Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Davut GÜLER


2023 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Seçimi Sorunlar ve Durduğumuz Yer;

Davut Güler'in yeni yazısı;


 

 

Bir seçim sürecinin son aşamasındayız, Milletvekili aritmetiği belli olmuş Cumhur İttifakı ipi göğüslemiş, Millet İttifakı kendisinden beklenilen performansı gösterememiş ve bu psikolojiyle Cumhurbaşkanlığı seçiminde 2.tura birçok olumsuz şartlarla girmiş bulunmaktadır. 

Seçimin sonuçlarını muhtemelen saatler sonra öğrenmiş olacağız.

Ülkenin içinde bulunduğu sorunların çözümü bağlamından seçim bir çıkış yoluydu. Seçim sonucu oluşan siyasi denklem ülkeyi bir sükûnete mi götürecek yoksa sorunları daha mı derinleştirecek, onu yaşayarak göreceğiz.

Uzun Ak Parti ve İttifak hükümetleri; özellikle de Ak Partinin ilk dönemleri itibarıyla statükoyla çatışarak aldığı mesafede mazlum ve mağdur toplumsal kesimlerin umudu olmuş, egemenlerin de hasımlığını üzerine çekmişti. 

Cumhuriyet hükümetlerinin jakoben laiklik anlayışıyla bizar ettiği; dindar mütedeyyin toplumsal kesimlerin/(irtica!), dindarlığın görünürlüğünü yaşama arzusunun, yine ırkçı, milliyetçi, asimilasyoncu ve inkarcı baskın karakteriyle ötekileştirdiği birçok etnisite(Arap, Arnavut, Ermeni, Boşnak, Çeçen vd..) ve Kürt halkının/(bölücü!), yönetimde statü taleplerine yönelik beklentilerinin/(çözüm süreci) hezimetle sonuçlanması.. 

Bu mağdur kesimlerin talebi; Ak Parti iktidarında dindarları nispeten memnun etmişse de, Kürtleri ise daha karamsar bir iklime sürüklemiştir.

Konunun daha iyi anlaşılması bağlamından biraz gerilere doğru gidersek; 2011 Genel Seçimlerinden sonra farklı kesimlerce dile getirilen yeni bir anayasa hazırlanması konusu bir ihtiyaç olarak kabul görülmüştür. Halkımızın bu mağdur ve mazlum kesimlere verdiği imkânı siyasilerin basiretsizliği doğru kullanamamışlardır. Daha sonra yaşanan mağduriyetlerde o imkânların doğru değerlendirilmediğin anlaşılması bağlamından gerilere gidiyoruz. 

TBMM’de kurulan Uzlaşma Komisyonu dört siyasi partinin eşit sayıda milletvekili vermesiyle oluşmuş ve komisyon Meclis Başkanı başkanlığında çalışmalarına başlamıştır. Bu komisyon (2011- 2013) iki yıl çalışmalarını sürdürmüştür. 

O Anayasa çalışmasında, bugün bizi ilgilendiren boyutuyla; vatandaşlık ve anayasal vatandaşlık kavramının, anlaşılması üzerinde duracağız.   

Vatandaşlık; ‘hak ve ayrıcalıklara sahip, bir kentin eşrafı ya da özgür kişisi’ anlamına gelmektedir.

Anayasal vatandaşlık; Habermas’a göre, etnik, dinsel, dilsel veya toplumsal farklılıkların bir arada yaşayacağı bir anlayış olmakla birlikte vatandaşlığın ulustan ziyade bir anayasaya bağlılık olması anlamına gelmektedir.

Büyük bir sosyolojik tabana dayanan ve toplumun her kesimince de desteklenen Ak Parti hükümeti, Kürt halkının büyük bir kesimince desteklenen HDP’nin temsil ettiği siyasal hareketle sürdürülen çözüm süreci, barış ikliminin bir habercisi havasını vermişti. 

Konun daha iyi anlaşılması bağlamında, Anayasal vatandaşlık tanımı ve içeriğini biraz daha açarsak; farklılıkları eş düzeyde ve barış içinde birlikte yaşatma çabasına dayanan, demokratik toplumlarda siyasi kimliği yeniden tanımlama girişiminin ifadesidir. Bu noktada anayasal vatandaşlık eşit vatandaşlık fikrini hâkim kılma anlayışını yansıtmaktadır. Erdem’e göre bu yaklaşım, farklı kimliklere kendilerini demokratik zeminde ifade etme ve siyaset yapma imkânı sunarak, farklı kimlikler arası sorunların demokratik bir zeminde çözülmesini sağlamaktadır.

Anayasal vatandaşlığın üç unsuru bulundurması gerektiğini söyleyen Erdem, bu unsurları şöyle sıralamaktadır: i) vatandaşlık, herhangi bir etnik, dinsel veya kültürel kimliğe referansla tanımlanmamalı; ii) bütün kimliklerin kendi farklılıklarını ifade etmelerine, korumalarına ve geliştirmelerine imkân sağlanmalı; iii) kamu otoritesi kimlikler karşısında nötr bir pozisyonda olmalıdır (Erdem, 2012a: 52-53).* 

Avrupa Birliği’nin oluşumundan anahtar bir rol oynayan bu kavram/(anayasal vatandaşlık); yerel ve kendine özgü farklı kimlikler yerine, eşit hak ve ödevlerden oluşan ulus içinde evrensel bir üst kimliğin oluşturulmasını öngörmektedir. 

Bu sürecin aktörlerince/(Ak Parti liderliği), oluşturulamaya çalışılan özgürlükçü bir anayasayı hep birlikte yapacağız mesajı yankılanıyordu. Bu anayasada herkes kendini bulacak; doğu da bulacak, batı da bulacak, kuzey de güney de. Velhasıl halkımız “İşte bu benim anayasam” diyecek. Yeni anayasa milletin her bir ferdini birinci sınıf olarak görecek. Her kimlik, her değer, herkesin özgürlük, demokrasi, barış ve adalet talebine bu anayasa karşılık verecek. Bu anayasa Türk’ün, Kürt’ün, Zaza’nın, Arap’ın, Çerkes’in, Laz’ın, Gürcü’nün, Roman’ın, Türkmen’in, Alevi’nin, Sünni’nin, azınlıkların yani 74 milyonun anayasası olsun. (Hürriyet, 2011)

Bu tanımlardan mülhem o günkü tabloya baktığımızda; Hükümet olan Ak Parti’nin vatandaşlık tanımı; “Devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşıdır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ana veya babanın çocuğu doğumla vatandaşlık kazanır. Vatandaşlık kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir. Hiç kimse vatandaşlıktan çıkarılamaz” (AK Parti, 2012)

CHP’nin vatandaşlık tanımı şöyledir: Türk Vatandaşlığı “din, dil, ırk, cinsiyet, etnik köken, siyasi düşünce, felsefi inanç, mezhep ve benzeri sebeplere bağlı olmaksızın herkesin “eşitlik” temelinde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması anlamına gelir. Vatandaşlığın kazanılması ve kaybedilmesine dair usul ve esaslar kanunla düzenlenir. Vatana bağlılık ile bağdaşmayan eylemlerin mutlak biçimde zorunlu kıldığı haklı nedenler bulunmadıkça kimse vatandaşlıktan çıkarılamaz.” (CHP, 2012a)

MHP’nin, Anayasa Uzlaşma Komisyonuna verdiği tanım mevcut 1982 Anayasasındaki vatandaşlığa en çok benzeyen tanım olmuştur: 

Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür. Türk vatandaşı babanın veya Türk vatandaşı ananın çocuğu Türk vatandaşıdır. Vatandaşlık kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir. Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz. Vatandaşlıktan çıkarma ile ilgili karar ve işlemlere karşı yargı yolu kapatılamaz. (MHP, 2012a) 

HDP Milletvekillerinden Murat Bozlak, 2013 yılındaki Genel Kurul konuşmasında, Türkiye’nin zenginlik sayılabilecek çok kimlikli, çok kültürlü, çok inançlı bir yapıda olmasına rağmen 1924 anayasasından itibaren Türk-Sünni kimliğine dayalı tek tip bir ulus yaratma çabalarının ve tekçi anlayışın geliştirildiğini belirtmiştir (TBMM, 2013d). 

HDP’nin Anayasal Vatandaşlık vurgusu: 

Halkların farklı kimliklerini, kültürlerini kabul etmeyen, bütün farklılıkları kucaklayacak anayasal vatandaşlık tanımını içermeyen, ana dilde eğitimi kabul etmeyen, örgütlenme özgürlüğünü garanti altına almayan bir anayasanın yeni bir anayasa olması mümkün değildir. Aynı şekilde başörtülülerin çalışma hakkını, Alevilerin, Yezidilerin ve diğer farklı kültürlerin inanç hakkını, çalışanların, kadınların hakkını güvence altına almayan bir anayasanın halk tarafından kabul görmesi mümkün olmayacaktır. (TBMM, 2012c) 

MHP, 1982 Anayasasında belirlenmiş olan mevcut vatandaşlık anlayışını savunarak ‘Türk vatandaşlığı’ dışındaki vatandaşlık tanım ve söylemlerine karşı çıkmış ve bu anlamda da anayasal vatandaşlığa karşı çok net bir tavır sergilemiştir. ‘Türkiyelilik’ ve ‘TC yurttaşlığı’ gibi anayasal vatandaşlığa yakın olarak düşünülen kavramlar için ‘zırva’, ‘bölücülük’, ‘teröre zemin hazırlama’ gibi ifadeler kullanılmıştır. Bu açıklamalar anayasal vatandaşlığın kesinlikle kabul edilmediğinin ve MHP’nin vatandaşlık söyleminin sadece ‘Türk vatandaşlığı’ kavramını içerdiğinin göstergesidir. MHP kanadı bu çalışmanın tam karşısında durmuş ve sert muhalefetini sürdürmüştür.

2011-2013 sürecinde Anayasa Komisyonunda bu konu geniş boyutuyla çalışılmış, biz bu çalışmadan kısa bir kesit vermeye çalıştık. 

Daha sonraki süreçten Fetullahçı gurupla Ak Parti hükümetinin çatışması ve çözüm sürecinin bileşenlerinin yaşadığı ihtilaflar “barış masası”nın devrilmesiyle, tüm bu çalışmalar bir sonuç vermemiş yine çatışmacı bir sürece girilmiştir. 15 Temmuz 2016 askeri darbesiyle oluşan iklimde; Ak Parti siyasi duruşunu ve stratejisini tamamen değiştirmiş. Bir Türkiye partisi olan Ak Parti Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemiyle de Milliyetçi muhafazakâr bir çizgiye evirilmişti. 

Tek başına geldiği iktidara, hükümet sisteminin değişmesiyle ittifaklara muhtaç duruma düşmüştür. 

Ak Parti’nin yeni müttefikleriyle kurduğu ortaklık onu artık bir devlet partisi ve Neo İttihatçı çizgiye çekmiştir.

2023 seçimine gelince; Ak Parti kurduğu ortaklıklarla Milletvekili sayısında ipi göğüslemiş ve meclis aritmetiğinde 322 milletvekiliyle çoğunluğu sağlamıştır.

Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda , %49.5’lik bir oranla en yakın rakibine %4.5’luk bir fark atmıştır. 3. İttifak olan Ata İttifakı’nın aldığı %5.2 oran dengeleri etkilemiştir. 

Millet İttifakı’nın bileşenleri seçimin birinci turunda gerekli başarıyı gösterememesiyle hem Meclis aritmetiğinde hem de cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhur İttifakı’nın gerisinde kalmıştır. Millet İttifakı’nın bileşenleri olan dindar, mütedeyyin partiler basiretsiz davranarak kendilerine ilgi duyan seçmenlerini alternatifsiz bırakmışlardır, mutlaka bunun özeleştirisin vermeleri lazım, bu tarihi bir sorumluluktur. 

Her iki ittifak; 2.turda Cumhurbaşkanlığı seçimini garantilemek ve Ata İttifakı’nın iki lideri Sinan Oğan ve Ümit Özdağ’ı kendi taraflarına çekmek için adeta yarışmışlardır.

Ata İttifakı’nın iki lideri, konjonktürün kendilerine kazandırdığı imkânı çok stratejik olarak kullanmışlardır. Yine dikkat çeken konu; iki lider Ümit Özdağ ve Sinan Oğan her biri, bir ittifakla bir mutabakat imzalamış, bu durum ve tavır iki lider için sanki anlaşmalı bir yol izlemiş gibi görünüyor. 

Bu mutabakat metninin maddelerine baktığımızda ilk 4 madde ortak, bu maddeler neyi içeriyor;

1- Anayasa’nın ilk dört maddesinin değişmezliği. Anayasa’daki Türk tanımının çıkarılmasına yönelik çabalara izin verilmemesi.

2- Her türlü terör örgütüyle ve terörle mücadele.

3- Sığınmacıların bir plan dâhilinde tedrici olarak gönderilmesi.

4- Uluslararası piyasalarla uyumlu, faiz politikalarında daha esnek olan bir ekonomi politikasının dizayn edilmesi. (Sinan Oğan’ın mutabakat metni)

 

Ümit Özdağ'ın, 7 maddelik mutabakat metni;

 

1- Anayasamızın ilk 4 maddesi ve 66. madde de yer alan Türk Vatandaşlığı konusundaki tanımı ve içeriği korunacaktır.

2- 1924 yılında kurulan milli-üniter-laik devletten asla taviz verilmeyecektir. Bu değerlere bağlı kalınacaktır.

3- Başta Suriyeliler olmak üzere tüm sığınmacılar ve kaçaklar en geç 1 yıl içerisinde ülkelerine geri gönderilecektir.

4- Devletin varlığı ve bütünlüğünü hedef alan başta FETÖ, PKK, IŞİD olmak üzere bütün terör örgütleri ile etkin ve kararlı mücadele edilecektir. Terörle mücadele çerçevesinde, terörle bağlantısı hukuki kanıtlarla sabit olan mahalli idare yöneticileri yerine devlet görevlileri ataması uygulamasına yargı kararı çerçevesinde devam edilecektir. Terörle müzakere değil, mücadele edilecektir. Türkiye’nin milli ve üniter devlet yapısını hedef alan hiçbir siyasi ve hukuki düzenlemeye izin verilmeyecektir.

5- Devletin bütün birimlerinde yapılacak görevlendirmelerde sadakat değil, liyakatin esas alınması sağlanacaktır.

6- Bütün yolsuzluklar ile hukuk çerçevesinde çok etkin bir şekilde mücadele edilecektir.

7- Devletin vatandaşına karşı şeffaf olunması ve açık davranması konularında tam mutabakata varılmıştır."

Ata İttifakı’nın bu stratejik hamlesiyle daha önceden milliyetçi partiler nezdinde bloka edilmiş iktidar ve muhalefet bu hamleyle de milliyetçi, ulusalcı Kemalist ve Atatürkçüler tarafından bloka edilmiş ve tam bir kuşatma altına alınmış, adeta özgürlükçü kesimler yoğun bakıma alınmıştır.

SONUÇ olarak 2023 seçimleri muhalefet açısından eğer cumhurbaşkanlığı seçimini de kaybederse bir hezimet olacaktır. Uzun zamandır büyük mağduriyetler yaşayan kesimlerce(Kürt siyasal hareketi, görev bekleyen KHK’lılar, mallarına kayyumlarla el konulanlar, kayyumlarla görevlerinden uzaklaştırılan seçilmiş belediye başkanları, beraat ettikleri halde görevlerine dönemeyenler, cezaevlerindeki siyasal mahkûmlar, kamu kaynaklarının tek taraflı kullanarak bir kesimi haksız olarak büyütenler ve bu kaynaklardan mahrum bırakmaların mağdurları), bu mağduriyetler daha da çoğaltılabilir.

Muhalefet daha büyük mağduriyet yaşamaması için önümüzdeki saatlerin hakkını vermeleri ve herkes gücü dâhilinde yakınlarını sandık başına götürerek muhalefetin adayını desteklemelidir. 

Yoksa yaşanan bu olumsuzlukta herkes hak sahibidir, bu böyle biline.. Omuz vereceğimiz adil bir seçim ülkemize hayırlı olsun. Adil bir seçimin sonucu ne olursa olsun saygı duyarız, kızgınlığımız duyarsızlığımıza, sorumsuzluğumuza ve tembelliğimizedir. Bu duygularla herkesi daha bir gayrete, sorumluluğa ve inandığınızı amele dönüştürmeye  davet ediyorum. Selam ve dua ile…   

 

* “ANAYASAL VATANDAŞLIK” VE TÜRKİYE’DE “YENİ ANAYASA” YAPIM SÜRECİNDE SİYASİ PARTİLERİN VATANDAŞLIK SÖYLEMLERİ* 

Arş. Gör. Serpil OZULU1, Prof. Dr. Muhammet KÖSECİK2 (Bu çalışmadan yararlandım)

 

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR