Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


F. Yılmaz ALTUNÖZ


FİLİSTİN VE HACC

F. Yılmaz ALTUNÖZ'ün yeni yazısı;


Hac mutlak bir emir ve görevdir. Elbette şartları vardır. O şartlara sahip olan her kadın ve erkek Müslümana farzdır.  Rabbimiz “Ona yol bulabilenlerin Beytullah’ı haccetmesi Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır” buyurmuştur.  Son peygamber de ‘Ey insanlar! Hac size farz kılındı, haccedin!” diyerek haccı gündeme almıştır. 

Müslümanlar tarih boyunca zaman zaman bölgesel ve küresel can yakıcı olaylarla karşı karşıya kalmışladır. Moğol istilası ve Haçlı seferleri bunların başlıklarıdır. Emeviler ve Abbasiler dönemindeki iç çatışmalar, Selçuklu, Memlüklüler ve Osmanlı döneminde Hac yolunun güvenliğini tehlikeye sokan bedevi/eşkıya bölgesel krizleri buna ekleyebiliriz. Ayrıca İslam coğrafyasında haccı etkileyen diğer faktörlerin başlıcaları; iç karışıklıklar, dış tehditler, Karmatiler, iktisadî sıkıntılar, susuzluk ve aşırı sıcaklarla sağlık problemleri sıralanabilir. 

Tarih boyunca küresel anlamda hac ertelenmemiş ve terk edilmemiştir. Ancak bölgesel ve lokal anlamda engeller çıkmıştır. Bölgesel anlamda hac engelleri, küresel olarak haccın terkine ya da ertelenmesine yol açmamıştır. Hacca “yol bulamayan” Müslümanlar hac görevini ertelemek zorunda kalmışlardır. Ama hacc hiçbir zaman küresel anlamda boykot ve  terk edilmemiştir. 

Hacca gidemeyen sultan/halife/hükümdar olduğu gibi bu farzı/görevi yerine getirebilen hükümdar ve emîrler de vardır. Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey ve Selâhaddîn-i Eyyûbî hacca; Osmanlı padişahları çeşitli sebeplerle hacca gidememişlerdir

Endülüs Emevî hükümdarları ise devamlı şekilde Hristiyanlarla savaş halinde oldukları için kendileri hacca gitmedikleri gibi halka da izin vermemişlerdir. Alimler de cihadın hacdan daha büyük önem taşıdığını, böyle bir zamanda altının yurt dışına çıkarılmasının uygun olmadığı fetvasını vermişlerdir. Bu sebeple çok az sayıda Endülüslü haccedebilmiştir.

Tarihte olduğu gibi 21.yy.da Müslümanlar güvenlik, yoksulluk, işgal, soykırım gibi yakıcı olaylarla karşı karşıyalar. Doğu Türkistan, Filistin, Keşmir ve Arakan’da bu hal süreklilik arz ederken; Irak, Suriye, Yemen ve Sudan gibi ülkeler farklı krizlerle yüz yüzeler. Aksa Tufanı nedeniyle yeniden dünya gündemine giren Filistin’de katliam, soykırım, talan, yıkım ve tecavüzü durdurmak; Filistin’in özgürlüğüne vesile olmak adına bu yıl Hacca gitme yerine; Hac paralarının Filistin’in inşası, özgürlüğü ve Cihad için Filistin’e gönderilmesi dillendirilmektedir. 

Bu talep ya da fetva şüphesiz ki değerlendirilir. Ancak İslam’ın şartlarından biri olan hac; duygusal ve ideolojik taleplere yenik düşmemelidir. Bu taleplere ilim ehli, jeo-stratejik, jeo-politik donanımlı kimselerin/kurumların cevap bulması önemlidir. Filistin’in özgürlüğü noktasında hac/ibadetlerin ertelenmesi yerine; birden fazla evler, araçlar, menkul/gayrimenkuller, ziynetler ve biriken paraların Filistin’e göndermelerini talep etmek daha isabetli ve gerçekçi olacaktır.   

Küresel bir boyuta taşınan Filistin meselemiz ve ümmetin diğer sorunlarının; hacda küresel bir inanç, düşünce, fikir, eylem ve cihad intifadasına dönüştürülmesi; haccın ertelenmesinden daha önemli olsa gerektir. 

 

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR