Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Sömürgeci kıyımını önleyen bir ‘barikat’

Portekiz’in sömürgecilik tarihi döneminde egemen olduğu Afrika ülkesi Angola’da dünyaya gelen gazeteci ve yazar José Eduardo Agualusa ödüllü romanı ‘Unutmanın Genel Teorisi’nde sömürülen toplumların yaralarına ışık tutuyor

Sömürgeci kıyımını önleyen bir ‘barikat’

kaar.com'san Sedat Palut yazdı;

Batı’nın tarihi sömürünün de tarihidir. Coğrafi keşiflerle başladıkları sömürü yolculuklarına günümüzde korona aşısının dünya genelinde eşit paylaşılmaması ile birlikte devam ediyorlar. Dil, din ve kültürlerini aktarırken sömürge coğrafyasındakileri gasp ederken tarihe de oryantalist bakış açılarıyla not düşmeyi ihmal etmediler. Tarihin bu kısmını hem tersine çeviren hem de sömürüdeki insan hikayelerini hatırlamamızı sağlayan en temel unsur ise edebiyattır.

Sömürünün altında kendi özünü bulma çabası içinde olan karakterleri ajitasyona kaçmadan, dramatik unsurları ve karakteri güçlü bir şekilde yansıtan romanlar Batılı ülkelerin farklı topraklardaki faaliyetlerini insani yönden öğrenmemizi kolaylaştırıyor. Yakın zamanda bu minvalde bir roman okudum: Unutmanın Genel Teorisi. Yazarı Jose Eduardo Agualusa. Yazar, Portekiz sömürgesi Angola’da dünyaya gelmiş. Birçok Angolalı gibi o da Portekiz’de yaşıyor. Romancı ve gazeteci. Yazıma konu olan romanı Uluslararası Man Booker finalistlerinden ve Uluslararası Dublin Edebiyat ödülünü kazanmış. Yazar, romanın başında hikayesini gerçeklerden yola çıkarak kaleme aldığını ifade etmiş.

Romanda ana karakterimiz Ludo, ablası ile birlikte Portekiz’de yaşamaktadır. Ludo, insan ilişkilerinde çok da başarılı olmayan, evden çıkmayan, insanlara güvenmeyen birisidir. Ablası, Angolalı birisine âşık olunca Ludo’nun hayatı değişir. Ablası eşiyle birlikte Angola’ya taşınırken, Ludo da mecburen onlara eşlik eder. Angola’da bir apartmanın en üst katında teraslı bir evde yaşarken Angola’nın bağımsızlık mücadelesi başlar.

Mücadelenin şiddeti artarken etraftaki insanlar yavaş yavaş Angola’yı terk etmeye başlar. Bir gece Ludo’nun ablası ve eniştesi arkadaşlarının verdikleri bir veda partisine katılır ve bir daha geri dönmezler. Ludo bu süreçte yalnızlığına yeni bir yalnızlık ekler. Çatışmalar artınca can güvenliği için evin kapısına duvar örer ve kendisini dış dünyaya tamamen kapatır. Bu süreçte tek arkadaşı, eniştesinin armağan ettiği köpeği Fantasma’dır. Ludo terasta dış dünyayı izler. Burada sebze yetiştirir. Isınmak için zamanla evdeki döşemeleri, mobilyaları yakar, ardından kitapları. Bir gün evine giren hırsız bir çocukla karşılaşır ve hikâyenin seyri tamamen değişir.

 

ACILI MÜCADELENİN ETE KEMİĞE BÜRÜNMÜŞ HALİ

Agualasa romanın merkezinde bir kadın karakter kullanmış. Sayfalar ilerledikçe hikayemize yeni karakterlerin dahil olduğunu görüyoruz. İlk başlarda roman içinde öykü okuyor hissine kapılsak da finale doğru kahramanların hikayelerinin Ludo’nun hikayesi ile birleştiğini görüyoruz. Tüm yan hikayeler Ludo’nun merkez hikayesine başarı ile hizmet ve arkadaşlık ediyor. Ludo’nun yaşadıklarını ve iç dünyasındaki güçlü sese dikkat çekiyor. Arka fonda Angola’nın bağımsızlık mücadelesini görüyoruz. Bunun Luno’nun duyduğu seslerden ve Luno’nun iç sesinden duyuyoruz. Yazar burada savaşı merkeze almamış. Angola’nın Portekiz’e karşı verdiği bağımsızlık mücadelesini Luno üzerinden okuyoruz. Yazar romanında siyasal mücadeleyi ön plana çıkarmamış. Savaşı sosyo-psikolojik etkilerini paylaşmayı tercih etmiş. Bu da romanın yapısını güçlendirmiş.

MUTLULUĞU VE ÖZGÜRLÜĞÜ ARTIK YALNIZLIKTA BULAN İNSANOĞLU

Ludo’nun dış dünyayı sevmediğini ifade etmiştik. Yazar Ludo’nun ruh halinin küçük yaşlardan itibaren başladığını anlatıyor bize. Evin kapısına duvar örmesi ise romanda güçlü bir metafor olarak kullanılmış. Luno, kendisini eve hapsetmiş gibi görünse de aslında kendisini özgür kıldığını düşünüyor. Çünkü o, özgürlüğü ve mutluluğu yalnızlıkta buluyor. Tıpkı Angola’nın dünya siyasetindeki yeri gibi. Ludo’nun tüm roman boyunca evde durması, kapalı bir mekânda yer alması romanın temposunu düşürmüyor. Dışarıdan gelen sesler, Luno’nun buna verdiği tepkileri, köpeğiyle ilişkileri, okuduğumuz günlükleri romanın akışını olumlu etkiliyor. Ayrıca yazar Luno’nun yalnızlığını dış dünyadaki kötülük üzerinden değil de karakterinin ve içsel dünyasının durumu üzerinden anlatmış, bunu yaparken de klostrofobik bir yerden yaklaşmamış.

Kitabın sonlarında doğru unutma ile ilgili bir tartışma görüyoruz. Unutmanın bir yandan insanı iyileştirici yanı vurgulanırken diğer yandan insanın yok olması anlamına geldiği ifade ediliyor. Unutmanın Genel Teorisi, sömürgeye karşı verilen bağımsızlık mücadelesini bir kadın kahramanın iç dünyası üzerinden anlatan başarılı bir roman.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER