Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Sait ALİOĞLU


Gazze; Batılı Düşünürler İçin Bir Sınav Konusu

Sait Alioğlu'nun "yeni" yazısı...


-İsrail’e yandaş olanlar ya da ona karşı çıkanlar-

Bundan önce, “Jürgen Habermas; Diyalogun Terki ve Batı’nın Kibrine Yenilmek” başlıklı bir yazımız yayınlanmıştı.(1)
O yazımızda, dünya çapında “haklı” bir üne sahip bulunan Alman düşünür Jürgen Habermas’ın, Batı’da olduğu üzere İslam dünyasında da bir üne sahip olduğunu, eserlerinin büyük bölümünün Arapça ve Farsçaya çevrilip okunduğunu ve dolayısıyla onun bu tanırlılığına işaret etmiş; onun, Abu Dabi’den(BAE) büyük bir ödül kazanmasına rağmen kendisine gelen eleştirilerden dolayı verilecek olan ödülü reddettiğini belirtmiştik.

Onun, bu ödüldü reddetmesine binaen, İslam bilimci ve yazar Stefan Weidner, “Müslüman Cesareti ve Alman Korkusu: İletişim Filozofu Diyaloğu Reddediyor” başlıklı makalesinde bu durumu değerlendirirken, bunun Arapların köklü bir kültürel diyalog kurma çabalarını baltaladığını ve aynı zamanda bununla Batı’nın, kendi ahlaki kibrini ortaya koyduğunu belirtiyor.(2)

Burada, Batı’nın, dünya karşısında “haklı ya da haksız” elde ettiği başarıların gölgesinde oluşan ve onun esas kimliğini de yansıtan kibri karşısında Habermas’ın, “alacağı” ödülü reddetmesi, onun insanların bir hayli ilgisini çeken düşüncelerinin de bir anlamının bulunmadığını göstermesi açısından ilginçlik içermektedir.

Bundan dolayı, Batı, “Gazze’de yaşananlara karşı verilen reaksiyonda gerçek yüzünü göstermiş oluyor. Zira birçok Batılı düşünür ve entelektüel, kendilerini, dünyanın gözü önünde yaşanan katliama yönelik, ya tarihin yanlış tarafında konumlanıyor, ya da güçlü bir tepki vermekten çekiniyor…

“Bu durumun en güçlü göstergesi ise ünlü Alman filozof Jürgen Habermas’ın da imzaladığı bildiri oldu. Zira Habermas, imzaladığı bildiri ile belki de Batı dünyasının yüzyıllardır aydınlanmacı düşünce ve anlayış üzerinden kurduğu ve tüm dünyaya dayattığı değerler dünyasının temelindeki sorunları tüm dünyaya gösterdi. “(3)

Bu vahim durum bir açıdan bakıldığında; Habermas ve onun gibi düşünüp, hareket edip “Hamas bahanesiyle Filistin’e bigâne kalan” oradaki zulme gözlerini yumarak ve kulaklarını tıkayarak Batı’nın var olan hegomonyasına halel getirtmek istemeyen birçok Batılı düşünürde, sözde bu şekilde hareket ederek, hegomonya düşüncesi üzerinden ahlakiliği değil de, kendilerini aklamayı, ya da avantaj sağlamayı yeğlemişlerdir.

Cemil Meriç, “Kırkambar” adlı eserinde “düşünme eylemi üzerine şu ifadeleri kullanır; “Düşünmek muammaları çözmek, karanlıkları aydınlatmak… düşünmek savaşmaktır.

Bir nesil uğruna, bir millet uğruna, bir medeniyet uğruna savaşmak. Mukaddeslerin emrinde olmayan her düşünce, şuursuz bir debeleniş.”

O, düşüncenin seyri ve usulünü göstermiş ve düşünce adamının yerinin fikir ve sanat kavgasının ateş hattı olduğunu ifade etmiştir. Kendini ateşe atmak, düşünce adamının insanlık onurunu, vicdanîliği ve erdemi korumak adına yapacağı temel eylemlerden biridir. (4)

Düşünmek “muammayı çözmek, karanlıkları aydınlatmak ve onlara yönelik bir savaş ise, burada Habermas’ın sözde düşünsel eylemlerinin onların körlüklerini değiştirmediği ve karanlığa işaret ettiği söylenebilir.

“İşgalci bir terör örgütü konumunda olan İsrail’in yaptığı bu vahşeti görmezden gelerek sadece Hamas’ın direnişini “aşırı bir vahşet” olarak görme aymazlığı, Jürgen Habermas ve aynı düşüncedeki düşünürlerin okumalarının ve bilgilerinin, körlüklerini değiştirmediğini ortaya çıkartmıştır. Soykırımı insanlığın gözü önünde işleyen bir terör devletinin yanında saf tutmaları bu düşünürlerin düşüncelerinin de ne kadar sakat bir temele oturduğunu göstermektedir. İsrail’i savunmaları, olsa olsa holiganlığa ve soykırım suçuna ortak olmak anlamına gelmektedir.”(5)

Sadece Habermas mı? Tabii ki de hayır!

Konuya bir örnekte Zizék…
Sloven filozof Slavoj Zizék, Frankfurt Uluslar arası Kitap Fuarı’nın yetmiş beşinci oturumunda yaptığı konuşmasında, Hamas’ın, İsrail’e yönelik 7 Ekimdeki Aksa Tufanı operasyonu hakkında yaptığı konuşmasında şaşkınlığa yol açmıştı.

Zizek, konuşmasında kullandığı “Birisi durumun karmaşık arka planını analiz etme ihtiyacını dile getirdiği anda, genellikle (Hamas) terörünü desteklemekle veya haklı çıkarmakla suçlanır” ifadelerinden dolayı şaşkınlıkla karşılanmıştı.

O, yaşayan çağdaş bir düşünür olmasına ve esas müsebbibin İsrail olduğunu bildiği halde ve kınayacağı yerde, Hamas hareketini, İsrail’de iktidarı elinde bulunduran İsrail sağına benzetmesi, onun aslında ne demek istediğimi ortaya koymaktadır.

Bu arada BBC’nin de, onu, sarf ettiği ifadelerden dolayı şaşkınlıkla karşıladığını belirtmiş olalım…

Zizék ile birlikte, 2005 deki Danimarka’da vuku bulan Hz. Muhammed(s) ile ilgili karikatür krizi ve daha sonra ise Charlie Hebdo’da yayımlanan o karikatürlerin oluşturduğu kriz ve vuku bulan bazı saldırılardan hareketle, yönünü bu yana dönen insanların, olaya yönelik tek taraflı bir düşünce üretmeleri, seküler mantık açısından düşünüldüğünde normal bir şeymiş gibi değerlendirilir.

Bununla birlikte “yanlışlık kendilerinden sadır olduğu halde” seküler mantalitenin normal bir şeymiş gibi dinî değerleri de “ti”ye alabileceği gerçeği karşısında durmaya çalışan şahısların –ki bir kısmı da Batılı- adeta bir sınava tabi tutulduğu da gözden kaçmamalı.

Zizék’i konumu açısından kendine özgü ve her iki tarafa da, yine her iki çevrenin yapmış olduğu eylemlerin –karikatürleri yayımlamak ve ona karşı Müslümanların demokratik ve en önemlisi de hukukî yollarda sonuç almalarına yönelik bir yaklaşım içersinde bulunarak, bir açıdan “Burası Batı, burada Hz. Muhammed, ya da Hz. İsa fark etmez hemen herkes “ti”ye alınabilir, buna gücenilmemeli, onun yerine hakkınızı korumalı ve Batılı mantaliteyi özümsemelisiniz” yaklaşımı içerisinde, kendini gelinen süreçte, Batı’nın küresel liberal işleyişine adapte etmeye çalışan Batı solu(özellikle de Fransız solu) olarak değerlendirmekte ve buna katkı sunulmasını, tüm çevrelerden beklemekte ve Batılı seküler güçleri cesaretlendirmektedir.

Bununla birlikte Zizék, bir eserinde şöyle demektedir; “liberal demokrasi hakkında eleştirel olarak konuşmayanlar dini köktencilik konusunda susmak zorundadırlar.” (6)

“Dini köktencilik konusunda susmak zorundadırlar.” Diyen Zizék, söz konusu Filistin halkının kendi meşruluğu için, zalim ve gaddar bir güç olarak bilinen ve tanınan İsrail’e karşı direnişe geçtiğinde ise, tipik Batılı refleksler gösterebilmektedir.

Adama demezler mi; “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?”

Zizék’inde yazarlarından olduğu “İslam Arşivleri” adlı eserin, Batı’da oluşturulan İslamofobi’ye yönelik cevapları içerdiği ise ayrı bir konu olmak üzere, kendi bütünlükleri açısından gayet tutarlı görülen bu durum, Hamas’ın, farz-ı muhal “ne kadar yanlışı olmuş olsa da, karşısındaki gücün Siyonist bir devlet olduğu gerçeği hemencecik unutuluvermektedir.

 

İsrail’e karşı olan Yahudilerde var…
Yahudiler, Kur’an’da “yapıp ettiklerinden dolayı” eleştirilmekle birlikte, kendilerine Hz. Musa aracılığıyla gönderilen Tevrat’tan dolayı “ehl-i kitap” olarak tanımlanırlar.

Onların, önemli bir kısmının bu yapıp edilen yanlışların yanında, günümüzde var olan inançtan gözle görülür bir sapma olan Siyonizm karşısında kendilerini “antisiyonist” olarak tanımlayan Yahudilerin varlığını ve ona karşı verdikleri mücadeleyi de gözden ırak tutmamak gerekir.

Sıradan Yahudi bir antisiyonist kişinin yanında, ailesinden epey kişinin Nazi zulmü alında kalan Siyaset bilimci Norman G. Finkelstein’in var olan çaba ve söylemleri, konunun hassasiyeti açısından önem kazanmaktadır.

Biz de, İsrail yanlısı kişi ve yapıların –çoğunlu da Arap ve İslam düşmanlığı üzerinden- onlarca yıldır ABD ve Siyonist gücün sürdürdüğü zulme karşı çıkan Hamas’a karşı oluşu gibi, Habermas ve Zizék örneğinde; düşünce gibi “ nitelikli bir” değere sahip bulunan insanların da adeta “kör gözüne parmağım” misali zulümden yana tavır almalarının yanında, hem de Yahudi ve ailesinden birçok insanın Nazilerin baskısın maruz kalan birçok “düşünce insanının “ tavrının altının çizilmesi gerekir.

 

Bir mağduriyet ve “sermaye” edinme aracı; Holokost Endüstrisi…
Onun, konu ile ilgili “Holokost Endüstrisi” adlı önemli bir eseri var olup Türkçeye de çevrilmiş bulunmaktadır; “Finkelstein’in holokost endüstrisi ile kastettiği, Nazı Almanya’sında Yahudilerin uğradığı acıların İsrail ve Amerikan Yahudi elitleri eliyle istismar edilmesi ve bu sayede İsrail’in yetmiş yıla yayılan soykırım politikasının meşrulaştırılmasıdır. 1967 sonrasında holokost bir tür ideolojik silah olarak geliştirilmiş ve bu sayede İstail’in kurban devlet imajı pekiştirilmiştir. Holokost’un bu kullanımı sayesinde başta ABD olmak üzere Batı ülkeleri İsrail’e açık destek verir bir pozisyona mevzilenmiş ve İsrail sorunu mevcut politik atmosferde tamamen alakasız bir şekilde Alman Nazi politikaları üzerinden okunur hale gelmiştir.” (7)

Nazi Almanya’sında, tamam Yahudilere karşı bir katliâm gerçekleştirildi, ama bu yanlış ve yıkıcı Nazi saldırıları sadece onlara yönelik olmayıp orada yaşayan Romanlara karşı da icra edilmiş oldu.

Finkelstein’de eserinde buna dikkat çekmekte ve öyle iddia edildiği üzere, tek kurbanın Yahudiler olduğu varsayımından hareketle, tüm dünyanın, bu endüstri söylemi ve politikaları üzerinden Yahudilere karşı borçlu kılındığını; bu borcun üzerinden açılan tanzimat davaları ile bir sermaye birikimine ulaşıldığını belirtiyor.

Sözde, Avrupa ve onun üzerinden tüm dünya için öngörülen ve aydınlanma felsefesi gereği, büyük çoğunluğu “artık miadını doldurmuş bulunan” dinin yerine seküler düşüncenin alacağı ve bu sayede, hemen her alanda rasyonalitenin irrasyonaliteye galip geleceği savının, gelmiş olduğu zemin ve nokta açısından duvara tosladığını ve hakikate yenildiğini görmekteyiz.

Bunu en belirgin bir şeklide, Siyonizm’in oluşturduğu Filistin sorunu bağlamında giderek artan ve Hamas’ın 7 Ekimde başlattığı kurtuluş mücadelesinin, o da, sözde “aydın düşünceli” Batılı insanların önemli bir kısmının İsrail’den yana oluşları üzerinden okuyabiliyoruz.

 

Yahudilerin “Siyonizm” karşıtlığı…
Ulusçuluk akımına bağlı olarak, imparatorluk çağının sona er(dilir)mesi sürecinde Avrupa’nın “hasta adam” diye tanımladığı Osmanlı’nın hüküm sürdüğü toprakların elden çıkması ve “elde kalan” toprak parçasında, eskisinden farklı bir devlet yapısının inşası ve “modern durumlara binaen” yeniden yapılandırılması söz konusu edilmişti.

O dönem, bu projeyi sultan’a sunma görevini üstlenen Müslüman “tebaa’dan” İttihatçı birkaç kişiyle birlikte, yine Yahudi tebaadan olan hukukçu Emanuel Karasu’nun da bu işin içerisinde bulunması “dünden bugüne” muhafazakâr kesimde, “Osmanlı mülküne yönelik sergilenen oyunlara bağlı olarak” Yahudilere karşı bir olumsuzluğu da beraberinde getirmişti.

O zamandan bugüne, hiçbir milletin, total bir şekilde, hem de “kötülük ve yanlışlık içre” aynı kategori içerisinde gösterilmesinin başta İslam inancı olmak üzere, “olumlu anlamda” çağdaş anlamda da bir karşılığının mevcut olmamasına rağmen, muhafazakâr kitleye arız olan milliyetçilik belasına istinaden, Müslüman olmayan her “yakın” halk(Yahudi, Rum, Ermeni vb.) kategorize edilmekle yüz yüze gelmişti.

Bu durum, daha da artarak devam etmekte olup, dinin kerih gördüğü bir hâl olup felsefede karşılığı “özcülük, yani kategoriciliktir. Ki, kategoricilik, aslında, karşıtını kategorize eden tarafın kendinin birçok açıdan üstün olarak yaratıldığını da zımnen belirtmiş oluyor. (üstün ırk, üstün mezhep, üstün grup teorisi vb.)

İşte, Emanuel Karasu üzerinden “tarihi olarak” devam eden bu durum, maalesef, Siyonist rejimin Gazze’ye yönelik vahşice saldırılarına karşı çıkan, özellikle de Batı’da meydanları dolduran, mitingler düzenleyip zulme karşı çıkan ve Müslümanlarla birlikte omuz, omuza yürüyen “antisiyonist” Yahudilerin, muhafazakâr mantıkla düşünüldüğünde “insancıl” eylemlerinin bir ehemmiyetin olmadığı görülmektedir.

Bu konuda hem de bir Yahudi yazar tarafından kaleme alınmış olan “Yahudilerin Siyonizm Karşıtlığı” adlı eseri, konuya ışık tutmaktadır.

Yakov M. Rabkin, kitabında Siyonizm’e yönelik Yahudi muhalefetini tüm yönleriyle ortaya koyuyor. Kendisi de bir Yahudi olan Yakov M. Rabkin, Siyonizm’e karşı Musevi geleneğin içinden gelen muhalefetin yapısını inceliyor, “Museviliğe yönelik bir tehdit” olarak görülen Siyonizm’e karşı direnişin tarihçesini sunuyor.(8)

Bu durum, takdir ederisiniz ki, “Müslüman” Sünni ve Şii dünyada bir Türk’ün, Arab’ın, Kürd’ün, Fars’ın, vb. kendilerine dayatıldığı farz edilen milliyetçiliklere karşı durmaktan daha zor olup, doğrudan Yahudi olmayan Batılı ve Doğulu Siyonistlerin de gazabını antisiyonist bir Yahudi’nin direkt üzerine çekmesi anlamına gelir.

Belki de bu duruma istinaden, Habermas’ın, söz konusu İsrail’in karşıtının Hamas hareketi olması ve özellikle Zizék’inde bu hareketi İsrail’de iktidarı elinde bulunduran İsrail sağına benzetmesi Siyonizm ile om da “Batı ve değerleri adına” bozuşmama düşüncesine dayanmaktadır.

Antisiyonist kitlelere karşılılık olarak bir Haberms ve bir Zizék ile kıyaslandığında, yapılan yanlışa ve olması gerekene yönelik olumlu ve gerçekçi ifadeler kullanan Finkelstein gibi insanların varlığı da göz önünde bulundurulmalı. Hiçbir zaman, hiçbir kitleye karşı kategorist, yani özcü davranılmamalı, genellemeci, yaftalayıcı ve karalamacı olunmamalı ve adaletten ise “asla ve kat’a” sapılmamalı… Gerçekçi olunmalı ve insanlık onuruna sahip çıkılmalı…

Dipnotlar:
1)https://farklibakis.net/yazarlar/sait-alioglu-yazdi-jurgen-habermas-diyalogun-terki-ve-batinin-kibrine-yenilmek/
2)https://perspektif.eu/2021/05/30/iletisim-filozofu-habermas-diyalogu-reddediyor/
3)https://www.setav.org/habermas-ve-filistin-batinin-deger-hegemonyasi-sarsilirken/ (Sabah, 18 Kasım 2023)
4) https://www.kitaphaber.com.tr/assets/uploads/pdf/kitaphaber-07.pdf
5) https://www.kitaphaber.com.tr/assets/uploads/pdf/kitaphaber-07.pdf
6) İslam Arşivleri; Slavoj Zizék/Hamid Dabashi/Alain Badiou¸ Derleyen ve çeviren Sabri Gürses, 144 s. Genişletilmiş 2. Baskı, Şubat-2015 Çeviribilim Yayınları, İstanbul
7) https://www.kitapyurdu.com/kitap/holokost-endustrisi/668235.html
8) https://www.kitapyurdu.com/kitap/yahudilerin-siyonizm-karsitligi/341517.html

 

Kaynak: Farklı Bakış

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR