Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Faysal Mahmutoğlu


2022’ye Girerken

Yazarımız Faysal mahmutoğlu'nun "yeni" yazısı...


Pandemi ve ağır ekonomik krizin gölgesinde yeni yıla giriyoruz. Toplumun tüm katmanlarının ekonomik krizi konuştuğu bir süreçten geçiyoruz. Toplum adeta ‘dolarkolik’ oldu. Yeni bir yıla girildiğinde, öncelikle bir önceki yılın değerlendirmesi yapılır. Biz de geleneğe uyarak 2021’ın bir değerlendirmesini yapacak olursak, özetle şunu söyleyebiliriz: Arkasında gözyaşı dökeceğimiz bir yıl olarak kayda geçmedi.

2021’in belki de tek olumlu gelişmesi, tüm kötülükleri bünyesinde barından, adeta kötülüğün insana dönüşmüş hali olan Trump ve Netenyahu’nun siyaset arenasından diskalifiye edilmesidir. Bu ikilinin denklem dışına çıkarılmış olması, insanlığın bir kazanımıdır. Orta Doğu özelinde de daha barışçıl politikaların gündeme gelmesi olasıdır.

Biden döneminin diploması ağırlıklı dış politikasına bağlı olarak İsrail ile Arap ülkeleri arasındaki yumuşama, bölgenin istikrarsızlıktan çıkmasına yol açma potansiyeline sahip. Bu gelişmeler, Türkiye’nin de dış politikada dümen kırmasına katkı sağladı.

ABD’nin yaz ortalarında Taliban ile anlaşma çerçevesinde Afganistan’dan tüm askerlerini çekmesi tüm dünyanın 2021’de üzerinde en çok konuştuğu olay oldu. Ülkeden kaçmak için ABD askeri kargo uçağının kanatlarına tutunmaya çalışan iki kardeşin dramatik ölümleri ile bebeğini ABD askerlerine fırlatan anne görüntüsü insanlık hafızasına kazındı.

2021’de birçok ülkede aylarca söndürülemeyen yangınlar çıktı.  Savunma bütçesine 778 milyar dolar ayıran ABD, California’daki yangını aylarca söndüremedi. Sibirya’da yangın büyük alanları etkiledi. Türkiye’de onlarca yerleşim birimi yakınında ormanlar yandı. Bağlar, bahçeler, seralar, ahırlar ve hayvanlar diri diri yanarak can verdi.

Siyasal iktidarın yangınla mücadeleye dair bir stratejisinin olmaması ve söndürme çalışmalarının yetersiz olmasını kamufle etme adına yangınları, sıcakların neden olduğu küresel iklim krizine değil de terörle ilişkilendirmesi, bazı ırkçı milliyetçi çevrelerin silaha sarılarak don gömlek fanilayla yollarda kimlik sorgulayarak Kürt avına çıkmasına yol açtı. Bu da 2021’de not edilmesi gereken bir gelişme olarak kayda geçti. Bu çerçevede Manavgat’ta yangına müdahale için giden iki kardeşe linç girişiminde bulunuldu, araçları yakıldı.

Türkiye’de tarihe geçen önemli bir gelişme de devletin mevduat faizine kur garantisi kararına yönelik olarak saray fetvacısı Hayrettin Karaman’ın tüm ekonomistlerin katmerli faiz olarak yorumladığı kur farkına hibe diyerek helal fetvası vermesi oldu. İslam tarihi boyunca otoritenin istenci doğrultusunda verilen fetvaların dini nasıl yaşanmaz hale getirdiğinin bir göstergesine daha tanıklık ettik. Bu tablo, aynı zamanda çağdaş sorunlara neden bir çözüm üretilemediğini de ortaya koymaktadır.

Öte yandan, ülkemizde her yılbaşı öncesi Diyanet ve kimi dinî çevreler, haram olduğu gerekçesini öne sürerek bildiriler dağıtıp halkı yılbaşını kutlamamaya davet ederler. Bunun bir Hristiyanlık geleneği olduğunu iddia ederler. Noel’e de ağacına da karşı çıkarlar.

Oysa bilinen en eski yılbaşı törenleri, MÖ ikinci bin yılda Babil’de ortaya çıkmıştır. Bu, Mart ayının sonlarında kutlanan bahar bayramıdır. Nevruz da ilk kutlanan yeni bir yılın başlangıç günü olabilir.

MÖ 153’te Roma Senatosu yılbaşını 1 Ocak olarak karara bağladığında, henüz Hz. İsa ve Hristiyanlık doğmamıştı. Hristiyanlık Roma’ya hâkim olunca bunu benimsemiştir.

Dolayısıyla yılbaşı bir Hristiyanlık geleneği değildir, Hristiyanlığın ilk asırlarına ait bir olay da değildir.  Hristiyanlık geleneği olan, Noel’dir. Öbür adıyla Christmas (İsa’nın ayini). Tarih de farklıdır. Batı Hristiyanlığında 25 Aralık, Doğu Hristiyanlığında (Ermeni ve Süryani kiliseleri) 7 Ocak. Kudüs Kilisesi ise 549 yılına kadar 6 Ocağı kabul ederken, bu tarihten sonra 25 Aralık’a geçmiştir.

Kilise o gün Hz. İsa’nın Beytüllahim’de insanlığı kurtarmak için dünyaya gönderildiğine inanır. “Kalem et oldu” yani “Tanrı’nın hikmeti ve cevheri ete kemiğe büründü, geldi” manasına gelir. Bizdeki “Ete kemiğe büründüm Yunus diye göründüm” veya “Ete kemiğe büründüm Mahmut diye göründüm” ifadelerinde olduğu gibi.

İsa’nın 25 Aralık’ta doğduğu da kesin bilgi değil. İsa’nın kış mevsiminde doğmadığı kesindir. Luka İncili’ne göre “İsa doğduğu zaman çobanlar çayırlarda sürülerini otlatıyorlardı” (Luka-2:8). Beytüllahim’de Aralık ayında bu imkânsız gibi. 25 Aralık aslında antik Tanrı Mithra’nın doğum günü. İsa’nın doğum kenti de tartışmalı. Kimi kayıtlara göre annesinin kenti Nasıra’da, kimi kayıtlara göre de Beytüllahim’de doğmuştur. Beytüllahim MÖ 10. Yüzyılda Kral Davud’un (aynı zamanda Peygamber) İsrail’e altın çağ olarak yaşattığı bir kent olarak öne çıkmaktadır.

Osmanlı’da da 1829’da İngiltere Elçisi Haliç’te bir gemide verdiği baloya Osmanlı devlet ricalini davet ettikten sonra yılbaşı kutlamaları bir diplomatik zorunluk olarak tanındı. Aynı şekilde Müslüman ahali de Pera’da yapılan kutlamalara sessiz sedasız bir şekilde katılır oldu. Hristiyanların kalabalık olduğu diğer kasabalarda da kutlanmaya başlandı.

  1. Meşrutiyet’i (1908) izleyen yıllarda yılbaşı adeti, Müslümanların aydın kesimi arasında da yayılmaya başladı. İstanbul’da kadın ve erkeklerin birlikte yılbaşını kutladığı ilk mekânın açılışını Enver Paşa’nın yaptığı iddia edilir. Talat, Enver ve Cemal Paşalar ve diğer erkân, balonun açılışına refikalarıyla katılırlardı. Böylece Batı dünyasına has olan bir eğlence türü yaşamımıza girmiş oldu.

Cumhuriyet’le birlikte yılbaşı daha görünür bir şekilde kutlanmaya başlandı. Miladi takvim 1925 yılında kabul edildikten bir yıl sonra, 1926’yi 1927’ye bağlayan gece saat tam 12’de elektrik idaresi kentin tüm ışıklarını söndürerek bir geleneği başlatmış oldu. Halk yılbaşı kutlamasını benimsemiş olmalı ki, bir yıl sonra eğlence yerleri tıklım tıklım dolmuştu. Halk kumarhane olarak işletilen Yıldız Sarayına akın etmişti. Tayyare Piyangosu özel çekilişleri yapılmaya başladı.

Yılbaşında en çok gündemi meşgul eden bir husus da Milli Piyango çekilişleridir. Her yıl adeta bir azize gibi “Nimet Abla” büfeleri önünde kuyruklar oluşurdu. Milli Piyango’nun halk arasında “Tüpçü” olarak anılan Demirören gurubuna satılmasından sonra güvenirliğini kaybederek irtifa kaybettiğini gözlemliyoruz. Bu yıl kuyruklar ile ilgili bir habere rastlanmaması olumlu bir gelişmedir.

Yılbaşı ve Noel temelde birbirinden ayrı unsurlardır. Dini saikle kutlanan ‘Noel’dir (kutsal gece), yılbaşı ise dünyevi bir olaydır. Yılbaşı kutlamaları evrensel bir nitelik kazanmış durumda. Yeni bir yılın gelişini haber vermekte ve yeni bir başlangıcı muştulamaktadır.

Yeni yılda ırkçılığın olmadığı, kimsenin öteki olarak görülmediği; adil, özgür, barış içinde ve kardeşçe yaşanan bir dünyanın kurulmasını umut ediyorum.

MUTLU YILLAR! SER SALA WE PİROZ BE!

 

Kaynak: Farklı Bakış

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR