Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


İsmail Hakkı Güleç


AHLAK ADALET  

İsmail Hakkı Güleç'in yeni yazısı


                        AHLAK ADALET  

      İnsan hayatının temel kavramlarından birisi belki de en önemlisi ahlak kavramıdır. Kavramlar bizim düşüncelerimizin elbiseleridir aynı zamanda.

         Ahlak hayatın her alanına giren bir kavramdır. Bütün Peygamberler ve bilge kişiler bu kavramı öğretisine almış, tarih boyunca bunun mücadelesini vermişlerdir.

         Şüphesiz ahlakın birçok boyutları vardır. Hayatın temeli ahlak ise; tavanı da adalettir.

         Bugün maalesef insanlık; bu iki hayati kavramı kaybettiği için kafasını duvardan duvara vurmakta bir türlü huzuru, sükûnu bulamamaktadır.

         Bu konu insanların birçoğunun gündemine bile girmemektedir. Bu kavramlar, sanki bir kısım aydın, okuyan, araştıran, entelektüel birikimi olanların gündemi(!) imiş gibi yanlış bir algı söz konusudur.

         Ahlak adalet ilişkisi kadar önemli konu ve kavramlardan biriside ahlak siyaset, ahlak ticaret, ahlak paylaşmak, ahlak ahit, ahlak sosyal adalet vs. diyebiliriz.

         Şüphesiz dinin ve hayatın temeli bu kavram üzerine oturur ve şekillenir. Akif’in dediği gibi; Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır. Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.

        

         Bir medeniyet ancak bu kavramlara önem verdiği oranda doğar, büyür ve de gelişir. Adalet ve ahlak olmazsa olmazımızdır. Şu hayatta aşımız, ekmeğimiz olmasın ama adalet ve ahlakımız olsun.

         Ahlakını kaybedenler her şeylerini kaybetmişlerdir. Şüphesiz sözünde bir ahlakı vardır. Ahlakın zıttı ise şehvet, şöhret, şekavet olarak telakki edebiliriz.

         Bizim medeniyetimiz tarihte dünyaya bu noktada ahlak ve adalet dersi vermişler, bunun mücadelesini sonuna kadar sürdürmüşlerdir.

         Ahlak ve Adalet sadece Müslümanların bir özelliği değildir.  Bunlar evrensel kavramlardır. Bizler hakkı, hukuku, adaleti ayakta tutmak, onun ikamesi için var gücümüzle çaba göstermek zorundayız.

         Adalet talebimiz hiçbir zaman bitmemeli hep onun idame ve ikamesi için adeta savaşmalıyız. Adalet neyi gerektiriyorsa onu hiç geciktirmeden derhal uygulanması, icra edilmesi için hemen harekete geçmeliyiz.

         Çünkü şunu çok iyi biliyoruz ki geciken adalet, adalet değildir. Adaletin zıddı ise zulümdür. Şüphesiz Allah (cc) zalimleri sevmez.

         Adalet; hak sahibine hak ettiğini hak ettiği oranda, hak ettiği zamanda vermektir.

         Hayatta her şey gecikebilir ancak adalet gecikmez, gecikmemeli. Hz. Ömer (r.a) bir sözünde şöyle der; eğer Fırat’ın kenarında bir koyunu kurt kapsa adli ilahide Allah (cc) onu Ömer’den sorar!

         Şüphesiz Allah (cc) kullarına karşı çok adildir. Onlara asla zulmetmez. İnsanlar kendi kendilerine zulüm eder.

         Bugün dünyada maalesef zulüm kol geziyor, zalimler her köşeyi tutmuş vaziyette; mazlumlar ise inim inim inlemektedir.

         Bu konuda insanlığın öznesi, vicdanı, sözcüsü ve avukatı olması geren Müslümanlar ise uyuyor. Örgütsüz, güçsüz, mecalsiz, meadsiz, aciz, dağınık, yenik, yılgın, pasif bir konumdalar maalesef.

         Bizler kim olursa olsun zalime karşı mazlumdan yana olmak zorundayız. Bu durum keyfi değil zaruri, imani, İslami bir durumdur.

         Zulme ve zalimlere karşı asil bir duruşumuz olmalıdır. Onlara karşı sesimizi ve sözümüzü olabildiğince yükseltmeliyiz.

            Zulüm, ahde riayetsizlik ve hile denilen üç kötü haslet kimde varsa zararları yine kendisine dokunur

         Ey zalim çek elini mağdur ve mazlumun üzerinden. Bu konuda en kötüsü ise;  mazlumun zulmün farkında olmaması, zulme sessiz ve seyirci kalmasıdır.

         Masumiyet bir çocuğun katliamdan önce annesine sorduğu soruda saklıydı.. Anne küçük çocukları küçük kurşunlarla vururlar değil mi? Çünkü küçük kurşunlar canımızı acıtmaz.

         Bugün sözde İslam (!) ülkelerinde ahlakın ve adaletin esamesi bile okunmuyor. Bu kavramlar bizim coğrafyamızdan uçup gittiler. Yakın bir zamanda da gelecek gibi görünmüyorlar.

         Adalet beklemekle gelmez. Sözde adalet olmaz. Adımızın başına adalet yazmakla adil olamayız, Allah bizi adil olup olmadığımızdan; birde adaletin tesisi için ne tür bir mücadele, bedel ortaya koyup koymadığımızdan hesaba çekecek.  Zulmedenler hangi akıbete uğrayacaklarını göreceklerdir. (26/Şuara: 227)

         Şayet bizler velev ki aleyhimize de olsa hakkı söylemekten, hakka şahitlik etmemizden asla vazgeçmememiz gerekir.

         Şu dünya da insan ahlakıyla yaşar. Ahlak ve adalet önce yüreklerde, vicdanlarda makes bulmalı, yer etmelidir,

          Ahlak bu dinin en temel ve vazgeçilmez, olmazsa olmaz bir özelliğidir. Ahlaki özelliklerini yitirmiş, çapsız,  ilkesiz, bedelsiz, menfaat ve çıkarını adeta kendine ilah edinmiş kişilerden ne kendine nede insanlığa asla fayda gelmez.

         Dünyevi getirisi ne olursa olsun; duruşumuzdan, ahlakımızdan asla ödün vermemeliyiz. Her konuda adil ve asil bir duruşumuz olmalı. Bu duruşumuzu asla bozmamalıyız.

         İzzet, şeref, onur ve haysiyet ahlakımıza ve adaletimize temayüz etmelidir. Dostlarımızı bırakın, düşmanlarımız bile; bu adil, asil, ahlaki duruşumuza şapka çıkarmalı, hakkımızı teslim etmelidir.

         Ahlak ve adalet duygusu bir ırkın, rengin, bölgenin veya dinin konusu ve malı asla değildir. Hangi renk, ırk, din sahipleri onu sahiplenir yaşaması, kök salması için gayret sarf ederse orada neşvü nema bulur gelişir, serpilir, büyür ve de meyvelerini verir. Ahlakın meyvesi adalettir.

Şüphesiz ahlaklı toplumlar ahlaklı fertlerden oluşur.

         Her şart ve koşulda illa ahlak illa adalet.  Bu konuda rabbimiz kitabında şöyle buyuruyor;

            Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendiniz, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın, (şahitliği) eğer, büker (doğru şahitlik etmez), yahut şahitlik etmekten kaçınırsanız (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır. (4/Nisa: 135)

Ve herhalde sen, pek büyük bir ahlak üzerindesin. (68/Kalem: 4)   

Şüphesiz önce kendimize, sonra ailemize, komşularımıza, akrabalarımıza, tüm insanlara hatta tüm yaratılmışlara karşı adil olmalıyız, ahlaklı olmalıyız. Ebu Huriye’nin rivayet ettiğine göre,

Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“Ben, (başka değil, sadece) (iyi), güzel ahlâkı tamamlamak (uygulamak) için gönderildim.” (HM8939 İbn Hanbel, II, 381)

Adil, ahlaklı, yaşanabilir bir dünyada buluşmak dileğiyle.

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR