Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Seyit Ahmet UZUN


AHİRET FAKİRLERİN YATIRIM YERİ Mİ?

Seyit Ahmet Uzun'un yeni yazısı;


Ahiret inancı sadece fakirlerin umudu ve gelecekte mutlu olacakları yer mi? Yani ahirete sadece fakirler mi inanmaktadır? İslam’a ve onun temel öğretilerine inkâr, alay ve nefret düzleminde bakanlar gerici bir zihniyete sahiptir. Çünkü bir türlü demokrat bir bakış açısına sahip olarak insanların inançlarına ve yaşamlarına tahammül edememektedirler.

Sözde özgürlüğünü savunurken toplumun genelinin inandığı dinin ilkelerini her fırsatta alay konusu edinmek ancak dogmatik ve bağnazlıktır.  Herkesi kendisi gibi düşünmek ve yaşamak mecburiyetinde gören anlayış, insanlığı kendilerinin dar ufuklarında boğmak istemektedir.

Ahiret inancı İslam’ın en temel ilkelerinden birisidir ve sadece fakirlerin değil inanan her insanın yatırım yeri gördüğü bir gelecektir.

Ayşenur Arslan bir programda konu yatırım, ekonomiyken söz yine dönüp dolaşıp içinde sakladığı kine ve nefrete gelir. Dil kovası kalpte ne varsa onu çıkarır. Kin ve nefretle kararmış bir kalpten sadece alaycılık ve nefret söylemi çıkar. “Zenginin yatırım aracı; borsa, altın ya da konut olurken fakirlerin yatırım aracı da şudur; “Ahiret, cennet, sabır, onlar da öbür dünyaya yatırım yaptıklarını düşünüyorlar.”

Ancak düşünce fakirleri hayatı sadece dünya olarak gördükleri için ahiretin de sadece fakirlerin olduğunu sanabilirler. Bununla alay ederken geçmişte yaşamış İslam ve Müslümanlarla alay edenlerle ortak noktada buluşmaktadırlar. Çünkü İslam düşmanları demokrasiyi, özgür düşünceyi, özgün yaşamı sadece kendileri için bir nimet görürler.

Montaigne denemelerinde günümüz İslam düşmanlarının ağzına bir parça bal çalarak onları da kendisi gibi düşünmeye sevk etmektedir. Montaıgne’nin denemeleriyle fikir dünyalarını besleyenler onun şu düşüncelerini her zaman zevkle paylaşmaktadırlar.

“Allah ve Muhammet, Müslümanlara, halılar döşeli, altınlar, zümrütlerle süslü, en güzel kadınlarla, şaraplarla, acayip yemeklerle dolu bir cennet vaat ederken içlerinden gülüyorlardı ikisi de ve ağzımıza bir parça bal sürüp bizi dünyadaki isteklerimize uygun hayal ve umutlara düşürmek için mahsus bizim insani ve maddi tarafımıza sesleniyorlardı.”

Bir düşünceyle alay, o düşünceye karşı yeterli bir bilgi birikimi olmayan insanların başvurduğu bir acziyetten başka bir şey değildir. İslam’ın ilk dönemine gidersek o zamanın en zenginlerinden Hz Hatice, Hz Ebu Bekir, Hz Osman, Hz Abdurrahman bin Avf vb birçok insan İslam inancını insan onurunu koruyan bir unsur olarak görerek ahirete yatırım yapmıştır. Günümüze gelince “Ahiret fakirlerin yatırım yeri” sözüne gelince aslında zengin Müslümanların hepsine karşı bir karalama ve aşağılamadır. Galiba zavallının yanında hiç zengin Müslüman yok! Veya zenginliği Müslümanlara yakıştıramıyor zavallı!

Kafasını inançsızlık kumuna gömen birinin etrafında yaşayanlardan haberinin olmaması tabi ki doğaldır.

Dünyanın gelmiş geçmiş en zengin insanı olan ve ahirete de yatırım yapmayı ihmal etmeyen Mansa Musa Müslümandır. Bu sadece bir örnekti. Şayet günümüzü ve dünya geçmişini zengin Müslümanlar diye taratacak olursa nelerle karşılaşacağını gördüğünde kendisi de cahilliğine şaşacaktır. Ve ahiretin sadece fakirlerin değil, mutlak adaletin gerçekleşeceğine inanan herkesin yatırım yeri olduğunu görecektir.

Peki, ahiretle alay edenler ve hayatı sadece dünyadan ibaret ve ahireti sadece fakirlerin yatırım yeri görenler sonlarının nasıl olacağını, Kur'an da yatırımını sadece dünyaya yapan Karun’un sonunda görecektir.

“Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma. Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez.

Karun ise: O (servet) bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi, demişti. Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı olan kimseleri helâk etmişti. Günahkârlardan günahları sorulmaz (Allah onların hepsini bilir).

Derken, Karun, ihtişamı içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar: Keşke Karun'a verilenin benzeri bizim de olsaydı; doğrusu o çok şanslı! dediler.

Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise şöyle dediler: Yazıklar olsun size! İman edip iyi işler yapanlara göre Allah'ın mükâfatı daha üstündür. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir.

Nihayet biz, onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Artık Allah'a karşı kendisine yardım edecek avanesi olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi.

Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: “Demek ki, Allah rızkı, kullarından dilediğine bol veriyor, dilediğine de az. Şayet Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay! Demek ki inkârcılar iflâh olmazmış!” demeye başladılar.

İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere veririz. (En güzel) âkıbet, takvâ sahiplerinindir.” Kasas/77-83

Niyet hayır akıbet hayırdır. Ve ahiret inanan bütün insanların yatırım yeridir. Çünkü bu dünya sadece aldatıcı güzellikten başka bir şey değildir. Bu güne kadar dünyada baki olan hiçbir insan olmadığı gibi servetinin kendisini kurtardığı bir insan da olmamıştır.

 

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR