Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Seyit Ahmet UZUN


15 TEMMUZ DARBESİ KİMLERE KARŞI YAPILDI

Seyit Ahmet UZUN´un Analizi;


O gün kızımın arkadaşları bize misafirliğe gelmişlerdi. Nizip´ten kalkıp Mersin´e sadece arkadaşlarını ziyaretti niyetleri. Yemeğe yeni oturmuştuk. Damadım İbrahim aradı. Ve ülkede garip şeylerin olduğunu söyledi.

Darbe girişimi vardı.

Gençler ne olduğunu anlamadan, ne yapacaklarını bilmeden yemeklerini bile yiyemeden tekrar Nizip´e doğru yola çıktılar. Ne kadar kalmalarını söylesek de kalamayacaklarını dile getirdiler. Ne olur ne olmaz, meçhul bir yola girmişti ülke.

Tarih 15 Temmuz 2016´yı gösteriyordu. Ve takvim yaprağındaki ayet: ?Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer iman etmiş iseniz en üstün sizsiniz.? Al-i İmran/139

O gece sosyal medya çok ciddi bir şekilde hareketliydi. Herkes birbiriyle haberleşip ne yapacaklarını paylaşıyorlardı. Çünkü şaşkınlık had safhadaydı.

Bu durumda bir rehberin, bir önderin, bir imamın ne kadar önemli olduğunun anlaşıldığı ender gecelerden birisiydi. Ve televizyondaki telefon konuşmasıyla bu haber geldi.

?Milletimi meydanlara davet ediyorum!?

O geceye tiyatro diyenler, düzmece diyenler oldu. Ancak bir hakikat gözler önüne serilmişti; halk bir bütün olarak sokaklardaydı ve kimse kimsenin kim ve ne olduğunu sormuyordu. Ay yıldızlı bayrağını alan meydanları dolduruyordu.

O gecenin heyecanını sonradan kaleme aldığım eserim, ?15 Temmuz Milli Direniş Öyküsü? adlı romanımda detaylı bir şekilde anlattım. Asım´ın neslinin nasıl bir yiğitlik ve korkusuzluk örneği sergilediğini İslam tarihinden kısa örneklerle dile getirdim.

Ve o gece ezanları susturan darbeleri geride bırakıp, darbeleri susturan ezanlara, salalara şahit olduk.

Ve hainlik askerlerin kurşunlarıyla,  tank ve uçakların bombalarıyla milleti vuruyordu.

O geceyi yaşamamış olsaydık, birilerinin anlatması, yazması ve kurgusuyla bize gelseydi belki tiyatro ifadesine bir dereceye kadar anlam verilebilirdi. Ancak şehitlerin kanı, gazilerin yarası, halkın direnişi, sokakların, meydanların karışıklığı yaşanan olayın gerçek olduğunu gözler önüne seriyordu.

Aslında konu bu şekilde uzayıp gidebilirdi. Ancak ben buradan darbe girişiminden en çok kim olumsuz etkilendi onu sorgulamaya çalışacağım.

Fetö, bir dini cemaat olarak, dini faaliyet gösteren, eğitim kurumlarıyla toplumun gözdesi olan bir yapıya dönüşmüştü. Bir çok muhafazakar, mutedil insan da bu yapının içine bir şekilde dahil olmuştu. Dershane, okul, banka gibi unsurlarla bu yapının içindeydi.

Peki bunları niye söylüyorum?

Bu yapının dini formattaki görünümü, laik ve din karşıtı anlayışların onun üzerinden dine ve samimi dini yapılanmalara sataşmalarına neden olmasından dolayı bunları dile getiriyorum.

?Biz demiştik? ?Bunlara çok yüz verdiniz? ?Dindarlar işte böyle insanlardır?  

Ve 15 Temmuz sonrası en büyük darbeyi muhafazakar, dini söylemleri önde olan STK ve cemaatler yedi. Halkın derneklere, vakıflara yardımları azaldı, çocuklarla ilgilenme asgari düzeye indi.

Acabalar insanların zihnini meşgul etmeye başladı. Çocuğumuzu bunlara gönderirsek sonra başımıza böyle bir hadise gelir mi? Bir cemaate bağış yaparsak sonra bu karşımızı bela olarak çıkar mı? Cemaat kavramı kullanılmaz oldu.

İşte bu noktada STK´lar ve cemaatler oldukça fazla etkilendi. Güçleri zayıfladı.

Devlet dini kontrol altında tutmalıydı.

Ancak bu da birçok açmazı beraberinde getiriyordu. Çünkü din özgürlüğünü kaybediyordu.

 Cemaatin en büyük zararlarından birisi bu oldu. Tabi bu arada cemaatlerde masum değil. Hepsi kendisinin hak ve doğru diğerinin yanlış olduğunu dile getirerek bu anlayışa prim vermeye devam ediyordu.

Kendisinden olmayana, kendisi gibi düşünmeye tahammül edemiyordu. Yani devlet üzerinden nemalanılacaksa sadece bu seçilmiş kendisi olmalıydı. Pastaya ortak olanlar püskürtülmeliydi. İşte darbeye zemin hazırlayan ve devlet içinde paralel yapılanma denilen anlayışların temelini oluşturan bu yapı bu sefer farklı bir anlayışla gündeme gelmeye başlıyordu.

Bu yaklaşımlar sonucu din karşıtı düşünceye sahip olanlar yeni cemaatlerin ortaya çıkmak için palazlanmaya başladığını dile getirmeye başlarlar.

Bunun için cemaatler devlete göbeğinden bağlı olarak değil, gerçekten gençliği, aileyi, halkı irşad edecek bir anlayışla, Allah´ın rızasını önceleyen hizmet geleneğini sürdürmelidir.

Bu yolda yürürken de asla doğrularından taviz vermeden yol almalıdır.

Ve asla dini formatta olan bir yapıya zarar verecek bir yaklaşımın içine girmeden, Kur´an´dan aldıkları ilhamla sorumluluklarını yerine getirmelidir.

?Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer iman etmiş iseniz en üstün sizsiniz.? Al-i İmran/139

İnancı yenecek bir güç icat edilmemiştir. Ancak başarmak ve yenilmez bir güce sahip olmak için inancı, dosdoğru yaşayan bir ruhla ortaya koymakta vazgeçilmez şartların başında gelmektedir.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR