Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Yusuf YAVUZYILMAZ


ELEŞTİRİ AHLAKI

Yazarımız Yusuf YAVUZYILMAZ'IN "KONUYA DAİR" ANALİZİ...


 

ELEŞTİRİ AHLAKI

 Verimli bir tartışma yapmak için, tartışmayı bireylerin kişisel özellikleri üzerinden değil, düşünceler üzerinden sürdürmek gerekir. Tartışmayı bireysel özellikler üzerinden yürütmek, hem konudan uzaklaşmayı, hem de konuyla doğrudan ilgisi olmayan bir düzleme çekmekle sonuçlanır. Böyle bir tartışmadan verimli bir sonuç beklemek hayaldir. Eleştiri bireysel beklentileri öne çıkararak yapılmamalıdır. Kendi çıkarlarını önceleyerek yapılacak bir eleştiri ahlaki olmadığı gibi, gerçeği aramaya da dönük değildir. Beklentisi karşılanmadığı için içinde bulunduğu parti ya da grubu eleştirmeye başlamak çok ahlaki bir tutum değildir.

 Eleştiriye neden olan konu, yerini tartışan kişilerin bireysel özelliklerinize terk etmişse, tartışmayı sürdürmenin hiçbir anlamı yoktur. Bu durum, bir gerçeği aramak yerine kişisel hakaretlerin ön plana çıkacağı eşiktir. Kazanma hırsı ve kaybetme korkusunun egemen olduğu bir tartışmayı sürdürmenin ve eleştiri yapmanın hiçbir değeri yoktur. Bu tür bir eleştiride konunun kendisi çoğunlukla arka planda kalır. Konudan uzaklaştıkça tartışmanın ve eleştirinin seyri de değişir.

 Eleştiri yaparken, ideal olan, düşünceler ile gerçekler arasındaki bağlantıyı sağlıklı bir şekilde kurmaktır. İnsan bir ideale inanır, var olanlar arasında ise seçim yapar. Var olan ile ideal olan arasında daima kapanmaz bir mesafe olduğunu unutmamak gerekir. Tümüyle ideale teslim olup var olanı gözden kaçırmak insanı tarih ve toplumdan koparıp fildişi kuleye mahkum eder. Tümüyle var olan gerçekliğe angaje olmak ise insanı ideal olandan, ahlaktan koparır.

 Eleştiri yaparken ideolojik sloganlardan uzak durmak gerekir. İdeoloji, belli bir amaç doğrultusunda slogan üretir. Slogan üzerinden karmaşık soruları çözmek imkansızdır. Her ideolojinin tarihle sınanmamış kusursuz ütopyalarının olduğu bir gerçektir. Oysa doğası gereği hataya açık ve bilgisi tarihsel olan insan kusursuz bir model inşa edemez. Bundan dolayı Rahmetli İzzetbegoviç “Müslümanın ütopyası olmaz. Ütopya doğası gereği materyalisttir" der. Hiç kuşkusuz eleştiri yaparken, toplumsal gerçeklikle uyuşmayan teorik tasarımlardan kaçınmak gerekir.

 Eleştiri yaparken ihmal edilmemesi gereken bir diğer ilke de, eleştiriye konu olan bilgi ya da olayın doğru olmasıdır. Doğruluğundan kesin emin olmadığınız bilgi üzerine yorum yapmamak gerekir. Eleştiride dayanılan bilginin doğruluğu test edilmemişse yapılan yorumun isabetli olması mümkün değildir. Eleştiri yaparken doğruluğu test edilmemiş bilgileri kullanmaya çalışmak temelde bir ahlak sorunudur.

Bir düşünürün görüşleri eleştirilecekse, mümkünse ona ait tüm eserler gözden geçirilmelidir. Doğru eleştiri için düşünürün bir eseri incelemek yetmeyebilir. Diğer eserlerinde bu görüşlerini belli ölçüde ya da tamamen değiştirmiş olabilir. Bir önemli noktada eleştiriye konu olan yazarı birincil kaynaklardan yani kendi eserlerinden yola çıkılarak eleştiri inşa edilmelidir. Yazarın eserleri üzerine yazılan ikincil kaynaklar, nihayetinde yazar üzerinde çalışan kişinin öznel düşünceleri içerdiğinden, yazar ile inceleme yapan kişinin düşüncelerini karıştırılma ihtimali vardır. Eleştiriyi sadece ikincil kaynaklar üzerinden yürütmek yanlış yorumlara yol açabilecek bir zaaftır.

Bir partiye, gruba, cemaate üye olmak, eleştiri faaliyetinde, kişinin önündeki zaaflardandır.  Bir partiye, gruba, cemaate aidiyet kişiyi yanlışlarını sahiplenmeye götürebilir. Her partinin, grubun, cemaatin insanlardan oluştuğunu unutmamak gerekir. İnsan hatadan arınmış bir varlık değildir. Bu yüzden, eleştiri yaparken bağlı olunan grubun önceliklerini değil, hakikatin kendisine ve doğru bilgiye ulaşmayı amaç edinmek gerekir.

Bireysel tartışmalarda ahlakı bir seviye sorunu varsa orada bulunmamaya gayret etmek gerekir. Dikkate alınmamayı hak eden insanların kaba, nezaketsiz ifadelerini ise görmezden gelme eğiliminde olmak gerekir. Tartıştığınız insanı küçümseyici bir kibir içinde kesinlikle olunmamalıdır. Karşınızdaki insanın bilgi eksikliği ile alay etmemek önemli bir ahlaki sorumluluktur.  Eğer muhatabınız, tüm çabanıza karşın nezaketsiz ve ahlak dışı bir retorikte ısrar ediyorsa bu nezaketsizliğin parçası olmaktan kaçınmak gerekir.

Eleştiri yaparken dayandığınız bilgileri mutlaklaştırmamak tutarlı bir yöntemdir. İnsan olduğunuzu, yanılabileceğinizi, bilginizin eksik olabileceğini gözden uzak tutmamak gerekir. Aynı şekilde içinden bulunduğunuz parti, grup, cemaat, sivil toplum örgütü, mezhep gibi oluşumları da mutlaklaştırmamak esastır.

Hiç kuşku yok ki, Kur’an dışında yanılgısız bilgi kaynağı yoktur. Çünkü o,yanılgı ihtimali olmayan bir bilgi kaynağından gelir. İnsanın ürettiği bilgiler, kim tarafından üretilirse üretilsin, bilgisi ve konumu ne olursa olsun mutlaklık değeri taşımazlar. Bundan dolayı içine insani çaba giren bütün yorumlar mutlaklaştırılamayacağı gibi, kim tarafından yapılırsa yapılsın, ilmi otoritesi ne olursa olsun yapılan yorum ana kaynakla (Kur’an) eşitlenemez.

Eleştiri konusunda dikkat edilecek bir konu da özcülük düşüncesinden uzak durmaktır. Sosyal konularda özcülük insanı gerçeklerden koparma riskini taşır. Sürekli gerçekliğe angaje olmak ise insanı ideal değerlerden koparır. Sağlıklı eleştiri bu ikili yaklaşımın ortasını bulmakla yapılabilir.

Belli bir siyasal ve örgütsel kampın içinden konuşan insanın öznel değerlendirmeler yapması kadar doğal bir durum yoktur. Bir siyasal anlayıştan başka bir siyasal anlayışa geçişte yaşanan paradigma değişikliği, büyük ölçüde farklılaşan değerlendirmelere de yol açar. Bu durum yapılan değerlendirmelerde köklü değişimlere uğrar. Bağlı bulunduğu grup içinden konuşmak hakikati onunla özdeşleştirmek sağlıklı eleştiriyi engelleyen bir davranış biçimidir.

Tarih, insanların etkin olduğu bir alandır. Peygamberler hariç ki, onların hataları Allah tarafından düzeltilmiştir, tarihte etkili olan her aktör insandır ve insan olmanın zaaflarına sahiptir. Bundan dolayı tarihin içinde olan, ontolojisi gereği hataya açık olan insan kutsallaştırılıp insanüstü bir konuma yükseltilemez. Bu yüzden, mutlak, tartışılamaz, bütün zamanlar için geçerli bilgi üretmek insanın yapısına aykırıdır.

İnsanların sizden farklı düşüneceği gerçeğini gözden uzak tutmayarak, yapılan farklı eleştirilere karşı hoşgörülü olmak gerekir. Hiç kimse sizin gibi düşünmek, sizin gibi inanmak, olayları sizin gibi analiz etmek zorunda değildir. Sağlıklı bir eleştirel tavır için hayatın çoğulcu olduğunu akıldan çıkarmamak gerekir.

Olayları sosyolojinin sınırları dışına taşıyıp sürekli komplo teorisi ile açıklamaya çalışmak çoğu kez insanları gerçeklerden koparır. Gerçeklerden kopan spekülatif düşünceler kendi içinde tutarlıdır, ancak çoğu kez hayatın gerçekleriyle uyuşmaz. Eleştiri yaparken uygulanması mümkün olmayan ve hayatın gerçekleriyle uyuşmayan retorik üzerinden yürümemek gerekir.

 Terör karşısında gösterilen olumlayıcı tavır eleştirelliği etkiler. Bir terör örgütüne sempati duyan, terör örgütünün eylemlerine sessiz kalan militanlarla asla tartışmaya girmemek gerekir. Bunu PKK, FETÖ, DHKP-C ve İŞİD gibi örgütlere sempati duyan bazı kimselerin söylemlerinde çok net bir şekilde görmek mümkündür. Terör örgütünün inanmış militanları vardır. Militanın asla tartışmayacağı kesin doğruları bulunur. Militan özcü olduğu için, düşüncelerini asla tartışmaya açmaz.

Eleştiri ahlakı son derece önemlidir. Ahlaki ilkelere aykırı suçlamalar kesinlikle tartışmanın hiçbir aşamasında yer almamalıdır. Bu yüzden muhatabınız ahlaki ilkelerin dışına taşma eğilimi gösterdiğinde tartışmayı bitirmek gerekir.

Bireylerin aile yapısı, bireysel özellikleri, özel hayatı eleştiride asla yer almaması gereken unsurlardır. Hakikati söyleyenin kimliği değil, hakikatin kendisinin doğruluğu belirler. Bu amaçla bir sözü kimin söylediği değil, ne söylediğine odaklanmak gerekir.

Hakikat hiçbir kimsenin veya grubun tekelinde değildir. Dinin en doğru yorumunu yapmak iddiasında hiçbir kişi ve grup bulunamaz. Hiçbir insan, birikimi ve bilgisi ne olursa olsun, hakikati tümüyle kuşatamaz. Din tek, yorumlar çoktur. Din, din adına yapılan hiçbir yoruma mahkum edilemez. Dini konularda kendi mezhebinizi ve bir konudaki bilginizi tek doğru yorum olarak görmek mantıklı ve tutarlı değildir.

Kazanma hırsı ve kaybetme korkusunun hakim olduğu tartışmadan hemen çekilmek gerekir. Çünkü burada hakikati arama aşkı değil, üstün gelme kaygısı egemen olmuştur. Böyle bir tartışmadan ulaşılabilecek hiçbir sonuç çıkmaz.

Herkes için eleştiri dışı tutulması gereken konuların olabileceği kuşkusuzdur. Bunu daha ileri taşıdığınızda hiçbir konu eleştirilemez. Eleştiriye sınır çizmektense, eleştiri ahlakı üzerine düşünmek gerekir.

Kuşkusuz iktidar sahipleri öncelikle eleştirilmelidir. Ancak bu kendi içinde bulunduğumuz cemaatin, örgütün, sivil vakıfların hatalarını görmezden gelmeye yol açmamalıdır. Eleştirinin en güzeli kendi kendini eleştirinin öznesi yapabilmektir. Doğru eleştiri, içeriden dışarıya doğru yapılan eleştiridir. Kendini hiç eleştirmeden sürekli dış etkenleri öne çıkarmak, kendi zaaflarını gizleyen bir tutuma dönüşecektir. Bu da kendini, içinde bulunduğu grubu eleştirinin dışına taşımak demektir. İslam dünyası sürekli olarak içinde bulunduğu durumdan dış faktörleri öne çıkararak analiz yapmaktadır. Bir kez daha söylemek gerekir ki, İslam dünyası yaklaşık 200 yılı aşkın bir süredir sorun çözme yeteneğini kaybetmiştir. Asıl sorun ABD'nin veya İsrail’in gücü değil, Müslüman halkların zaaflarıdır. Sürekli ABD ve Batıya küfrederek slogan atmak rahatlatıcıdır; ama sorun çözücü değildir. Bu yüzden sosyal değişimde belirleyici faktör olan iç faktörlere yönelmek gerekir.

            Hakaret etmek ve eleştiri yapmak kesinlikle birbirinden ayrılmalıdır. Hakaret, konumu ve kimliği ne olursa olsun hiç kimseye yapılmamalıdır. Hiç kimse eleştiriden azade olmadığı için, eleştiri konumu ne olursa olsun herkese karşı yapılabilir. Yapılmaması gereken, ahlakın dışına çıkmamak ve kimseye hakaret etmemektir. Bu ilke gereğince, Atatürk’e de hakaret kabul edilemez. Ancak buradaki zorluk, her tür eleştiriyi hakaret kapsamına sokarak Atatürk'e bir eleştirisizlik zırhı kazandırmaktır. Dolayısıyla neyin eleştiri, neyin hakaret olduğu konusunun sınırının nasıl çizileceği sorunludur. Üstelik her konuda özgür düşünceyi savunan felsefecilerin bile söz konusu bazı düşünceler olunca içindeki otoriterlik dışarıya taşıyor olması ilginçtir. Konumu ve bilgisi ne olursa olsun bir kişiyi tartışma ve eleştiri dışına çıkarmak o kişiyi kutsallaştırmaya yol açar.

       Siyasal kültürü İslam'ın otoriter yorumu ile Ortaasya kültüründen gelen itaat ve devletin kutsallığı ile şekillenen bir siyasal anlayışla beslenen ve Tek Parti rejimi ile somutlaşan; sivil yönü bir hayli zayıf olan bir anlayışa sahip zihniyet dünyasında eleştirel düşünce bir hayli zordur.

            Eleştirel düşünce adalet, özgürlük ve hukuk devleti arayışından beslenir. Tarihimizde siyasal örgütlenme bakımından Hilf'ul Fudul ve Medine Vesikası; insan özgürlüğü yok eden kaderci anlayışa karşı, insanın sorumluluğunu ve özgürlüğünü öne çıkaran mutezile geleneği; devlet karşısında sivil ulema geleneğini temsil eden Ebu Hanife ve Hasan Basri anlayışı ile çağdaş dünyada bu değerlerin izini süren bir siyasal anlayış geliştiren Aliya İzzetbegoviç ve Gannuşi'nin izini sürmek gerekir.


            Türkiye'ye yapılabilecek en büyük kötülük, sivil siyaset ve eleştirel düşünce üretme potansiyeli hayli yüksek olan İslamcılığı Kemalizm'e eklemleyerek bir devlet siyaseti haline getirmektir. Kemalizm, devleti ele geçirerek toplumu yukarıdan aşağı dizayn etme siyasetini temel alan modernleşme projesidir. Bu anlayışı güden her siyasal hareket ideolojik olarak karşısında dursa bile yöntem olarak Kemalizm’e akrabadır. Böyle bir siyaseti benimseyen her siyasal hareketin sonu toplumdan giderek uzaklaşarak bürokratik oligarşiye eklenmektir. Bu durum, Aliya İzzetbegoviç’in işaret ettiği gibi acılar içinde doğan her devrimci hareketin bürokrasiye eklenerek zulmün aracı haline dönüşmesidir. Ak partiyi bekleyen ve hızla sürüklendiği asıl tehlike budur.

Eleştirel düşünce, doğası gereği devletin resmi ideolojisini karşısında durur. Bu yüzden Kemalizm temelinde Ak partiye yapılacak eleştiri sivil değil, ideolojik temelli bir eleştiridir. Sivil eleştiri toplumu ve özgürlüğü merkeze alan, adalet ve liyakatin izinden yürüyen eleştiridir.

Türk siyasal anlayışı gibi Kürt siyasetini de bekleyen en önemli tehlike, devletin ideolojisini eleştirirken onu taklit eden ve sivil siyasetin karşısında duran bir otoriter anlayışa sahip olmasıdır. Aynı toplumsal ve kültürel zeminden beslenen Türk ve Kürt siyasal aklının işleyiş tarzları benzerdir.

Türkiye'de sivil toplumunun ve eleştirel düşüncenin önündeki en büyük engel, sivil toplum örgütlerinin devleti taklit eden bir anlayışa sahip olmasıdır. Ne yazık ki, sivil toplum kuruluşlarını işleyiş biçimleri, demokrasi ve adalet ilkelerinin uzağındadır. Bu anlamda sivil toplum örgütleri devletin ve otoriter siyasi geleneğin temsil edildiği yerlerdir. Bu nedenle, kuruluşları ve işleyiş biçimleri sivil olmayan kuruluşlardan demokratik tepkiler beklemek eşyanın tabiatına aykırıdır.

 

Devletin uygulamalarına karşı, yapısı, karar alma mekanizmaları ve işleyiş biçimi sivil ve demokratik olmayan, katılıma ve müzakereye kapalı yapılarla (Sivil toplum örgütleri) mücadele etmek Türkiye’nin trajik açmazı ve çelişkisidir.


            Bizler kendi başbakanını astıran, sivil siyasete yabancı, demokratik süreçlerle kurulan bir hükümetin irtica gibi sanal bahanesiyle yıkılmasına seyirci kalan, 28 Şubat sürecinde Atatürkçülüğü kurtarmak için şantajla milletvekili transfer eden, Ak Partinin iktidar olmasıyla başlayan süreçte iktidarı devirmeyi amaçlayan askeri bir zihniyetin sivil partiler tarafından desteklenen, kendi vatandaşlarının etnik ve kültürel çoğulculuğunu tanımayan, Kemalizm’i korumak için her türlü demokratik gelişimin önünü tıkayan, sevimsiz devlet törenleriyle herkesi nefret ettiren bir ülkenin evlatlarıyız.

Bu yüzden eleştirel düşünceye karşı mesafeli bir tavrımız vardır.

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR