Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Davut GÜLER GÜLER


24 Haziran Mesajları

24 Haziran seçimlerini muhalefet açısından değerlendirdiğimizde; muhalefetin çatısı sayılacak ?Millet İttifakı?ve ittifak dışında kalan partiler, seçime nasıl hazırlandılar, seçim sürecinde propaganda imkânları nelerdi ve seçim sonucunu nasıl değerlendird


24 Haziran seçimlerini nasıl okumalıyız diye bir soru sorduğumuzda; nasıl bir cevap alırız. Bilindiği gibi Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı Seçimleri 2019 Kasım ayında yapılacaktı, fakat son yılların gündem belirleyen siyasetçisi Sayın Bahçeli yine yanıltmadı, gündemi o belirledi.

17 Nisan 2018´de rutin Salı meclis gurup toplantısında, MHP lideri Bahçeli, ?Türkiye´nin sistem tartışmalarıyla boğulmak istendiği bugünkü şartlarda, 3 Kasım 2019´a kadar istikrar halinde kavuşması zorlaşmaktadır. 26 Ağustos 2018 günü milletin sandığa gidip Türkiye düşmanlarına hak ettikleri dersi vermeleri en makul yoldur? dedi. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi herhangi bir tavsama olmaksızın hayata geçmesi, milli beka ve tarihi emanetler açısından acil bir hal almıştır.´´ diyen Devlet Bahçeli ?´31 Mart 2019 Mahalli İdareler Seçiminden sonra Türkiye´nin hangi badirelere maruz kalacağını tahmin etmek zor değildir. Çünkü 3 Kasım üzerinde kaos üretme çabaları şimdiden ortaya çıkmıştır. Mahalli İdareler Seçiminde yaşanması muhtemel anlaşmazlıkların 3 Kasım´a nasıl yansıyacağı az çok malumumuzdur. Önümüzde iki seçenek vardır: Ya 3 Kasım 2019 beklenecek ya da milli mecburiyet ve ortaya çıkan meşru gerekçelerden dolayı seçimler erkene çekilecektir. Cumhurbaşkanı ve milletvekili genel seçiminin zamanında yapılmasıyla ilgili talepler doğal bir haktır. Partimizin bugüne kadar kanaati hep bu yönde olmuştur. Sayın Cumhurbaşkanı´nın da düşünce, ifade ve temennisi de farklı değildir. Ancak önümüzde ülkemiz aleyhine olabilecek bir siyasi gündem ve seçim süreçleri vardır. Bunu telafi etmek, önlemleri almak siyasetin ana görevidir. Uyum yasalarının süratle çıkarılmasının akabinde, MHP takdir hakkını seçimlerin erkene alınmasından yana kullanacaktır. Bu işi daha fazla uzatmaya gerek yoktur.? 

Hükümet; 15 Temmuz darbe girişimden sonraki süreçte MHP´yle olan iş birliğinin gereği olarak, MHP´den gelen öneriyi yetkili kurumlarında görüşerek; Bahçeli´nin erken seçim önerisini, tarihini daha da öne alarak, seçimi 7 Haziran Pazar günü olarak ilan etti ve bu öneriyi meclise gönderme kararı aldı.

Hükümet; meclisi acilen toplantıya çağırarak seçimle ilgili uyum yasalarını çıkardı. Yüzde 10 barajını kaldırmaktan ziyade ittifakları önererek baraj meselesini nispi olarak aştı. İttifaklar sisteminin mimarı Sayın Bahçeli; kendi partisinin Ak Partiyle ittifak kuracağını, ittifakın adını da ?CUMHUR İTTİFAKI? olarak ilan etti ve ortağı Ak Parti de bunu benimsedi. ?Cumhur İttifakı?nın bileşenleri; ?Ak Parti, MHP ve BBP üçlüsüdür.

Muhalefet iktidar ortaklarının belirlediği gündemin arkasından koşmaktan başka bir seçeneklerinin olmadığının farkında olarak, kendilerini bir ittifakın içinde buldular. İlkeler üzerine bina edilen ?MİLLET İTTİFAKI? ise CHP, Saadet Partisi, İyi Parti ve Demokrat Parti´den oluştu.

Bu baskın seçimde yine bir ilk yaşandı: İyi Partinin seçime girip giremeyeceği zor görününce muhalefetin merkez partisi CHP atraksiyon yaparak 15 ödünç Milletvekili göndererek oyun bozdu veya oyun kurdu, böylece İP seçime girmeye hak kazanmış oldu.

Muhalefet, denklemini Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin hayata geçmemesi üzerine kurduğundan dolayı, Cumhurbaşkanı aday arayışı hayli zaman aldı. İttifakın ortak iradesini yansıtacak tek bir adayla seçime gitme avantajına yoğunlaştı. Tüm çaba Ak Parti ve MHP´den nasıl oy alınabilir, hangi adayla seçime gidilirse bu amaca kavuşulabilir denklemi üzerine kuruldu tüm hesaplar.

Muhalefetin Cumhurbaşkanı ortak aday arayışında Saadet Partisi ve lideri Sayın Temel Karamollaoğlu kilit bir rol oynadı. Muhalefetin arayışları eski Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül üzerine yoğunlaşmıştı. ?Millet İttifakı? kendi içinde mutabakat sağlayamayınca Abdullah Gül aday olamayacağını kamuoyuyla paylaştı. Bunun üzerine; ?Millet İttifakı?nın her bir bileşeni kendi adaylarıyla Cumhurbaşkanlığı seçimi maratonuna katılmış oldular.

Muhalefetin ayrı adaylarla Cumhurbaşkanlığı seçimine katılmalarını bir avantaj gibi görenler seçimin ikinci tura kalacağına inananlardır. Ortak adayla seçime gidilmesini benimseyenler ise haklı olarak, ittifakın bileşenleri olan partiler ve her bir partinin önereceği Cumhurbaşkanı adayları güçlü olsaydı partilerini iktidara taşırlardı, şeklinde düşünüldü.

Bu kafa karışıklığı içinde iki seçim yarışı başladı. ?Cumhur İttifakı? birçok avantajla ?Millet İttifakı?na karşı üstünlüğe sahipti. ?Millet İttifakı?nın da avantajları vardı ama bu avantajları değerlendirecek aklı ve kabiliyeti doğru kullanacaklar mıydı?  

?Cumhur İttifakı?nın taktik üstünlükleri nelerdi; tek adayla seçime gidiyor olmaları ve adayları elan Cumhurbaşkanı ve partisini her girdiği seçimde iktidara taşımış güçlü bir liderdi. Partisi üzerinde tartışmasız bir yetkiye sahipti ve bu büyük bir imkândı.

?Cumhur İttifakı? kendi duruşunu ?milli ve yerli´ olarak konuşlandırırken, muhalefeti ?şer ittifakı´olarak vasıflandırıyor ve güçlü medya imkânıyla propaganda yapılıyordu. HDP ?Millet İttifakı?içinde olmadığı halde ittifakın bir bileşeni gibi tanıtılıyor, PKK-HDP yakınlığını, diğer bir ifadeyle aynı sosyolojik tabana hitap etmelerinin faturasını ?Millet İttifakı?na çıkarılıyordu?

Türkiye halkı sosyolojik olarak yüzde 60-65´ i sağ-sol ayrışması skalasında sağ ve muhafazakâr olarak adlandırılırken, yüzde 35-40´ı da ?sol´ cenah içerisinde yer alıyor. 1950´li yıllardan bugüne Türkiye sosyolojisi bu toplumsal gerçekliğini koruyor. Ülkeyi yönetmeye talip olan her siyasi hareket bu sosyolojiyi doğru okuyamazsa iktidar olma imkânını hiçbir zaman yakalayamayacaktır.

Ak Parti son süreçte bir lider partisidir, güçlü liderin partiye gelen zararları fark etmesiyle onu tasfiye etmesi, gelecek olumsuzlukları kendi taraftarlarına inandırması, partinin bu anlayışından kaynaklanmaktadır ve bu bir imkândır.

Gerek FETÖ´nün de içinde yer aldığı 15 Temmuz darbe girişiminin Ak Parti üzerindeki yıpratıcı eylemleri ve gerekse hem hükümet etme hem de yerel yönetimlerdeki uzun iktidar olma süreci hükümet ve yerel yönetimler bürokrasisinde akçeli işler ve diğer insani zaaflar partiye büyük zarar vermiştir.

Sayın Erdoğan partisine ve hükümetine yönelik bu saldırılara ve komplolara karşı amansız bir mücadele verirken, diğer yandan çürümüşlüğe yönelik hükümetteki ve yerel yönetimlerin başında olan yöneticilere yönelik tasfiye sürecini cesaretle sürdürmüştür.

Üç büyük şehir belediye başkanını ve bazı illerin başkanlarını görevde uzaklaştırması hem parti kadrolarından hem de de kamuoyundan olumlu karşılandığı seçim sonuçlarına bakıldığında görülmektedir. Bu mevzi değişiklik partiye oy kaybettirmemiş bilakis bu şehirlerde oy artışlarını sağlamıştır.

24 Haziran seçimlerini muhalefet açısından değerlendirdiğimizde; muhalefetin çatısı sayılacak ?Millet İttifakı?ve ittifak dışında kalan partiler, seçime nasıl hazırlandılar, seçim sürecinde propaganda imkânları nelerdi ve seçim sonucunu nasıl değerlendirdiler?

Muhalefet, seçimin yer yer öne alınacağını hatta baskın bir seçimin olacağını beyan ediyorlardı. Normal süresinde yapılacak bir seçim için daha hayli bir zaman vardı, özellikle de Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı için? Oysa seçimin anahtarı hükümetin elinde ve belirleyici olan da hükümet olacaktı?

Devlet Bahçeli´nin seçimle ilgili ani teklifi ve hükümetin bunu hemen gündemine alması, ardından seçim tarihinin ilan edilmesi muhalefeti de heyecanlandırmıştı. Muhalefet partileri birbiri arkasına seçime hazır olduklarını açıklayarak, hükümetin uyum yasalarıyla ilgili takvimi ilan etmesiyle; iktidarıyla ve muhalefetiyle Türkiye seçim sathı mailine girmiş oldu.

Muhalefetin seçim avantajı, karşılarında yıpranmış 16 yıllık bir iktidarın mevcudiyeti? Bu uzun hükümet olma hali, muhalefetle iktidar arasındaki çekişme toplumsal kutuplaşmayı derinleştiriyor, toplumsal ayrışma gittikçe büyüyor ve makas gittikçe açılıyordu. Bölgemizdeki gelişmelerle ilgili olarak ABD´nin körfez ülkelere yüklediği savaş faturası kabardıkça kabarıyor? ABD, körfez ülkelerini adeta esir almış, bir yandan bu ülkeleri yapısal olarak yeniden sözde inşa ediyor bir yandan da monarşiyle yönetilen bu ülkelerdeki prenslerin sahip olduğu mali imkânlara direk veya dolaylı yollarla el koyuyordu.

Türkiye´ nin dış politikada ABD ile olan ilişkileri bozuldukça, körfez ülkeleriyle ilişkileri de o düzeyde bozuluyor ve bu ülkeler Türkiye´de uzaklaşıyorlardı. Bunun tek istisnası olan ülke Katar; Katar´ında ABD tarafından kaynakları savaş lobisine aktarılıyordu.

Türkiye tek başına Suriye´nin yüklediği mülteci yükünü kaldırmakta zorlanıyor ve ülke içinde çatlak sesler gittikçe yükseliyor. Amerika´nın askeri olarak donattığı PKK-PYD güçlerinin, sınır illerimizdeki ihlalleri ve sınır tecavüzleri halk içinde hoşnutsuzluklara sebep oluyor. Türkiye askeri olarak sınır ötesine hareket ederek, terörist saldırıları sınır ötesinde karşılıyor.

Askeri olarak sınır ötesine geçen ordu, daha büyük bir maliyeti ülkeye yüklüyor ve ülke ekonomisin gittikçe yükü ağırlaşıyor. İktidar bu sorunlarla yüzleşirken aynı zamanda iki büyük seçim yaşıyor ve seçimin yüklediği ekonomi, ekonomik dengeleri altüst ediyor?

İktidar iç ve dış şartların yüklediği bu ağır yüklerle uğraşırken belli bir yıpranmışlık ve yıpranmışlığın verdiği metal yorgunluğu yaşıyor. İktidarın bu metal yorgunluk halini muhalefete eğer değerlendirebilirse büyük bir imkân veriyor.

Muhalefet kanadı, iktidarla imkân ve toplumsal destek bakımından mukayese edilirse bir denklik görülmüyor, her ne kadar muhalefetin bir kesimi kendi arasında bir ittifak oluşturmuşsa da ittifakı oluşturan partiler hem imkân itibarıyla hem de partileri destekleyen halk kesimleri bağlamında mukayese edilmez bir farklılık açıkça görülmektedir.

Muhalefetin her bir partisi bu kısa zaman aralığını en iyi bir şekilde değerlendirme gayreti içinde olduklarını seçimi yakından takip eden herkesin malumudur.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ?Millet İttifakı?nın tek bir adayla seçime girmesi için çok büyük çabalar gösterdiği biliniyor. Burada oyunu bozan Meral Akşener olmuştur. Meral Hanım için bazıları ?gizli Tayyipçi? diyorlar, bu tavrıyla bu vasıflandırmanın uzak bir ihtimal olmadığı da görülmüştür diyenler çok haksız da değildir?

Meral Akşener gerçekten Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci tura kalacağına inanıyor muydu veya hangi saikler onu bu tutuma itti, bunu bilme imkânına sahip değiliz tabi ki. Ama birçok yorumcu Tayyip Beyi zorlayacak tek adayın Abdullah Gül olduğu değerlendirmesinde bulundukları da bir gerçektir.

Muharrem İnce´nin beklenenin üzerinde bir performans göstermesi, üzerinde ittifak edilen bir değerlendirme diyebiliriz. Bu seçimde, daha önceki seçimlerde seçimin üzerine kurulduğu parametreler kullanılmadı. Örneğin, laiklik elde gidiyor, gerici güçler, M Kemal´in ilkelerinden uzaklaşma, çağdaş yaşam, çarşaflılar v.s?

Bu iklimin oluşmasında Saadet Partisi´nin ve lideri Sayın Temel Beyin önemli bir katkısının olduğu ve Saadet´in de ?Millet İttifakı?içinde yer alması gibi...

Bu seçimin sonucunu iki kesimin belirleyeceği kamuoyunda ve televizyon oturumlarında vurgulandı. Birisi gençler, ikincisi ise küskün Kürt oyları, elan doğru bir tespitti. Çünkü bu iki kesim eğilim olarak nereye yönelecekti, iktidara mı yoksa muhalefet mi?

İktidarla muhalefet arasındaki 16 Nisan 2017´deki referandum sonucundaki oy fakı 1milyon 300 bin gibi bir rakama tekabül ediyordu. Bu iki seçim arasında oy kullanma hakkı kazanan gençlerin sayısı da bu farka denk geliyordu. 7 Haziran ile1 Kasım seçimleri arasında Ak Partideki Kürt oylarının oranı da yüzde 2-3 gibiydi.

İktidar son yıllardaki gerek Bölgesel Kürt Yönetiminin aldığı referandum kararına yönelik politikaları gerekse de 15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen ?olağanüstü hal?le bölgeye yönelik faaliyetlerin belli bir kesimce tasvip görmemesinin oya yansımasının etkisinin bilinmezliği...

Sonuç olarak bu seçim Sayın Erdoğan´a ve partisine 5 yıl daha Türkiye´yi yönetme yetkisi vermiştir. ?Cumhur İttifakı? nın ortağı Sayın Bahçeli´nin, seçim sonrası verdiği demeçler dikkatle takip edilmesi ve değerlendirmeleri de dikkate alınması gerekmektedir.

Türkiye ?Cumhur-başkanlık´ diye de adlandırabilecek yeni bir sisteme geçti ve bu sistemin ilk Başkanı Sayın Erdoğan´dır. Erdoğan son seçimin ardından ?Milletimizin sandıkta partimize verdiği mesajı aldık? açıklaması neredeyse birebir, 7 Haziran 2015 seçiminde de vermişti. Diğer bir gerçek de, 24 Haziran öncesinde, 2015´de alınan sonuçların kalıcı,  1 Kasım´da alınan oyların ise geçici olduğunun kabullenilmesidir.

Tayyip Bey, milletin o seçimdeki mesajını doğru okuyarak, son seçime adını kendisinin ?milli ve yerli´ koyduğu bir platformla gittiyse, sebebi, 7 Haziran seçiminden aldığı mesajdır. Ona bu yolu kolaylaştırıcı telkinleriyle MHP lideri Devlet Bahçeli göstermiş olabilir; ancak bu stratejik karar yani seçim tarihini öne almak, seçime ittifak oluşturarak gitmek Tayyip Erdoğan´a aittir.

Bu seçim sonucunda, AK Parti Meclis´te çoğunluğu elde edemedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemini hayata geçiren anayasa değişikliğiyle eskisinden çok daha geniş yetkilere sahiptir. Ancak o yetkileri kullanırken Meclis desteğine ihtiyaç duyacağı noktalarda MHP´nin desteğini de aramak zorunda kalacaktır.

?Bahçeliseçim sonucunda Erdoğan´ı kutlarken, seçimin MHP´yi ?kilit parti´ konumuna getirdiğini ve bu durumun da milletten ?denge ve denetleme görevi´ alma anlamına geldiğini belirtme gereğini duydu.

Siyaset dilinde ?denge ve denetleme´ demokrasilerde iktidarlara ayar yerine geçen kuvvetler ayrılığı ve hesap verebilmenin kurumsal mekanizmalarıyla sağlanır; MHP lideri, bu sözleriyle, yeni sistemde bulunmayan o mekanizmaların yerine partisini konuşlandırma hazırlığında olduğu izlenimini veriyor.MHP´nin vermeye hazırlandığı ayar önümüzdeki dönemin temel niteliğinin ne olacağının ipuçlarını da içinde barındırıyor.?

Bu seçim muhalefet partilerine de önemli mesaj vermiştir. ?Millet İttifakı? nın motor gücü olan CHP ve Genel Başkanı Kılıçdaroğlu´nun liderliğinin tartışmaya açılması ve özellikle de HDP´ye verdiği destekle, ulusalcıların ve Kemalistlerin saldırılarına hedef olacaktır. Bu süreçte CHP´den yeni kongreler dönemin başlaması ihtimalini dikkate almak uzak değildir, bu tartışma yerel yönetimlerin yapılacağı seçimlerin, 31 Mart 2019 sonrasına da ertelenebilir.

Aynı ahval Sayın Akşener´i de beklemektedir, Partisinden daha az oy alan ve Milletvekili olmayan bir lider tartışılmaktan beri olabilir mi? ?Millet İttifakı? içinde yer alan Meral Akşener kendi ısrarlarından dolayı ortak aday denklemini ıskalayan ve Cumhurbaşkanlığı tekrar Tayyip Erdoğan´a kaptıran muhalefetin eleştiri oklarının hedefi olacaktır.

HDP tüm olumsuz şartlara rağmen meclisin üçüncü partisi olmuştur. Bu durumun kendisine ait bir güç olmadığını bilecek bir gerçekliğin farkındadır. HDP yaşadığı mağduriyetlerden mülhem Kürtlerin her renginin (laik, dindar, milliyetçi, marksist?) oylarını almıştır. HDP´nin en büyük handikapı PKK´ye karşı bir tutum belirleyecek mi yoksa yine üç maymunları oynamaya devam mı edecektir?

Saadet Partisi ?Millet İttifakı? nın anahtar patisi rolünü oynamıştır. Hem ittifakın oluşumda oynadığı rol hem Ak Parti tabanına hitap ettiğinden dolayı ayrıca muhalefet çevrelerinin daha bir dikkatle muhatap almaları gerekmektedir.

Ak Partinin ?Cumhur İttifakı?nın içinde olması, bölgeyle ilgili politikalarında uzaklaşması ve daha çok güvenlikçi bir strateji takip etmesi Kürt seçmenini tedirgin etmiştir. Saadet Partisi bir yandan ?Millet İttifakı?nı oluşturmak için çaba sarf ederken diğer yandan Kürt Meselesi´ raporunu Diyarbakır´da düzenlediği konferansta açıkladı. ?Hak ve Adalet Ekseninde Kürt Meselesi? başlıklı raporuyla? Saadet Partisi geleneksel kalıpları kırarak önemli şahsiyetleri de partiye transfer etmiştir. Altan Tan, Haşim Haşimi, A. Faruk Ünsal, Cihangir İslam ve Faris Özdemir gibi...

Saadet Partisi bu seçimlerde oyunu artırmıştır, bu artış parti yöneticileri açısından yeteri görülmemiştir. Kamuoyu Saadet Partisine karşı iktidar tarafından rahatlıkla ajite edilebiliyor. Kamuoyu, olayları çok derinlikli okumuyor. Saadet Partisini kendi iktidarına ?karşı bir konumda´ görüyor. Kamuoyunun bu kanaatini değiştirmek için partinin izlediği siyaset yetersiz, bu çaba partinin mecliste temsil edilmesi için yeterli değildir.

Partinin(SP) Lideri ve ?Bilge Başkan´ olarak vasıflandırılan ?Temel Reis´ kendi ili olan Sivas´ta Milletvekilliğinde yüzde 1,76, Cumhurbaşkanlığında ise yüzde1,37 oy alabilmiştir. Bu tablo oldukça kötü bir tablo, parti yetkilileri bunu nasıl izah ediyorlar, üzerinde durulmaya değer noktalar! Parti yetkililerinin seçim sonrası açıklamaları daha pozitif, ?daha çok çalışacağız´ mesajları ise ilk etapta bir muhasebe sürecini işaret ediyor.

Diğer bir konu partiye sonradan katılan şahsiyetlere de büyük sorumluluklar düşüyor. Buradan (SP) bir şey çıkmaz derlerse, kendiler için çalışan tabanı da hayal kırıklığına uğratırlar, bunun da büyük bir sorumluluk olduğunu bilmeleri gerekir.

HÜDA PAR´ a gelince kuruluşlarının dördüncü yılında olduğunu beyan eden parti organları ilk kez Türkiye genelinde seçimler katılıyor. 24 Haziran seçimlerine yakın bir zamanda parti yetkililerinden bir grupla ziyaretleşmemiz oldu. Türkiye genelinde yüzde kaç oran beklediklerini sorduğumuzda yetkili kardeşimiz yüzde 1 gibi bir oranı beklediklerini beyan etmişlerdi.

24 Haziran seçim sonuçları gösterdi ki HÜDA PAR genel oyların yüzde 0,32 gibi bir oranı yakalayabildi. Bağımsız adayların oyları da eklendiğinde bu oran yüzde 0,4 gibi bir sayıyı yakalayacaktır. Gerek Saadet Partisi gerekse de HÜDA PAR Kürtlerin oyunu alma noktasında HDP ile mukayese edilmeyecek bir farklılık gösteriyor.

İyi Parti(İP) bile bir aşiret ağasını bölgede aday göstererek bu bölgede 40 yıldır hizmet veren bu iki yapıyı(HÜDA PAR ve HDP) bile geçebiliyor. Bu siyasi hareketler bölgenin sorunların çözmeye taliplerse; daha çok halkın içine girmeleri ve tanınırlık oranlarını yükseltmeleri gerekiyor. HÜDA PAR Türkiye partisi olma noktasında yelpazeyi geniş tutması ve diğer dindar çevrelerin partiyi sahiplenecek bir zemini oluşturmaları gerekiyor.

Zekeriya Beyin bağımsız aday olması ve Genel Başkanlığa Mehmet Yavuz´un gelmesi partiye ayrıca bir renk ve derinlik katmıştır. Parti yetkililerinin de buna tanıklık edeceği kanaatindeyim. Tabii ki başkanlık partinin iç meselesidir ama bizim gibi gelişmeleri daha çok dışarıdan takip edenler için Mehmet Yavuz´un partinin tanınırlığını daha da mümkün kılabileceğini söyleye biliriz.  

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR