Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Şu İmamoğlu Dedikleri?

Adelina Sfishta

Şu İmamoğlu Dedikleri?

 

 
 
Genç, enerjik, inatçı, çalışkan, azimli, sempatik, insanı seven, doğaçlama bir kişilik Ekrem İmamoğlu.

Trabzon´un İmamzade ailesinden, aslı-nesli belli, ?dede? sevgisi ile büyümüş bir ?torun?. Dedesi, topçu askeri, Sakarya gazisi.

Sade, sıradan bir aileye sahip, herkes gibi.

Tanıdıkça sevebileceğiniz ?tiplerden?. Yarışa 16 puan geriden başlayıp, öne geçebilmesi de bundan.

Bu mütevazı kimlik, seçim yarışını; cumhurbaşkanı başta olmak üzere ?devlete? karşı yürüttü ve ?galip? gelmeyi başardı.

Şanslıydı. Kırk imbikten geçmiş Kılıçdaroğlu gibi bir genel başkana ve saha mücadelesinden gelmiş Kaftancıoğlu gibi bir il başkanına sahipti.

Şanslıydı. Seçim sürecinde CHP; Kemalist ve ulusalcı bir dilkullanmıyordu. İNCEGİLLER´in borusu ötmez olmuş, ?Mustafa Kemal´in askerleri? başka mevzilere çekilmişti.

Şanslıydı. Milliyetçi seçmene seslenebilecek İYİ Parti vardı yanında, Saadet ve HDP seçmeni kendisine sempati ile bakıyordu.

Şanslıydı. İstanbul gibi, işsiz nüfusun çok olduğu, şehirli özgürlüğünün yoğun yaşandığı, çalışan kadınların hayatın güçlüklerini derinden tattığı bir metropolde yarışıyordu.

Şanslıydı. Rakibi, Ankara´nın buz gibi suratlı bürokrasisinden geliyordu. Eski meclis başkanı 70 görünümlü, 64 yaşına gelmiş yaşlı bir ?amcaydı?. Rakibi, yorgundu, çok dolaşamıyordu halkın arasında, zengindi, çocuklarının gemi filoları filavardı, halka inmekte sıkıntı çeken, ?kibirli zengin zamane dindarı? biriydi.

Şanslıydı. Türkiye´nin son 3-4 yıldır içine düştüğü ?ekonomik kriz? onun lehine çalışıyordu. Mutfaklar ?alev alev? yanarken, ?mutlu gelecek? söylemleri, mega projeler, çılgın fikirlerseçmen tarafından ?atma? diye karşılanıyordu.

Şanslıydı. ?beka-terörist? söylemi çok eskitilmiş, milletin sopayı eline alıp, ?bekacıları? kovalayasının geldiği psikoloji, çoğunluğa yerleşmişti. İstanbul´da ?beka söylemitutmuyordu.

Şanslıydı. Orkestre edilmiş CHP kadroları ile çalışıyordu.

Şanslıydı. Rakibi çok kibirliydi. En az 8-10 puan önde bitiririz diye düşünüyordu. Rakip partililer aşırı özgüven içinde, titiz çalışmayı ihmal edebiliyorlardı. Garanti diyorlardı, netice ?çantada keklik? diye bakıyorlardı.

Şanslıydı. Devlet denen, bütün aksaklıkların sorumlusu kabul edilen ve 25 yıldır İstanbul´u yöneten bir kadroya karşı yarışıyordu.

Şanslıydı. Dindar bir aileden geliyordu. Muhafazakar seçmen tarafından yadırganmayacaktı.

Şanslıydı. Karadenizliydi. Rakibine ?hemşerimiz? diye oy verenleri tereddüde düşürebilecekti. İstanbul´da Karadenizli nüfus da hayli fazlaydı. Onlara ?bu da hemşerimiz? diyerek bir alternatif sunabilecekti.

Şanslıydı. Masum ve mazlumlar kampındaydı. Halktan kopmuş, ?saraylılardan? değildi.

Kaygılıydı. % 51-55 arası değişen bir oya sahip, AKP-MHP koalisyonu ile yarışıyordu. Kendisi ise % 34´ü temsil eden bir koalisyonun adayıydı. Ayrıca kendisine sempati duyan, HDP oylarının ?çoğunluğunu? toparlayabilse bile % 43´lerde kalıyordu. Anketlerde de % 8-10 geride gözüküyordu. Tanınırlığı ise %16´larda idi.

Kaygılıydı. HDP seçmeninin ne kadarı teveccüh edecekti? HDP teveccühünü baz alacak milliyetçi seçmen kendisine oy verecek miydi?

Kaygılıydı. Saadet Partisi kendi adayını çıkarıyordu. Bu seçmenden, muhtemelen oy alamayacaktı. Saadet seçmeni ?solcuya vereceğime AK Partiye vereyim? der miydi? İhanetle suçlanan Saadet Partisi kendi adayına oy toplayabilecek miydi?

Kaygılıydı. Medyası yoktu. Birkaç uydu kanalı dışında, TV ve Radyo kanallarında yer alabilmesi çok zordu. Rakibi yüzlerce TV ve Radyo kanalını, adeta emir komuta içinde kullanabiliyordu. Adeta ?devlet? rakibi için propaganda yapıyordu.

Kaygılıydı. En ufak bir hata yapmamalıydı. Yapılacak hatanın ?iz düşümü? değişik görüşteki insanları, aynı anda ?negatif? etkileyebilirdi. Propagandanın ?Doz ayarı? mükemmel olmalıydı.

Kaygılıydı. Erdoğan bizzat İstanbul´da propaganda ve seçim çalışmaları yapıyordu.

Kaygılıydı. Rakip ?sandık savaşlarında? son derece eğitimliydi. Oylar ya çalınırsa diye düşünüyordu. Seçim kurullarının oluşturulmasıyla ilgili yasalar değiştirilmiş ve devlet memurları sandık başkanı olacaktıPartilileşmiş devlet, tarafsız olabilir miydi. CHP´nin pek iyi sınav vermediği ?sandık savaşları? onu da düşündürüyordu.

İşte bu şartlarda bir seçim süreci yaşadı, İmamoğlu. ?Hak yemem, hakkımı da yedirmem? diyen adam.

Bu temiz adam, bütün güçlükleri yendi, bütün engelleri aştı, bütün mesafeleri kapattı ve ipi önde göğüsledi. Kamu vicdanı, güçlünün değil, bu masum insanın yanında yer aldı.

Sonuç hepinizin bildiği gibi, ?bıçak sırtı? bir farkla Ekrem İmamoğlu lehine neticelendi.

Sonra uzun bir ?itirazlar? süreci yaşandı, onlarca defa sandıklar sayıldı. Ancak İstanbul´u vermek istemeyen ?güçlü?, seçimi ?iptal? ettiriverdi. Üstelik tek bir yolsuzluk, sahtekarlık belirlenmiş olmamasına rağmen.

Yüksek seçim kurulu, kendi yaptığı teknik bir hataya bağlı olarak, seçmenin kararlarını yok sayma pahasınaİstanbul seçimlerinin yenilenmesi kararını verdi.

Üstelik, hiçbir oyun çalınması, çırpılması, başka partilere yazılması gibi, belirlenmiş bir sahtekarlık olmamasına rağmen.

Devlet, halkın kararını hiçe saydı. Güç, ?hakka? hakim kılındı. Adalet ters yüz edildi.

İktidar, ?kaybettiği her durumda?, ?herhangi bir gerekçeyi kolaylıkla üretebileceğini?, daha önceki seçimlerde olduğu gibi, kanuna aykırı bir şekilde ?mühürsüz oyları geçerli sayması gibi?, çok rahat ve hiç kimsenin müdahale edemeyeceği bir şekilde, kaybettiği seçimleri iptal edebileceğini, bir kere daha, bir kere daha, gösterdi. Çünkü güçlüydü.

Muhalefet de hiçbir şey yapma gücüne sahip olmadığını, yargı mekanizmalarının partizanlaştırılması nedeniyle, hukuku işletemediğini, güçsüz ve aciz olduğunu bir kere daha, bir kere daha, gösterdi.

Güçlünün hukukunun işlediği bu tiyatroyu da, mazlum ahali, sessiz yığınlar, sadece seyretti.

Mazlum ve masum kitleler, tercihlerini ?yok sayan?, ?elindeki tek söz hakkı olan oyu yok sayan? gücün temsilcilerine, ?hazin hazin? baktılar. Ellerinden gelebilen sadece buydu.

Sessiz çoğunluk, zayıf çoğunluk, mazluma merhamet eden çoğunluk, adaletsizliği gören çoğunluk, vicdanları kanayan çoğunluk, olanları elbette görüyordu. Ama güçlüye, güç yetiremiyordu. Sadece üzülüyordu. Oy hakkını yok sayanlara içten içe kinleniyordu.

İmamoğlu için, ?ümit? de tam buradaydıBu vicdanını kaybetmemiş sessiz çoğunluğun koyacağı iradedeydi.

Sessiz çoğunluk, sadece seçim zamanları ?adam sayılıp?, oyuna müracaat edilen sıradan insanlar, ellerindeki tek imkan olan, ?vereceği oyla yönetimi tercih edebilme özgürlüğünün? elinden alındığını görüyordu. Sesini çıkaramasa dahi, kör değildi ya, görüyordu.

Bu sessiz ve mazlum çoğunluk, hayatı boyunca ?adaletsizliğe maruz kalmış, devlet denen güçten hep adalet beklemiş?, sürekli hakları elinden alınmış veya zedelenmiş kitle, İmamoğlu ile buluşabilecek miydi?

Belki de, çözüm, ?masumların buluşmasındaydı?.

Aksi halde; iktidar bütün haşmetiyle, Bahçeli´siyle, Erdoğan´ıyla, devlet gücüyle, İstanbul belediyesinin bütün imkanlarıyla, İstanbul´da seçilmiş 24 tane iktidar ilçe belediyesinin gücüyle, % 95 kontrolünde olan medyasıyla, sınırsız maddi gücüyle, İmamoğlu´nu yerle bir etmeye geliyordu.

Bu adamın elindeki tek güç; sadece ve sadece, sessiz kitlenin ona göstereceği merhamet ve vicdanda olacak.

Bakalım, ?mazlum kitleler?, ?mazlum İmamoğlu´na? ne ölçüde yönelecek.

Seçimin anahtarı burada.



Anahtar Kelimeler: İmamoğlu Dedikleri

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


ekirpitci
13.05.2019 00:03:36
"Üstelik, hiçbir oyun çalınması, çırpılması, başka partilere yazılması gibi, belirlenmiş bir sahtekarlık olmamasına rağmen." öyle mi!? Kendin inandın mı bu cümleye. 28.000 oy farkı nasıl 13.000 lere düştü o zaman! Milleti salak yerine koyan salaktır.

YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER