"İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel olan davranışla sav; o zaman bir de göreceksin ki seninle aranızda düşmanlık bulunan kimse kesinlikle sıcak bir dost oluvermiş!" (Fussilet-34)
"Bu sonuca ancak sabırlı olanlar ulaşabilir, yine buna ancak (erdemlerde) büyük pay sahibi olanlar ulaşabilir." (Fussilet-35)
"Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et; onlarla en güzel yöntemle tartış. Kuşkusuz senin rabbin, yolundan sapanların kim olduğunu en iyi bilendir; O, doğru yolda bulunanları da çok iyi bilir..." (Nahl-125)
Nereden ve nasıl başlayacağımı kestiremiyorum…
Çünkü hayatta o kadar çok hadise ve tartışma var ki insanın kafası allak bullak oluyor.
Yeryüzü tarihi, insanlık tarihi, İslam tarihi, medeniyetler tarihi ve beraberinde günümüze kadar gelen düşünceler, fikirler, yaklaşımlar, tevil ve yorumlar…
Dünden bugüne herkes kendi görüşünü savunmuş ve hakikat olduğunu dile getirmiştir.
Doğruluğunu ispat için belki bin dereden su bile getirmişlerdir.
Dine bakış açıları, dini anlama ve yorumlama biçimleri süregelen tartışmalarla halen varlığını devam ettiriyor.
Tarihte birçok değişik düşünce biçimi olmuş, çelişkili, akla, mantığa aykırı fikirler ve yaklaşımlar zaman zaman dile getirilmiş ve şiddetli tartışmalara sahne olmuştur.
Gerek geçmişte ve gerek günümüzde dile getirilen bu tür ve benzeri düşünceleri doğal ve makul karşılamak lazım.
Son kertede gerek basında ve gerek sosyal medyada, zatın Vahiy hakkında beyan ettiği düşünceleri bir hayli tepki topladı.
Aslında bunu ilk dile getiren o değil.
Tarihte bir çok şahsiyet, adına yazar mı dersiniz düşünür veya mütefekkir mi dersiniz, bu minvalde düşünceler dile getirmişlerdir.
Bu zatın Düşüncelerine katılmayabiliriz….
İsteyen katılmakta serbesttir…
Fakat burada asıl dikkatimizi çeken şey, onun lince tabi tutulması ve hedef gösterilmesi.
Nazarımda önemli olan şey onun eleştirilme biçimi.
Hedef gösterilerek kâfir ilan edilmesi zındık ve mürted gibi kelimelerle yaftalanması ve toplumdan dışlanması.
Bana göre bu tür davranışlar son derece yanlıştır ve bir karşıt eleştiri biçimi olamaz.
Ucuz kahramanlık sergilenerek meselenin hasıraltı edilmesidir.
Varsa bir yara bu yarayı tedavi edecek doktor olmalıdır.
Bakıyorum da bu iş; kafir, zındık, mürted’den öteye gidememiş tekrarlanıp tekrarlanıp duruyor…
Meselenin çözümü hala askıda…
Varsa delilin ya da ilmi birikimin, fikirsel ve düşünsel alanda onunla mücadele edebilmelisin.
Önemli olan, sorumluluk sahibi, bu alanda akademik kariyer yapmış aydınların olaya bakışı ve karşıt düşünce geliştirmesidir.
Burası dünya..
Farklı farklı fikirlerin şekillendiği bir diyardayız .
Bu her zaman ve mekânda olacaktır.
Asıl olması gereken, varsa aykırı bir düşünce bunu daha akılcıl bir fikirle çürütme metodunu kullanarak etkisiz hale getirebilmemiz.
Böyle bir fikirsel yöntem kullanılarak karşıt görüşü çürütme, aynı zamanda toplumlarda fitne ve fesat çıkarmaya çalışan şer odaklarının önüne bir set çekme işlevi görür ve onları da etkisiz hale getirir.
Şiddet ve tekfir dili toplumları felakete götürür…
Bu nedenle bizler, yarınlarımızı sağlam temeller üzerine bina etme cehd ve gayreti içerisinde olmalıyız.
Yarınlara ve geleceğe yürürken bizleri ayakta tutacak diri capcanlı kılacak olan kaleme tutunmalı, kalem tutan ellere sahip çıkmalı ve gençliğimizi kalemle buluşturmalıyız.
Çünkü Kalemi güçlü olanın fikri de düşüncesi de delili de güçlü olur.
Geleceğe güvenle, sağlam ve emin adımlarla yürüyebilmenin yolu kalem tutan ellerden geçer.
Bu nedenle bizler kaleme önem vermeli ve kalem gibi dimdik durmalıyız.
Bir düşünceye düşünce ile karşılık verebilme donanımına sahip olmalıyız.
Aziz İslam’ı ve kutlu vahyi Koruyup kollayacak olan, şüphe uyandıracak fikir ve beyanatlardan muhafaza edecek olan kalem ve fikirdir.
Gelecek ve yarınlar bir düşünceye kalem ve düşünce ile karşılık verip o düşünceyi çürütebilenlerindir.
‘’Çünkü o kalemle yazmayı öğretti’’ (Alak suresi 4.ayet)
