Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz


Seyit Ahmet UZUN


MÜSLÜMANIN SEKÜLERLEŞMESİ NE GÜZEL (!)

Seyit Ahmet UZUN´un Analizi;


?Her sabah şehadeti koyardık dualarımızın başına? ve bir idealimiz vardı hayata dair; inancımız.

İnancımız aşkımızdı. Muhaliftik, duyarlıydık, kavgacıydık. İnsanlık için umut dolu yarınlarımız vardı.

?Her eylem yeniden diriltir beni? söylemlerimizle her gün yeni bir arayışın içindeydik.

Yani ideallerimiz için ne yapabiliriz endişesi, ruhumuzu bir bütün olarak kuşatırdı. Ve biz bu kaygıyla hep okurduk, okurduk ve yorumlardık hayatı Kur´an ikliminde.

Allah tek sevdamızdı. İslam tek davamızdı.  Muhammed ümmetinin acıları kanayan yaramızdı.

Ezilmiş halklar, mazlumlar, mağdurlar, mahrumlar kardeşlerimizdi. Dinlerini, dillerini, milletlerini sormazdık.

Mazlum iseler kardeştik.

Doğru bildiğimizi, doğru yerlerde, doğru zamanlarda doğru bir şekilde söylemeyi erdem bilirdik. Yönetenler, abiler, şeyhler inanç eksenli büyüklerimiz olduğu müddetçe saygıya layıktı. Ama yanlışlarına karşı asla kör, sağır ve dilsiz değildik.

Daha parayla tanışmamıştık.

Koltukların yapışkan, yılıştıran, yandaşlaştıran, yalakalaştıran büyüsüne henüz kapılmamıştık.

Doğaldık. Fıtrata uygun bir anlayışımız, anlayışımıza uygun yaşantımız vardı.

Kazandıklarımız, paylaştıkça bir değer ifade ederdi. Hepimizin bir cebi vardı ve cebimiz kardeşliğimizi yemiyordu.

Ve gün geldi parayla ve makamlarla tanıştık. Putlaştırdık onları gönlümüzün derinlerinde. Ve gün geldi putlarımızı sever olduk. Sevdikçe putlarımızı daha çok saygı duymaya başladık.

Çünkü sandık ki, putlarımız bize saygınlık kazandırıyor. Saygınlık kazandırana saygı duymak esastır dedik ve daha çok kazanmaya ve daha çok yükselmeye çalıştık.

Ve yükseldikçe ilkelerimizi, daha önemlisi hassasiyetlerimizi kaybettik. Kazandığımızı kaybetmemek için daha çok tavizler verdik. Verdikçe çoğalan hayırlardan değildi sahip olduğumuz. Verdikçe irtifa kaybettik.

Dualarımızda önceliklerimiz değişti. Her sabah daha lüks yaşamı koyar olduk dualarımızın başına. Modeli yüksek arabalar, daha elit mekanlarda evler, marka eşyalar, yatlar, katlar ve metresler? (Dindarız ya onun da çaresine bakmasını çok çabuk öğrendik. Bir dini nikah kıydın mı tamamdır. Varsın dinin de, nikahın da bir yaptırımı olmasın. Kendimizi kandırmaya ne çabuk alıştık ama?)

Sahip olduğumuz makam ve mevkileri yakınlarımızın bir yerlere yerleştirilmesine vesile kıldık. Dini insanlara anlatmak için entelektüel bir birikimden ibaret gördük. Anlatması çok güzeldi zor olan yaşanılmasıydı.

Ve biz kolay olanı seçtik. Yaşanılan bir din değil anlatılan bir dindi bizim için kutsal olan.

Yılıştıran parayla birlikte, yalakalaştıran koltuklar da gözümüzü, gönlümüzü köreltti.

Hep alkışladık ne için diye sorgulamadan. Kaybeder de eşime ne derim, sahip olduğum bu imkanlardan yoksun nasıl yaşarım diye korktuğumuz koltuğun aşkı içindi hepsi.

Allah için severdik bir zamanlar. Ve hiçbir şeyden korkmazdık.  Çünkü kaybedeceğimiz bir şeyimiz yoktu. İmanımızdan başka?

Adamdık o zamanlar, koltuklar bizimle anlam kazanırdı. Şimdi koltuklar için, makamlar için seviyor ve nefret ediyoruz. Şimdi koltukların adamı olduk.

Çünkü büyülü bir dünyadır makamın insana sunduğu hayat.

Yaptıklarımızı meşrulaştıracak argümanlar da icat ettik. Hani minareyi çalan kılıfını hazırlar hesabı.

Biz olmasak başkası olacak bu koltuklarda. Bir Müslümana yardımım dokunur da? Söylemler makamlarımızın ve koltuklarımızın kaybettirdiklerini masumlaştırıyordu.

Aslında koltuğun sihrine eşimizle, çocuklarımızla birlikte kapıldık. Çünkü oğlum ve kızımda nasipleniyordu sahip olduğum kariyerin yüceliğinden.

Eşimiz makamımızla hava atar oldu. İnsanlar gözlerinde hep bir şeyler isteyen zavallılar gibi görünmeye başladı.

Yazık ettik duyarlılığımıza?

Ve çocuklarımız koltuğumuzla adamlığa soyundu. En yakınlarını bile babasının koltuğuyla iğneler oldu.

Gün geldi devran döndü. ?Hayat iman ve cihat anlımızın yazısı? zümrüdü Anka kuşu oldu uçtu, Kaf dağının ardına.

Bırakın dünyayı ailemizi kaybediyoruz da farkına varamıyoruz.

Olsun daha lüks oldu yaşamımız, daha üst bir modele döndü arabamız ve daha elit oldu oturduğumuz mekanlar. Varoşlardan kurtulduk, var oluşu kaybettik.

Efendilerimizin söylemlerine, ?Vardır bir hikmeti? bakış açısıyla törpülenen kişiliğimizden geriye bir şey kalmadığını anladığımızda, ?İnsan kişi niyetine? diyen imamın önünde yatıyor olacağız musalla taşında.

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

YAZARLAR