Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Davut GÜLER GÜLER


AK Parti ? MHP İttifakı Kurulurken Bu Günlere Gelişimizin Kısa Değerlendirmesi (2)

Partisi iktidar, kendisi yasaklı olan bir genel başkan vardı. Bu hali dış dünyaya izahta zorlanan muhalefet ve iktidar, bir formülle bu problemi çözdü ve bir ara seçimle Tayyip Bey, Siirt´te vekil seçildi. Böylece Tayyip Bey başbakanlığı Abdullah Gül´den


Bir önceki yazımızda; ?57. Hükümeti kurmak için yetki alan Ecevit, Bahçeli önderliğindeki MHP´nin de içinde olduğu, 354 Milletvekilinin oyunu alarak ANASOL-M Koalisyon Hükümetini kurmuştur.? demiştik, yazımızı bu paragrafla sonuçlandırmıştık ve kaldığımız yerden değerlendirmemize devam edelim...

Üç yıl süren, Ecevit önderliğindeki Anasol-M hükümeti zamanında büyük olaylar oldu;

17 Ağustos Gölcük, 12 Kasım Düzce depremleri yaşandı. Birçok bankanın içi boşaltıldı, 19 Şubat 2001- MGK Toplantısı´nda Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında yaşanan gerginlik sonrası malum 2001 Krizi oldu.

Malikrizle boğuşan hükümete bazı çevrelerce, çıkış yolu olarak, Kemal Derviş önerildi. 2 Mart 2001´de ABD´den çağrılan Kemal Derviş, davete icabet etti ve uluslararası sermayenin desteğini almak için 3 Mart 2001´de ?Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı´ yapıldı?

Hükümet ortakları sıkışmıştı, sıkışan sadece Ecevit değil, koalisyon ortağı olan Bahçeli de aynı sıkışmışlığı yaşıyordu; ?AB´ye Uyum Yasaları´ adı altında Meclis´e getirilen ?Kürtçe Eğitim´, ?İdamın Kaldırılması´, ve ?Kürtçe Yayın´ devam etmekte olan AB ile katılım müzakereleri gibi konular yasal çözüm bekliyor, bu hal Bahçeli´yi zorluyordu.

Bahçeli; 7 Temmuz 2002´de, Bursa/Keles´te düzenlenen 11. Kocayayla Türkmen Kurultay´ında fikrini ortaya koydu; 1 Eylül´de Meclis´in olağanüstü toplamasını ve 3 Kasım´da erken seçime gitmesini önerdi. Gündemi yine Bahçeli belirliyordu.

31 Temmuz´da koalisyon ortakları bir araya gelerek 3 Kasım´da erken seçime gitme kararı aldı.

KapatılanFP´nin(Fazilet Partisi) yerine Gelenekçi kanat SP´yi (Saadet Partisi) kurmuş, Lideri Recai Kutan, Yenilikçi kanat da Adalet ve Kalkınma Partisini (AK PARTİ) kurmuş, lideri Recep Tayyip Erdoğan olmuştu.

3 Kasım 2002 erken Milletvekili Seçimi yepyeni bir meclis aritmetiği çıkarmış: Ak Parti-365 Milletvekili; CHP-177 Milletvekili; bağımsızlar, 8 Milletvekili çıkarmış; DYP, MHP, Genç Parti, DEHAP ve ANAP seçim barajının altında kalmış ve meclise vekil gönderememişlerdi.

2002 seçimleri ilginç bir tablo ortaya çıkardı; %55, 550 Milletvekiline tekabül ederken, %45 Mecliste temsil edilmiyordu. Yeni kurulmuş bir parti neredeyse Anayasayı değiştirecek bir çoğunluğa sahip olmuş, erken seçim kararı alınmasını isteyen MHP ise meclis dışı kalmıştı.

Türkiye´de yeni bir dönem başlıyordu; bir yıl önce büyük bir ekonomik kriz geçirmiş bir ülke, sorunlarla boğuşurken çıkış yolu olarak seçime gitme kararı almış, seçim, tek başına bir partiyi iktidara taşımıştı. Ancak iktidar partisinin Genel Başkanı yasaklıydı ve milletvekili olamamıştı.

Partisi iktidar, kendisi yasaklı olan bir genel başkan vardı. Bu hali dış dünyaya izahta zorlanan muhalefet ve iktidar, bir formülle bu problemi çözdü ve bir ara seçimle Tayyip Bey, Siirt´te vekil seçildi. Böylece Tayyip Bey başbakanlığı Abdullah Gül´den devraldı.

Tek parti iktidarı daha reformcu ve özgürlükçü bir politika izledi. Koalisyon hükümetlerinin çözemediği sorunları, güçlü şekilde gelen tek parti hükümeti bir bir çözerek, iç ve dış kamuoyu desteğini günbegün daha da artırdı. Bir yandan güzellikler yaşanırken, bundan rahatsız olan kesimler de vardı:

Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimi statükoyu seferber etmişti. Cumhuriyet Gazetesi tarafından başlatılan "Tehlikenin farkında mısınız?" kampanyası meyvesini vermiş, bir dizi "Cumhuriyet mitingleri" tertiplenmişti. 16 Nisan 2007´de Cumhurbaşkanı Sezer´in görev süresi doluyordu. Statükocu çevreler, ?Başbakanlığı kaptırdık fakat, Cumhurbaşkanlığına eşi başörtülü birisi zinhar çıkamazdı ve çıkmamalıydı!? düşüncesindeydi.

Statüko;Seçilecek Cumhurbaşkanının kendi yaşam tarzlarını benimsemiş birinin olması noktasında ellerindeki kozları bir bir kullanıyorlardı. Cumhuriyet mitinglerine, 27 Nisan e- muhtırası ile, Sabih Kanadoğlu vasıtasıyla; "367 Kuralı" da eklenmişve bir birini takip eden bir dizi problem yaşanmıştı?  

Hükümet erken seçim kararı alarak oyunu bozdu.22 Temmuz 2007´de Genel Seçimler yapıldı; AK Parti-341, CHP-112, MHP-70, Bağımsızlar (DTP)-26 Milletvekili çıkardı?

Yeni hükümet Mecliste güven oyu aldıktan sonra ilk işi 11. Cumhurbaşkanını seçmek oldu. Devlet Bahçeli liderliğindeki MHP, 70 Milletvekiliyle Meclise girerek düğümü çözdü. Meclis Genel Kurulunda yapılan 3.cü tur oylamada 339 oy alan Abdullah Gül Türkiye´nin 11. Cumhurbaşkanıseçildi.

AK Parti Hükümeti, Cumhurbaşkanını halk seçsin önerisini halk oyuna götürme kararı almış, Anayasa değişikliği referandumu, 21 Ekim 2007´de yapılmış, Türkiye Halkı %68evet´le değişikliği onaylamıştı, hayır oyları %37´lerde kalmıştı. 

Peki Bahçeli oyun kuran mı, yoksa pragmatist bir kişilik mi?

Sorusunun cevabı ne olabilir; Osmanlının son zaman aydınları, ?Ülke Nasıl Kurtulur?? hep onu tartışmışlar, her bir aydın kendi ideolojik bakışına göre reçeteler sunmuş. O aydınlarından biri olan Yusuf Akçura o çetin soruya Türk milliyetçiliğinin ilk manifestosu kabul edilen "Üç Tarzı Siyaseti" çalışmasını 1904´de yayınlamıştı. Bu çalışma; ?Milliyetçilik, Osmanlıcık ve İslamcılık? paradigmasını içermektedir ve bu ideolojik bakışta, Akçura´nın sunduğu paradigma ?Milliyetcilik?tir.

Parçalanan Osmanlı toprakları üzerinde kurulmuş, birçok ülkeden biri olan ve ?Misak-ı Milli? sınırları içinde kurulan, aynı zamanda Osmanlının bakiyesi olan Türkiye; İkinci Meclisle başlayan süreçte post modern darbeyle ?İslam Milleti? paradigması Türk Milleti´ne; oradan da ?Milliyetçiliğe? evirilmiş, Yeni Türkiye Devletinin resmî ideolojisi ?Türk Milliyetçiliği? olmuştu.

Devlet Bahçeli; Türkiye siyasetinde, Milliyetçiliğe inanmış ve onun mücadelesini veren bir siyasetçidir. İttihatçı Enver Paşa´dan Turancılığı, M. Kemal´den ?Yurtta Sulh Cihanda Sulh? ilkelerini alarak, içten kabullenmiş ve onun mücadelesini veren bu sentezinin, yılmaz savunucusu bir Türk Milliyetçisidir.

Devlet Bahçeli,14 Ocak 2018 tarihinde, bir açılış için gittiği Osmaniye´deki konuşmasından sonradönüş yolunda Aksaray´da verilen molada, tam da ortaya koyduğumuz tezi doğrulayan şu sözleri söylemişti;

"96 yıllık Cumhuriyet, 624 yıl ayakta kalmış olan, Osmanlı İmparatorluğu´nun enkazı üzerine kurulmuş oldu. Cumhuriyet kurulduktan 23 sene sonra çok partili siyasi hayata geçildi. Yani 1946´dan 71 yıl sonra Türkiye bu defa Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi´ne geçti. BuCumhuriyet tarihinde siyasi hayatta üç önemli dönemdir. ?Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi´ de yeni bir dönemin başlangıcıdır."

Devlet Bahçeli´yi siyaseten radikal bir değişikliğe iten ve makas değiştirerek Recep Tayip Erdoğan´ı açıkça desteklemesinin gerekçelerini anlama çabamızı sürdüreceğiz:

Bir Türkiye partisi olan AK PARTİ; kendisine büyük anlamlar yüklemiş bir siyasi kadronun oluşumuydu. Türkiye´nin sorunlarını çözme taahhüdüyle iktidara talip olmuş olan AK PARTİ, halkın her kesiminden olumlu teveccüh görmüş ve tek başına iktidar olmuştu.

İktidar süreci bu kadroya, Türkiye´nin kronik sorunlarını çözme imkânı vermişti:

Ak Parti iktidar olduğunda, kucağında bulduğu sorunlar;

Avrupa Birliğiyle sürdürülen müzakereler, yerlerde sürünen gayri safi milli hasıladan halkın aldığı pay, bu durumun oluşturduğu sosyal problemler ve milli hasıladaki payın yükseltilmesi gibi problemlerdi?

Dindar-mütedeyyin halkın özgürlüklerini kısıtlayan laikçi kesimlerin mevcut yasaları "yasakçı" bir anlayışla yorumlamaları ve yine kronikleşmiş bir sorun; Türkiye Devletine maddi ve manevi büyük maliyet yükleyen "Kürt Sorununun" getirdiği sıkışmışlık vs.?

İmparatorluk bakiyesi bir ülke olarak Türkiye; kendi içindeki sosyolojiye "Ulus Devlet? paradigmasının cevap verememesi, AK PARTİ iktidarını "Sistem Arayışına? yönlendirdi, ?yeni bir anayasa? vadini sürekli gündemlerinde tuttular.

Adalet ve Kalkınma Partisi isminde de anlamlandırıldığı gibi ?Kalkınma? taahhüdünde bulunan ve bu taahhüdü gerçekleştirebilmek için o ?Ülkenin Güvenlik Sorunu?nu öncelikle çözmesidir. Ülke coğrafyasının belirli bir parçası olağan üstü bir hal yaşamaktadır. Bu bölgedeki ?güvenlik sorunu? ülke kaynaklarının önemli kısmını bu sorunun getirdiği problemlere aktarmaktadır.Verimli olan bu coğrafya (tarım ve hayvancılık) büyük oranda atıl bir haldedir. Gerek parti olarak taahhüdü ?Kalkınma? gerekse de ülke gerçekliği olarak yaşanan ?güvenlik sorunu? çözülmelidir. Çünkü ?sermaye? güvenli olmayan bir limana yanaşmaz.

İmparatorluktan devraldığı coğrafyadaki ilk kurucu Mecliste Lazistan, Kürdistan, vb. gibi tanımlamalar varken hatta birinci Mecliste bu coğrafi tanımlamalarla vekiller adlandırılırken, misalen Kürdistan ve Lazistan vekilleri gibi, ikinci Mecliste belli bir kesim işi kitabına uydurarak saray içi bir darbeyle ?paradigma´ değiştirerek ´Ulus Devlet Paradigma´ sını tercih etmiş veya ona evirilmiştir.

Bu köklü değişiklikler devam etmiş, Türkiye´nin sosyolojisi ve coğrafyası yeniden tanımlanarak; ?Ulus Devlet Paradigma´ sına göre başkent Ankara´nın doğusu, batısı, güneyi, kuzeyi, Karadeniz, Akdeniz, Marmara Denizi ve Ege Denizi bu isimlerle birleşerek, örneğin; Doğu Anadolu Bölgesi, Karadeniz Bölgesi gibi yedi bölge olarak Türkiye sosyolojisinin coğrafyası yeniden tasnif edilmiştir.

?Ulus Devlet Paradigma´ sının gereği; Kürtler ve diğer bileşenlerin, inkârcı, asimilasyoncu ve ötekileştiren bir siyasetle nötrleştirilmesidir.

İslam Milleti üst kimliği altında olan, tüm unsurlar tasfiye edilerek, Türk Milleti üst kimliği altında, Kürtler ve diğer diğer bileşenlerin, kültürel ve folklorik olarak görülmesi gibi bir duruma indirgenmesidir?

Bir yandan İslam dünyasının geri kalmışlığı, bir yandan Müslüman halkları, baskıcı yönetimler tarafından sıkıştırılmışlığı, devletler düzeyinde dağınıklığın ve siyasal birlikteliğin olmayışından mülhem, Türkiye ve İslam dünyasının bir özgül ağırlığının olmayışı?

Sorunlar bağlamında, dahasının da olduğu yadsınamaz bir gerçekliktir. Ak Parti, 2002 Kasım iktidara geldiği günden bugüne; her alanda çıtayı yükseltmek için bu sorunlarla uğraşıyor.

Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK PARTİ; Yüklendiği misyon itibarıyla gerek misyonu ve gerekse kendi gerçekliği bağlamında çözüm bekleyen birçok problem olduğu bilinmektedir. Bu realitelerden hareketle birkaç doneyi vererek konuyu bir sonraki yazıyla sonuçlandırmak istiyorum.

 

 

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR