Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

YAŞAR BÜYÜKANIT: 'E-muhtıra', DOLMABAHÇE GÖRÜŞMESİ VE ŞEMDİNLİ OLAYIYLA TARTIŞILAN ESKİ GENELKURMAY BAŞKANI

Yaşar Büyükanıt, Türkiye siyasi tarihine geçen 2007'deki "27 Nisan e-muhtırası" ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la yaptığı ve hala "sır" olarak nitelendirilen Dolmabahçe görüşmesinin de aralarında bulunduğu birçok olayla anıldı.

YAŞAR BÜYÜKANIT:

28 Ağustos 2006-30 Ağustos 2008 tarihleri arasında Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) 25. Genelkurmay Başkanı olarak görev yapan Yaşar Büyükanıt, Türkiye siyasi tarihine geçen 2007'deki "27 Nisan e-muhtırası" ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la yaptığı ve hala "sır" olarak nitelendirilen Dolmabahçe görüşmesinin de aralarında bulunduğu birçok olayla anıldı.

Birçok yorumcuya göre Büyükanıt, "sırlarını da beraberinde götürdü."

Doğum günü, kariyerini belirledi

Orgeneral Yaşar Büyükanıt, 1 Eylül 1940'ta İstanbul Eyüp'te doğdu. Şayet 2 gün önce, yani 30 Ağustos'tan önce doğsaydı, 67 yaşını doldurduğu için Kara Kuvvetleri Komutanlığı'ndan emekliye sevk edilecekti. Ancak 2 gün geç doğması, ona Genelkurmay Başkanlığı yolunu da açtı.

Büyükanıt küçük yaşta annesini kaybetti ve yetişmesinde dayısıyla ablasının büyük emeği oldu. Dayısı Bahaettin Eryaşar'ın "Asker ol, hayatın kurtulsun" tavsiyesiyle önce astsubay okulu sınavına girdi ama sınavı kazanamadı. Daha sonra Erzincan Askeri Lisesi'ne girdi. Matematik ve fen derslerindeki başarısı onu üniversitede Ankara Fen Fakültesi'ne taşıdı ancak askerlik ağır bastı. Kara Harp Okulu'na girdi, 1961'de mezun oldu. Parlak askeri kariyeri, onu Genelkurmay Başkanlığı'na kadar taşıdı.

İyi yüzücü, sıkı Fenerbahçeli...

Yaşar Büyükanıt, askeri kariyeri kadar spora merakı ile de biliniyordu. 1963'ten itibaren atletizm hakemi lisansını da taşıyordu. Kara Kuvvetleri'nde zaman zaman sembolik olarak "atletizm hakemliği" de yaptı. Kara Harp Okulu yıllarında başta atletizm, futbol, yüzme ve atıcılık olmak üzere pek çok spor dalıyla ilgilenmişti ve çok iyi bir yüzücüydü.

Gazeteci Murat Gürgen'in kaleme aldığı yaşam öyküsüne göre, İstanbul Boğazı'nı "birkaç kez yüzerek" geçti. En önemli özelliklerinden birisi de "sıkı Fenerbahçe taraftarı" olmasıydı. 1. Ordu Komutanı olarak İstanbul'da görev yaptığı 2004'te takımının şampiyonluğunu, sokaklarda otomobiliyle tur atarak kutlamasıyla biliniyor. Genelkurmay Başkanlığı döneminde de "taraftar" olarak maçları nasıl izlediğini gazeteci Yalçın Doğan'a şöyle anlatıyordu:

"Polütbüro üyesi gibi maç seyredecek değilim ya, bazen maça kravatla gelenleri görüyorum. Sanki Pavarotti'nin konserine gelmişler. Sarı-lacivert kukuleta da giyerim, flama da şaklatırım, her türlü uğuru da yaparım."

'Sözde değil özde'

Yaşar Büyükanıt, 2007'deki Cumhurbaşkanlığı seçimi döneminde Genelkurmay Başkanı'ydı. İktidardaki AKP, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ü aday göstermek istiyordu. Ancak kulislerde askerlerin, İslamcı gelenekten gelen, "eşi başörtülü" bir ismin Çankaya'ya çıkmasını istemediği söylentileri yayılıyordu.

Genelkurmay Başkanı Büyükanıt da 12 Nisan 2007'de bütün kuvvet komutanlarını yanına alıp yaptığı "basın bilgilendirme toplantısı" ile nasıl bir cumhurbaşkanı istediğini açıkladı:

"Cumhuriyetin temel değerlerine sözde değil özde sahip olan bir kişinin cumhurbaşkanı seçilecek olmasını umut ediyoruz."

27 Nisan 'e-muhtırası'

Ancak AKP, Gül'de ısrarcı oldu ve TBMM'de 27 Nisan 2007'de cumhurbaşkanlığı seçimi için ilk tur oylama yapıldı. AKP'nin aday gösterdiği Abdullah Gül'e 361 oy çıktı.

CHP, cumhurbaşkanı seçilmek için TBMM üye tam sayısının üçte iki çoğunluğunu oluşturan 367 oy alması gerektiğini belirterek, Anayasa Mahkemesi'ne başvuru kararı alırken, asıl sürpriz gece yarısına doğru geldi. Genelkurmay Başkanlığı internet sitesine gece 23.30'da konulan bildiride, "Türkiye Cumhuriyeti devletinin, başta laiklik olmak üzere, temel değerlerinin aşındırılması için bitmez tükenmez gayret gösterildiği, hatta milli bayramlara alternatif kutlamalar yapıldığı" belirtiliyordu. Siyasi tarihe "27 Nisan e-muhtırası" olarak geçen bildiri, şu uyarıyla bitiyordu:

"Özetle, Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Atatürk'ün, "Ne mutlu Türküm diyene!" anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti'nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır. Türk Silahlı Kuvvetleri, bu niteliklerin korunması için kendisine kanunlarla verilmiş olan açık görevleri eksiksiz yerine getirme konusundaki sarsılmaz kararlılığını muhafaza etmektedir ve bu kararlılığa olan bağlılığı ile inancı kesindir."

"Muhtıra" olarak nitelendirilen bu açıklamaya hükümetten yanıt gecikmedi. Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek şu açıklamayı yaptı:

"Başbakan'a bağlı bir kurum olan Genelkurmay Başkanlığı'nın herhangi bir konuda hükümete karşı bir ifade kullanması demokratik bir hukuk devletinde düşünülemez."

'Kendim kaleme aldım, komutanlara bilgi vermedim'

Yaşar Büyükanıt, yıllar sonra, 8 Kasım 2012'de TBMM Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu'nda metni bizzat kendisinin kaleme aldığını açıklarken, bunun bir muhtıra değil, "laiklik hassasiyetini ortaya koyan bir metin" olduğunu söyledi:

"Bu gerçekten benim kendi kalemimden çıkmış bir bildiridir. Ben yazdım. Bu bildirinin hazırlanmasında Genelkurmay Başkanı olarak kendi yetkimi kullandım. Bu bildirinin yayınlanacağından o zamanki kuvvet komutanlarına ve Jandarma Genel Komutanına - bugün hâlâ hayattadırlar - bilgi vermedim. Şunun için vermedim: Onları bu işin içine katmak istemedim. O zaman işin şekli, mahiyeti değişebilirdi. Onların da sizler gibi, Türk kamuoyu gibi, bildiri yayınlandıktan sonra haberleri olmuştur."

Devamı >>>



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER