulan ölçüsüz tepkiden bile çıkarmak mümkün.

Eski Türkiye’nin aranacak pek fazla bir şeyi yok gerçi ama yeniyi arama umudumuzu da giderek yitirmekteyiz. Sadece bu ülke değil, etrafımızdaki coğrafyada da esenlik her geçen gün yitirilmekte. Oysa bunun için çok iddialı sözcüklere, pahalı yatırımlara, afili gösterilere ihtiyaç yok. Başımızın üstündeki uçak sesleri kadar otoyolların uğultusu da sadece bungunluğumuzu artırmakta, yoksa parlak bir gelişmenin coşkusuyla kanatlanmakta değil yüreklerimiz. Aliya veya Gandi gibii daha basit ve sade olanı aramaktayız. Ki Peygamber (as)’in asıl muradı da bundan başka bir şey değildi.

Sözgelimi Makedonya gibi hiçbir iddiası olmayan ama bizim bu gürültülü ülkemizde duyulduğunda hafakanların koptuğu anadille eğitim hakkının uygulanabildiği daha insani, daha mütevazı ve daha dingin yüzlerin ülkesini aramaktayız. Bırakın onlarca insanın öldüğü katliam gibi kazaların yaşanmasını umursamazlıkla geçiştirmeyi, basit bir usul hatası nedeniyle bakanların görevlerinden ayrılabildiği ülkeleri. Peki, bu vahşi kazaların gerekçesi ne: kalkınmak, cari açığı azaltmak, uygarlaşmak vs. Ya gerçekleşen ne? Giderek daha da tüketicileşen, dışa bağımlı hale gelen, hayatlarının anlamını yitiren kalabalıklar ve yozlaşmış şehirler…

Kısacası gerçeklik, bize sunulan bu ideolojik lafazanlıklardan oldukça farklı. Bir yanda açlık ve sefalet hüküm sürerken, öte yanda hiçbir devletlû konvoysuz gösterisiz şuradan şuraya gitmemekte. Oysa o küçümsediğimiz ülkelerde aynı kişiler yürüyerek gitmekteler işlerine. İnsanlara karşı yeryüzünün rableri edasıyla davranmamaktalar. Güzellemelerle şişirilmiş egolardan uzak olmalarından öte, şehirleri azman, yolları egzoz dumanlarıyla kararmış değil.

Bizim imkânlarımızın nasıl çarçur edildiğini ise ancak yabancı kaynaklardan öğrenebilmekteyiz: “Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’ne (SIPRI) göre, Türkiye’nin askeri harcamaları 2020’de 17,7 milyar dolar civarındaydı ve Türkiye, yüksek askeri harcama yapan ülkeler arasında 17. sırada yer aldı. 2009-2019 yılları arasında Türkiye’nin askeri harcamaları %27 arttı. İç güvenlik için yapılan harcamaları dikkate almayan SIPRI verileri, Türkiye’nin özellikle 2015’ten sonra askeri harcamalarının hızla arttığını gösteriyor. 2015 yılında 15,9 milyar dolar olan askeri harcamaların yıllık bazda artarak, 2019’da 20,4 milyar dolara ulaştığı görülüyor.” (Alıntı: https://www.mlsaturkey.com/tr/savas-butcesi-ve-silahlanma-bizden-neler-goturuyor/)

 

Kaynak: Farklı Bakış

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR