Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Yukarıda koltuk kavgası, aşağıda ekmek davası!

Hediye Levent, evrensel.net’te “Yukarıda koltuk kavgası, aşağıda ekmek davası!” başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Yukarıda koltuk kavgası, aşağıda ekmek davası!

Libya’da öfkeli gruplar kamu kurumlarını ateşe verip ana yolları kapattı. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Arap Ligi, bölgeden ve Avrupa başta olmak üzere dünyadan sükunet çağrıları art arda geldi. Şimdilik sokaklar sakinleşmiş görünüyor. Ancak bu yatışma hali aldatıcı olabilir. Çünkü, ülkedeki durum halk açısından artık tahammül edilemez eşiğe dayanmış görünüyor.

Peki, bu kadar öfkelendiren neydi?

Aslında Libya’da sıcak savaş büyük ölçüde bitmiş olsa da istikrarlı bir şekilde yükselen tek şey gerginlik oldu. Dünyanın en kaliteli petrolüne sahip az sayıda ülkeden biri olan Libya’da elektrik kesintileri günde 20 saati aşıyor uzunca bir süredir. Şimdilerde sıcaklığın 40 dereceye dayandığı ülkede sadece soğutma sistemleri değil hastaneler, fırınlar, kamu kurumları, halk sağlığını doğrudan etkileyen gıda stoklama alanları; aklınıza gelebilecek her şey elektrik kesintisiyle birlikte felç olmuş durumda.

Herkesin jeneratörü yok, olsa da mazot bulmak kolay değil; evet, Libya’da… Nitekim durum öyle bir noktaya geldi ki, jeneratörü olan bazı oteller, restoranlar, kafeler sınavlara hazırlanan öğrencilere kapılarını açtılar.

Zaten tansiyon epeydir tırmanıyor olsa da birkaç gün süren şiddetli eylemleri tetikleyen de sosyal medyaya düşen bir fotoğraf oldu. Bir adam sürekli solunum cihazı kullanması gereken 5 yaşındaki oğlunu alıp sokakta elektriği olan bir yer aramaya başlıyor. Nihayet jeneratörü olan bir işletme bulunuyor. Libya basınında yer alan haberlerde babanın, “Bizim durumumuzda olan çok insan var” sözlerine ver verilmiş.

Ancak tek sorun elektrik değil. Bölgenin birçok ülkesi gibi buğday başta olmak üzere tahıl ihtiyacının büyük kısmını Rusya’dan ve Ukrayna’dan sağlayan Libya’da, krizle birlikte fiyatlar da tırmanmaya başladı. Dünyanın başka ülkelerinden tahıl ve ayçiçeği yağı ithal edilmesi için arayış başladı. Ancak o arada yine Ukrayna krizi sebebiyle petrol fiyatları yükselmeye başladı. Petrol fiyatlarının yükselmesi demek ithal edilen ürünün nakliyesi dahil bütün süreçlerde artan maliyetin ürün fiyatına eklenmesi demek.

Aslında petrol fiyatlarındaki artış petrol zengini Libya’nın lehine olmalıydı. Ancak aylardır istikrarlı şekilde tırmanan istikrarsızlık çatışmalara ve petrol sahalarının, rafinerilerin, boru hatlarının hatta ihracatın kalbi sayılan noktaların kısa ya da uzun süreli kapanmasına sebep oldu.

Libya petrol bakanlığının açıklamalarına göre, 2011 Arap Ayaklanması öncesinde Libya’nın günlük petrol üretimi 1.5 milyon varil civarındaymış. Kanlı çatışma dönemlerinin ardından ateşkesi sağlayan 2020 anlaşmasının ardından bu miktar günlük 1.1 milyona kadar çıkmış. Ancak sadece mart ayından beri devam eden çatışmalar ve gerginlik petrol üretimini çok sert bir şekilde vurmuş. Günlük üretim 350-450 bin varillere kadar inmiş. Petrol bakanı sık sık, “Çatışmayın, çatışacaksanız da petrol sahalarından uzak durun” açıklaması yapıyor aylardır. Sadece 3 aylık zarar birkaç milyar doları aşmış.

Aslında Libya aylardır kaynıyor!

2019 yılına gidelim! Libya biri Trablus’da diğeri Tobruk’ta olmak üzere iki yönetimin, iki ordunun olduğu, ülke içinde aşiretlerden, dışında çeşitli ülkelerden destek almayı başaranın liderlik iddiasıyla öne çıktığı bir ülkeydi. Türkiye’nin de Trablus’taki Ulusal Mutabakat Hükümetini açıkça desteklediği, Trablus’un dış mahallelerine kadar ulaşan Hafter’e bağlı güçlere karşı ‘Önemli roller oynadığı’; Rusya’nın, Fransa’nın, Amerika’nın, Mısır’ın, Suudi Arabistan’ın, Birleşik Arap Emirlikleri’nin, İtalya’nın velhasıl çok sayıda ülkenin ve tarafın nüfuzunu derinleştirme yarışına giriştiği bir sahaydı.

Ancak Libya’daki kazananı olmayan savaş IŞİD başta olmak üzere radikal örgütlerin kök saldığı şartları sağlarken bu kaos hali sınırlarından taşmaya başladı. Bir taraftan Mısır başta olmak üzere komşu ülkelere sarkmaya başlayan örgütler ve çatışmalar, diğer tarafta İtalya başta olmak üzere denizin diğer yakasına ulaşmaya çalışan kitleler… Elbette en önemlisi de petrol üretiminin ve tedariğinin bir türlü istikrara kavuşturulamaması…

BM devreye girdi, bir yol haritası hazırlandı. Buna göre 3 üyeden oluşan bir başkanlık konseyi bir de geçiş hükümeti kuruldu. Bu hükümetin 1 yıldan kısa bir sürede yeni anayasa hazırlanması, yabancı milislerin ülkeden çıkarılması, ordu başta olmak üzere kamu kurumlarının ve kaynaklarının tek çatı altında toplanması gibi süreçleri tamamlaması öngörülüyordu. Aslında o yol haritasında gerçekçi olan tek şart ateşkesti. Nihayetinde, yol haritasının öngördüğü tarihte yani 24 Aralık 2021’de seçimler yapılamadı.

Geçiş hükümetinin Başbakanı Abdulhamid Dibeybe dahil bazı isimler BM yol haritasının şartlarının büyük kısmının gerçekleştirilemediğini ve bu nedenle seçim yapılamayacağını savunuyordu. Seçimlerin belirsiz bir tarihe ertelenmesi ile birlikte Dibeybe’nin başbakanlığının, geçiş hükümetinin de görev süresinin dolduğu ve artık meşruiyetlerinin kalmadığı yönünde sesler yükselmeye başladı.

Türkiye kamuoyunda Hafter ile özdeşleşen Tobruk merkezli Temsilciler Meclisine bağlı milletvekilleri önce Dibeybe’ye verdikleri güvenoyunu geri çektiklerini duyurdular. Ardından bir dönem Türkiye’nin açıktan desteklediği isimlerden biri olan Fethi Başağa’nın başbakan olarak belirlendiği yeni bir kabine atandığı açıklandı.

Bütün bunlar olurken Hafter ile Başağa da Dibeybe’ye karşı güçlerini birleştirdi.

Bir taraftan Dibeybe’ye karşı; meşruiyet, kamu kaynaklarını kişisel kampanya için kullanma, yolsuzluk, rakiplerinden intikam almak için bazı bölgelere yatırım yapmama dahil birçok suçlama yükselmeye başladı.

Başağa, mayıs ve haziran aylarında iki kere başbakanlığı güç kullanarak devralma girişiminde bulundu. Küçük çaplı çatışmalar yaşandı. BM, ABD, Rusya, Mısır dahil birçok ülke devreye girdi ve Başağa iki girişimini de tamamlayamadan Trablus’tan ayrıldı.

Dibeybe, “Başbakanlığı seçimle gelene teslim ederim” diyor. Buna karşılık Hafter ve Başağa cephesi Dibeybe’yi istifaya zorlamak için petrol sahalarını kapatma kozunu oynuyor ve tarafların milisleri arasında sıcak çatışmaya kadar varıyor bu gerginlik.

Gerginlik tırmandıkça BM başta olmak üzere Libya’daki süreçlere taraf olan aktörlerin endişeleri de arttı. Sonuçta, Ukrayna krizi ile birlikte arşa varan enerji krizinin ortasında Libya’dan petrol akışı durmamalı!

Geçen yılın sonunda referanduma sunulması gereken anayasa taslağı hazırlandı. Çekişen taraflar önce Kahire’de sonra Cenevre’de müzakere masasına oturdular ve ikisi de sonuçsuz kaldı.

Tarafların uzlaşamadığı nokta cumhurbaşkanlığı adaylarının kriterleri. Yani Hafter aday olabilir mi olamaz mı, Kaddafi’nin oğluna iktidar yolu açılır mı açılmaz mı, Dibeybe seçim yarışına katılabilir mi katılamaz mı?

Gerçek anlamda ekmek derdine düşmüş olan insanlar Trablus ve Tobruk merkezli yönetimlerin, yöneticilerin ve siyasetçilerin; hepsinin istifa etmesini ve seçimlerin hemen yapılmasını istiyor. Koltuk savaşına girişmiş olan isimler muhtemelen Libyalıların önemli bir kısmını birleştirmeyi başardı ki, bütün önemli isimlerin kontrollerindeki bölgelerde gösteriler yapıldı!

 

Kanak: Farklı Bakış



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz